| ISBN13 978-975-342-401-1 | 13x19,5 cm, 80 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Yazının Sıfır Derecesi Çeviri: Tahsin Yücel Kapak Tasarımı: Emine Bora, Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Eylül 1989 | 3. Basım: Eylül 2006 |
Roland Barthes, bu ilk önemli kitabında, yazı'nın Yazın (Edebiyat) haline gelmesine, Yazın olarak okunmasına yol açan tarihsel, ideolojik ve biçimsel koşulları araştırır. Daha somut olarak da burjuva toplumunda Yazın'ın özerkleşmesinin evreleri ve çeşitli görünümleri üzerine keskin eleştirel tezler geliştirir. Yazının Sıfır Derecesi, Barthes'ın daha sonraki göstergebilimsel ve yapısalcı çözümlemelerinin tarihsel, ideolojik ve estetik arka planını ortaya koymasıyla da yazarın en temel yapıtları arasındadır. | İÇİNDEKİLER |
Sunuş, Tahsin Yücel Giriş
I Yazı Nedir? Siyasal Yazılar Roman Yazısı Şiirsel Bir Yazı Var mıdır?
II Burjuva Yazısının Utkusu ve Kopması Biçem İşçiliği Yazı ve Devrim Yazı ve Sessizlik Yazı ve Söz Dil Ütopyası | OKUMA PARÇASI |
Sunuş, Tahsin Yücel, s. 7-9 Yazının Sıfır Derecesi Roland Barthes'ın ilk kitabıdır. Pek çok ilk kitap konusunda olduğu gibi Yazının Sıfır Derecesi konusunda da belirgin etkilerden söz edilir sık sık, özellikle de Sartre'ın ve Marx'ın etkileri önemle vurgulanır. Hiç kuşkusuz, büyük ölçüde doğru bir saptamadır bu. Bildiğimiz kadarıyla, Roland Barthes'ın kendisi de bunu yadsımaz. Ne var ki, daha ilk yayımlandığı günlerde bile usta işi bir yapıt olarak algılanması bir yana, belirli etkilenmelerin izlerini taşıması, bu kitabın Fransız yazınına yeni bir bakış ve yeni bir söylem getirmesini, böylece, yalnızca Barthes'ın yazarlık yaşamında değil, çağdaş Fransız yazınında da önemli bir başlangıç olmasını önlememiştir. Bu küçük kitabın ilk kez yayımlandığı 1953 yılında, gerek yazın yapıtının öncelikle dilsel niteliği, gerekse yazarın toplum ve yapıt karşısındaki konumu üzerine geliştirilmiş yeni söylemler yok değildir. Gaston Bachelard'ın ve Jean-Paul ... Devamını görmek için bkz. | |
Giriş, s. 11-14 Hébert "Père Duchêne"in hiçbir sayısına birkaç "hastir", birkaç "hırt" sokuşturmadan başlamazdı. Bu kaba sözcükler hiçbir şey anlatmazdı, ama imlerdi. Neyi mi? Bütün bir devrim durumunu. İşte işlevi artık yalnızca bildirmek ya da dile getirmek değil, aynı zamanda hem Tarih, hem de burada yapılan seçim olan bir dil ötesini benimsetmek olan bir yazı örneği. Bir şeyler göstermeyen yazılı dil yoktur ve "Père Duchêne" için doğru olan Yazın için de doğrudur. O da bir şey imlemek durumundadır, içeriğinden ve bireysel biçiminden farklı bir şey, kendi kapanımı olan, kendini Yazın olarak benimsetmesini sağlayacak bir şey. Bunun sonucu olarak, düşünle, dille, biçemle bağıntısı bulunmayan ve düşünülebilecek bütün anlatım yollarının derinliğinde, töremsel bir dilin yalnızlığını tanımlamaya yönelik bir göstergeler bütünü çıkar ortaya. Göstergelerin bu kutsal nitelikli düzeni Yazın'ı bir kurum olarak sunar ve onu Tarih'ten soyutlamaya yönelir, çünkü hiçbir kapanım ... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Atilla Birkiye, “Eleştirel birikim oluşur mu?”, Radikal Kitap, 29 Ekim 2004 Edebiyat eleştirisi, doğal olarak bir pratik edimden çok 'ama bununla birlikte', 'kuram'sal alanın sınırları içinde yer alıyor (ya da yer almasını istiyoruz). Devamında da metnin yargılanmasından çok metnin çözümlenmesi günümüz edebiyat kuramlarının eleştireye yüklediği 'misyon'. O zaman eleştirinin kendisi de hangi 'yöntem'e yaslanırsa yaslansın, 'haz' verici bir okuma olabiliyor. Tabii ki, eleştiri çok farklı işlevleri üstleniyor; ne var ki bizde daha çok 'yargılama', bunu biraz daha tikelleştirelim, 'intikam' alma biçimine dönüşüyor. Edebiyat kuramlarından yoksun kaldıkça da, eleştiri içi boş, bazen süslü bazen sert sözcükler öbeğinden ve yapıta ilişkin bir 'değini/tanıtım' olmaktan öteye gidemiyor. Kuram üretemiyor, çok da şart değil ama, daha önemlisi metne bakmayı bilmiyor, 'eleştirmen'lerimiz! (Bu, metnin hakkını veren, tutarlı çözümleyen, eleştiriyi bir üst metne taşıyan, kuramla ilg... Devamını görmek için bkz. | |
|