| ISBN13 978-975-342-768-5 | 13x19,5 cm, 96 s. |
Liste fiyatı: 114.00 TL İndirimli fiyatı: 91.20 TL İndirim oranı: %20 {"value":114.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"832","item_name":"Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?","discount":22.80,"price":114.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi? Özgün adı: Quel petit vélo à guidon chromé au fond de la cour? Çeviri: Cemal Yardımcı Yayıma Hazırlayan: Savaş Kılıç Kapak İllüstrasyonu: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Haziran 2010 | 4. Basım: Ağustos 2022 |
Yirminci yüzyıl sonu edebiyatında çok özel bir yere sahip Perec: Başkasına hiç benzemeyen, her kitabıyla şaşırtıcı olabilen bir yazar. Metis Edebiyat'ta daha önce Şeyler, Uyuyan Adam ve W ya da Bir Çocukluk Hatırası'na yer vermiştik. Şimdi ise çok eğlenceli anti-militarist bir küçük kitap: Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi? Dikkatimizden kaçmasın sakın: Bu romandaki, savaşın en canalıcı anında, imdat isteyen genç bir askerin Cezayir cehennemine düşmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapan (ama heyhat! başarıya ulaşamayan) yiğit gençler, Ajax ve Aşil'in, Herkül ve Telemak'ın, altın postu arayan Argonotların, Üç Silahşörler'in ve hatta Kaptan Nemo'nun, Saint-Exupêry'nin, Teilhard de Chardin'in hakiki mirasçılarıdır. Destanın güzelliklerine duyarsız kalacak okurlara gelince, onlar da bu küçük kitapta, keyif almalarına yetecek miktarda konu dışı öykücükler, mevzudan sapan hoşluklar ve, bilhassa belirtmeliyiz ki, en zor beğenenleri bile tatmin etmesi gereken bir zeytinli pilav tarifi bulacaklar. Nice harp akademisinin ödüllendirmekte bir an bile tereddüt etmeyeceği bir yazardan, askerlik sanatı ve insanlık halleri üstüne bir sinsi gülüş. | OKUMA PARÇASI |
Açılış bölümü, s. 11-14. Bir delikanlı vardı. Adı Karamanlis'ti. Ya da onun gibi bir şeydi: Karawo? Karabaş? Karafol? Neyse, lafı uzatmayalım, adı Karabişi'ydi. Her halükârda öyle pek sıradan olmayan, bir şeyler çağrıştıran, kolay kolay unutulmayacak bir adı vardı. Paris ekolünden bir Ermeni eseri miydi, bir Bulgar güreşçi mi, Makedon usulü çoban salata mı, her ne idiyse, bir Balkanlı, bir Yoğurtyiyici, bir Slavofil ya da bir Türk, oralardan biriydi. Ama o sıralar, on dört aydır, Vincennes'de bir levazım alayında er olarak askerliğini yapıyordu. Üstelik ahbapları arasında bizim kafadarlardan biri, hem de Henri Pollak'ın ta kendisi vardı. Henri Pollak Cezayir'de ve denizaşırı sömürgelerde görev yapmaktan muaf (acıklı hikâyesi sayesinde: körpecik çağında yetim kalmış, masum bir mağdur olmuş, zavallı yavrucak daha on dört haftalıkken büyük şehrin sokaklarına atılmıştı), evet böyle işlerden muaf bir çavuştu ve ikili bir hayat sürdürürdü: Gündüzleri gün ışığında ... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Ferhat Uludere, "Hey Georges, bırak şu oyunları artık", Taraf Gazetesi, 8 Haziran 2010 Her büyük yazarın önce bir kütüphane kurmakla işe başladığını söyler J. L. Borges. Haklıdır da, çünkü herkesin kütüphanesinin gizli bir şifresi, gizli bir dizini vardır. Mesela ben belirli bir sıraya göre dizmem kitaplarımı, rastgele bir yere koyarım ve o kitap ne zaman aklıma gelse nerede olduğunu hatırlarım. Bazıları yazar adına göre dizer, bazıları yayınevlerini esas alır, bazıları da alfabetik sıra meraklısıdır. Ama Georges Perec kütüphane meraklıları için her zaman tam bir baş belasıdır. Türe göre sıralayanlar hiçbir zaman onu nereye koyacaklarını bilemez. Roman bölümüne koymak ilk başta akıllıca gibi gelebilir, ama Perec kitapları sadece roman mıdır? Elbette ki değildir. Bana kalsa bir Perec kitabını alıp koyacağım tek bir yer vardır, “zekâ oyunları rafı”... Tabii eğer böyle bir raf varsa... Çünkü oyunlar, bulmacalar, puzzle’lar ve felsefi sorunlar üzerinden kurulmuş ... Devamını görmek için bkz. | |
