ISBN13 978-605-316-208-7
13x19,5 cm, 120 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Kuş Diline Öykünen, 2004
Ağlayan Dağ Susan Nehir, 2007
Kış Uykusu, 2009
Başka Aşklar, 2011
Ara Tonlar, 2015
Güzel Ölümün Öyküsü, 2019
Anatomi Dersi, 2022
Kuma Daireler Çizen, 2024
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Behçet Çelik, "Arkası Mutlaka Gelir", Gazete Kadıköy, 29 Ocak 2021

Siyasetten, özellikle güncel siyasetten söz etmenin edebiyata zarar vereceği, mesaj kaygısının estetik arayışın önüne geçeceği kanısı hayli yaygın. Kişisel gözlemim, özellikle siyasetle yakından ilgilenmiş kişilerin bunu daha sık dile getirdikleri yönünde. Bunda sanırım siyasetin hemen her şeyi kolayca araçsallaştırdığını yakından görmüş, deneyimlemiş olmaları etkili. Şunu göz ardı etmemek lazım: Edebiyat, önüne çıkarılan engelleri aştığı gibi, kendisine dayatılan, önerilen yollardan gitmeyi de pek sevmez. “Şunlarla ilgilenmelidir,” tezini yıktığı gibi, ilgilenmemelidir diyenleri de aşıp geçer; edebiyat tarihi edebiyata set çekecek önerilerde bulunmanın, emirler vermenin beyhudeliğini gösteren sayısız örnekle dolu.

Bununla birlikte, edebiyatın siyasetle ilişkisinin siyasi bir tezin “estetik” bir biçim içerisinde yeniden ifade edilmesi olmadığı da unutmamalı. Her şey bir yana, bu yaklaşım, yaratım sürecini önkoşullu bir deneyime indirgediği için edebiyat dışıdır. Edebiyat, öncelikle siyasetin dil vasıtasıyla dünyalarımıza –bildiğimiz ve kolayca saptadıklarımızın ötesinde– nerelerden, nasıl sindiğini görmemizi sağlar, daha önemlisi, iktidarın dilinin ne gibi saklı müdahaleler, yönlendirmeler içerdiğini de açık eder. Benzer biçimde, muhalif siyasetin tutum, alışkanlık ya da stratejilerini de sorunsallaştırır edebiyat, barındırdığı sakınca ve tehlikeleri gözler önüne serer. Özetle, edebiyat dile yepyeni bir söyleyiş kazandırarak dünyayı ve gidişatını sorgularken bizatihi siyasidir zaten. Valeria Luiselli’nin yakınlarda Türkiyeli okurlarıyla buluştuğu çevrimiçi etkinlikte söylediği gibi:

“Kelimeleri ve onlarla on yıllar, yüzyıllar boyunca mütemadiyen dokuyup çözdüğümüz karmaşık duvar halısını şiddet araçlarına dönüşme olasılığından uzak tutmakla yükümlüyüz hepimiz. Bunu yapmanın tek yolu aramızda dolaşan kelimeler üzerine ortaklık duygusuyla düşünmek, sürekli düşünmek. […] Zihinlerimizin iktidarın, bu iktidar ister zorba bir siyasi lider, ister lobicilerin siyasi partileri, ister bizi internet üzerinden denetleyen şirketler olsun, tahakkümü altına girmemesini sağlamanın tek yolu bu.” (Çev: Seda Ersavcı. Metnin tamamı kitap kritik sitesi K24’te okunabilir.)

Ayşegül Devecioğlu’nun geçtiğimiz aylarda yayımlanan öykü kitabı Arkası Mutlaka Gelir'de yaptığı da bir yanıyla zihinlerimizi iktidarın tahakkümünden koruma çabası. Güncel siyasi meselelere değinmekten kaçınmadığı öykülerinde Devecioğlu bir yandan da edebiyat-siyaset ilişkisini ve dil meselesini sorunsallaştırıyor. Öykülerin bazısı gerçeklikteki küçük kırılmalarla dikkat çekiyor. Bir yanda tanıyıp bildiğimiz bir gündelik hayat, ama öbür yanda bir tuhaflık – “rüyada gibi” dense yeri, ya da öykülerden birindeki gibi, nereden geldiğini bilmediğimiz bir mırıltı ya da dumanın sürekli farkındayız, “akustik bir tuhaflık” var; bir şeyler yolunda gitmiyor. Gerçeklikten büsbütün kopmasak da, “biraz öyle biraz böyle” sanki, bir ayak dünyadaysa öbürü rüyada. “Tek Başlılığın Anatomik Eleştirisi” öyküsündeyse hayli gerçeküstü bir durum var; ama burada gerçek dünyaya (ve siyasete) yapılan göndermelerin yoğunluğu bir başka denge kurulmasını sağlıyor. Anlatılan “tuhaf” hikâye, “tek başlılık” sözünün farklı anlamlarını birbirine dolarken gerçekliği örten perdeleri sıyırıyor.

Edebiyatı ve yazma edimini de sorguluyor Devecioğlu. Yazmak gerçekliğe ne kadar müdahale edebilir? Yazar, “Yazdım, ruhumu kurtardım,” diyebilir mi? Yazarın, yeni anlamlar vermek, yeni bağlamlarda buluşturmak için kelimeleri kovalaması gibi, yazdıkları da bazen onu avlamaya kalkmaz mı? Gerçekliğe yeni bir biçim verdiğini, ona dair bir hikâye anlattığını zannettiği sırada aynı zamanda kendi gerçekliğini dönüştürüyor olamaz mı?

Devecioğlu’nun, iki ayrı öykü kişisi, “dünyayla uzlaşmak”tan söz ediyor. Yaşadığımız dünyayla mutlak surette uzlaşmak imkânsız, yaşadığımız, tanık olduğumuz onca zulüm, yoksulluk, yoksunluk varken; yine de buna ihtiyacımız yok mu? Baş eğmek ya da teslimiyet anlamına gelmeyen bir tür “uzlaşma” arayışı belki de edebiyat, bir tür soluklanma. Ya da uzlaşacağımız bir dünya inşası edebiyat; uzlaştığımız anda çatışacağımızı bildiğimiz – “çabucak bozulmaya niyetli” bir denge arayışı. Bu inşa zihinde, öyküde, rüyada başlasın bir, arkası mutlaka gelir!

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X