| ISBN13 978-605-316-253-7 | 13x19,5 cm, 96 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Emma Ceviz Ağacında, s. 21-22 Öğleden sonraydı. Emma işlerini bitirmiş salonda otururken evdeki sessizliği duyumsadı. Hava yavaş yavaş serinliyordu. Son yaz güneşi camlara vurmuştu. Gözlerini kapayıp sessizliğin tadına varmaya çalıştı. Ama sessizlik bilindiği gibi hiçbir zaman sessizlik değildir. İçi bir sürü ıvır zıvırla doludur. – Hep böyle değildi. Herkes kurala uyuyordu. – Köpeklerin de havlamaması gerekiyordu. – Biliyorum, çünkü orada olmalıyım. – Karanlık basmaya başladı. Çok eski zamanlarda sessizlikten söz edilebilirdi belki. Çok ama çok eski zamanlarda. O kadar eskiydi ki artık hatırlanmıyordu bile. Şimdi daha hikâyenin başında Emma’nın sessizliği düşünmesinin nedeni, ev ahalisinin, büyükçe görünen ama onca insan toplandığında hiç de büyük olmayan salonda olmamasıydı. Yine de kulak verilince yukarıdan bir tangırtı geliyordu. Ablasının oğlu Arda metal çağındaydı ve odasında annesinin uyarıları nedeniyle kısmak zorunda kalsa da avaz avaz Guns and Roses çalıyordu. Arda, kabakulak çıkardığı için okula gitmemişti. Metal çağında olmak ilkçağda, ortaçağda ya da tunç çağında olmak gibi doğal bir durumdu. Emma, o gürültünün içinde dünyaya dair bir şey duyduklarını anlıyordu ve ne duyduklarını bilemese de bu zorunlu aşamayı hoşgörüyle karşılıyordu. İşte bu hoşgörülü Emma, ölmüş anne babalarından kalan bu evde iki boşanmış abla ve iki çocukla yaşıyordu. Her iki kardeşinin de boşanmış olmaları, Emma’nın niye evlenmediğine dair bir ipucu, hatta ipucu da demeyelim kesin bir kanıt olarak kabul ediliyordu. Emma, “Bu kız ablaları yüzünden evlenmeye cesaret edemedi” türünden lafların söylendiğinden emindi. Tabii bu laflar öyle çat diye yüzüne söylenmiyordu. Kız kurusu filan diye. Daha kötüsü oluyordu, eve onları ziyarete gelen yakınların ya da komşuların suratlarından okunuyordu. Emma bundan hoşlanmıyordu. Çünkü evlenmemiş olmasının nedeni ablaları değildi. Ayrıca Emma insanların böyle ipe sapa gelmez şeyler uydurmasından ve olan biteni kendi kafalarına göre olur olmaz kalıplara sokmasından da hoşlanmıyordu. |