Ali Bulunmaz, "Anlamak istiyorsan, debelen ey okur!", Cumhuriyet Kitap Eki, 24 Haziran 2010 İsmi gibi kendisi de tuhaf bir roman Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi? Savaşmak istemeyen, Cezayir'e gitmeye yanaşmayan bir askerin ve ona yardıma koşan bir grup gönüllünün komik ve iğneleyici hikâyesi. Perec'in, askerlik sanatı ve insanlık hallerine dair kenardan patlattığı bir kahkaha. İsmini duyunca kimilerinin 'eyvah!' dediği biri Georges Perec. Edebiyat tarihinin garip adamlarından. Yazdıklarıyla, görünüşüyle ve yaşayışıyla ilginç bulunan, uzak durulabileceği gibi benzeri bir acayiplikle merak edilen bir adam. 1936-1982 yılları arasında yaşayan Perec, 'e' harfi kullanmadan veya noktalama işaretine gerek duymadan yazdığı kitaplarla da biliniyor. Hep yeni biçemlerle okuyucusunu şaşırtmaktan mutluluk duyma gibi bir özelliği de var. 1965'te Şeyler'le Renaudot Ödülü'nü kazandığında çoktan Raymond Queneau ile tanışmış; onun, François le L... Devamını görmek için bkz. | |
Serpil Gülgûn, "Parizyen bir ‘Hair’!", Milliyet Kitap Eki, 17 Haziran 2010 Mot a mot çeviri mi yoksa özgür ve yaratıcı çeviri mi? Doğrusu bu ya, Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi?’yi okurken bu soru kaçınılmaz olarak insanın aklını oldukça kurcalıyor. Dahası, tuhaf bir nostaljiye kapılıyor, Ege ağzıyla konuşan Salinaslı denizcileri ya da mujikleri olanca safiyetleri ve sıcaklıklarıyla hatırlıyorsunuz. Evet, Georges Perec’in dilimize en son kazandırılan, 1966 tarihli romanını işte böylesi bir duygulanım, hatta ikilem içinde okuyorsunuz. Cins bir yazar Derseniz ki, bu iyi midir, kötü müdür, orası tartışılır tabii. Konuya şöyle yaklaşabilirsiniz. İki kere iki dört dersiniz. Perec, cins bir yazardır. Öncüldür. Misal, e harfini kullanmadan koca bir roman döktürmüş, işin matrağı, o açıklayana dek eleştirmenler bunu fark bile etmemiştir. Artı Raymond Quenau’ların, Italo Calvino’ların oulipo’su bizatihi deneyselliğin Allah’ıdır. ... Devamını görmek için bkz. | |
Derviş Şentekin, "Taşrada ‘hiçbir şey’ hazırlıkları", Radikal Kitap Eki, 2 Temmuz 2010 Yaz tam olmasa da yüzünü gösterdi ya, büyük şehirlerin hayhuyundan kurtulmak için kıyılara kaçıyoruz artık. Heyhat kıyılar da kaçtığımız yerlerden pek farklı değil... Bu nedenle kıyılardan uzak durmak niyetindeyim bu yaz. Bir haftadır doğduğum şehirdeyim. Taşrada, unutulmuş onlarcası gibi bir kent. Taşra biraz da ‘unutulmuşluk’ değil midir zaten... Büyük şehirlerin o karmakarışıklığı yok. Batıdan doğuya doğru gittikçe bunu daha iyi anlıyor insan. O debelenmeyi büyüten ne varsa bitiveriyor buralarda. Bir başka debelenme başlıyor; sanki yokmuş gibi ama var, sanki varmış gibi ama yok: Bir illüzyon... Kavurucu güneşin ışıkları arasına sızıp ince ince yağan toz zerreciklerinin altında kaybolup gitmiş canlı cansız ne varsa. Taşra, biraz da ‘kaybolmak’değil midir zaten?.. Doğduğum şehirdeyim; ne zaman terk ettiğimi unuttuğum; unutulmuş onlarcası gibi bir kentte, bir kenar mahallede... Devamını görmek için bkz. | |
Yeliz Kızılarslan, "Disiplin toplumunun çivisi askerlik", Agos Kitap/Kirk, Temmuz 2010 Fransızların ‘Cezayir Cehennemi’ olarak adlandırdığı Cezayir Bağımsızlık Savaşı, Cezayir halkının sömürgecilikten kurtulmak için verdiği sekiz yıllık bir mücadeledir. 1954’te başlayıp 1962 yılına kadar süren savaşta, Fransa’da binlerce insan askere alınır, ve binlerce Cezayirli ölür. Georges Perec, geçtiğimiz ay Bahçedeki Gidonları Kromajlı Pırpır da Neyin Nesi? adıyla Türkçeye kazandırılan kısa romanında, milliyetleri, ülkeleri ve sınırları aşan askerlik olgusunu konu alıyor. Perec, bu epik romanda, askerliğin anlatılamayan güçlüklerini, türlü dil kırılmaları ve bilinçli olarak yaptığı anlatım bozukluklarıyla anlatıyor. Böylelikle, iktidara karşı umut ve yaşamla gülümseyen bir askerin acıları, askerliğin ve savaşın nasıl sivil itaatsizliğe yol açabileceğini gösteriyor. Sıradan bir Fransa vatandaşı olan, ve Cezayir meselesi günlerinde, Paris’in yanıbaşındaki Vincennes kent... Devamını görmek için bkz. | |
|