ISBN13 978-605-316-245-2
13x19,5 cm, 296 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Hüznün Fiziği, 2017
Doğal Roman, 2018
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Geçmiş Kliniği, s. 21-23

1.

Bir noktada, zamanın ne zaman başladığını, dünyanın tam olarak ne zaman yaratıldığını hesaplamaya koyulmuşlar. On yedinci yüzyılın ortalarında İrlandalı piskopos Ussher sadece söz konusu yılı değil, başlangıç tarihini de hesaplamış: MÖ 22 Ekim 4004. Cumartesiye denk geliyormuş (tabii ki). Bazılarına göre Ussher tam saat de vermiş – öğleden sonra altı civarı. Cumartesi öğleden sonra, bana kesinlikle inandırıcı geliyor. Can sıkıntısı çeken bir yaratıcı haftanın başka hangi gününde dünya kurup kendine yoldaş aramaya kalkışır ki? Ussher tüm hayatını buna adamış, Latince yazılmış olan eseri 2000 sayfayı buluyormuş, tümünü okuma zahmetine giren pek fazla kişi olmamıştır herhalde. Ama buna rağmen son derece meşhur olmuş, belki eser değil de buluşun kendisi. Adadaki İncil’leri Ussher’ın belirttiği tarih ve zaman diziniyle basmaya başlamışlar. Bu genç dünya kuramı (bana göre genç zaman kuramı) Hıristiyan dünyasını fethetmiş. Kepler ve Sör Isaac Newton gibi biliminsanlarının bile Tanrı’nın bu edimi için üç aşağı beş yukarı Ussher’ınkine yakın somut tarihler gösterdiğini belirtmeliyiz. Ancak benim için en şaşırtıcı şey, yıl ve onun günümüze yakın oluşu değil, günün kendisi.

22 Ekim, İsa’dan dört bin dört yıl önce, öğleden sonra altı civarında.

Aralık 1910’da veya bu civarlarda insanın karakteri değişti. Virginia Woolf böyle yazıyor. İnsan 1910’un o aralık gününü hayal edebilir de, görünüşte diğerleri gibidir, gri, soğuk ve taze kar kokulu. Ama bir şeyin kilidi açılmıştır, bunu da çok az kişi hissetmiştir.

1 Aralık 1939’da sabah erkenden insanın zamanının sonu geldi.

2.

Yıllar sonra, anılarının birçoğu korkmuş güvercinler gibi uçup gitmeye başladığında, Viyana’nın sokaklarında amaçsızca dolaştığı, Márquez bıyıklı bir evsizin de erken mart güneşinin altında kaldırımda gazete sattığı o sabahı hâlâ hatırlayabiliyordu. Rüzgâr esmiş, birkaç gazete de havaya uçmuştu. Yardım etmeye çalıştı, birkaç tanesini yakalayıp geri getirdi. Biri sizde kalabilir, dedi Márquez.

Gaustin, kendisi bu ismi görünmezlik şapkası gibi kullansa da ona böyle diyeceğiz, gazeteyi aldı ve bir kâğıt para uzattı, bu durum için epey fazlaydı. Evsiz adam onu elinde evirip çevirdi ve... üstünü veremem ki, diye mırıldandı. Erken Viyana sabahında kulağa öyle saçma geldi ki bu, ikisi de güldü.

Gaustin evsizlere karşı sevgi ve tedirginlik hissediyordu, kelimeler bunlardı, daima bu birliktelikte. İnsan çoktan olduğu ve bir gün dönüşmeyi beklediği bir şeyi nasıl sever ve ondan korkarsa, evsizleri öyle seviyor ve onlardan korkuyordu. Klişe bir ifadeyle, er veya geç onların ordusuna katılacağını biliyordu. Bir anlığına Kärtner ve Graben’de yürüyen evsizlerin upuzun sıralarını hayal etti. Evet, biraz daha tuhaf olmakla beraber, onlarla akrabalığı vardı. Deyim yerindeyse, zaman içinde evsizdi. Sadece bir tesadüf eseri, metafizik bahtsızlıkların fiziksel acıya dönüşmesini engelleyecek kadar bir parayla bulmuştu kendini.

O sırada mesleklerinin birisinden yararlanıyordu – psikiyatrist gerontolog. Hastalarının hikâyelerini onlara sığınmak, başka birinin yerine ve geçmişine bir süreliğine yerleşmek için gizlice aşırdığından şüpheleniyordum. Yoksa kafasında öyle bir zaman, ses ve mekân hengâmesi vardı ki, ya psikiyatrist meslektaşlarının ellerine hemen teslim olmalıydı, ya da onların alıp götürmelerine neden olacak bir şeyler yapacaktı.

Gaustin gazeteyi aldı, biraz yürüdükten sonra bir banka oturdu. Borsalino şapkası ve koyu renkli pardösüsü vardı, altından yakası iyice kaldırılmış boğazlı kazağı görünüyordu, eski deri ayakkabıları ve asaletle solan kırmızı bir çantası vardı. Başka bir onyıldan trenle yeni gelmiş birine benziyordu, sağduyulu bir anarşist, yaşlanmış bir hippi ya da pek bilinmeyen bir tarikata mensup bir vaiz sanılabilirdi.

Neyse, banka oturdu ve gazetenin adını okudu – Augustiner, evsizlerin yayını. Gazetenin bir kısmını onlar yazıyordu, bir kısmını da profesyonel gazeteciler. Not orada bir yerlerdeydi, sondan bir önceki sayfada, sol alt köşede, bir gazetenin en görünmez yeri, bunu tüm gazeteciler bilir. Bakışı ona takıldı. Yüzünde mutluluktan çok acı barındıran cılız bir tebessüm belirip söndü. Tekrar ortadan kaybolması gerekecekti.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X