| ISBN 975-342-218-0 | 13X19,5 cm, 152 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor Türk Siyasal Kültüründen Portreler Yayıma Hazırlayan: Bülent Somay Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Kasım 1998 | 2. Basım: Ocak 2003 |
Kuşkusuz Türkiye'nin gurur duymaya ihtiyacı var. Ancak 12 Eylül'le başlayıp Turgut Özal üzerinden bugüne, Çiller'lere, Susurluk'a, Ağar'a ve Fethullah Hoca'ya, hiç modası geçmeyen Ecevit ve Demirel'e, dünün "özgürlük savaşçısı" Mümtaz Hoca'ya ve bugünün "demokrasi cengâveri" eski polislerimize kadar uzanan "yakın tarih", bize pek de gururlanacak bir malzeme sağlamıyor. O zaman biz de elimizdekiyle yetinmek zorunda kalıyoruz. Polislerin yargılandığı çete davalarında mahkeme kapısında bekleyip "Türkiye Sizinle Gurur Duyuyor!" sloganları atıyoruz. Son iki-üç yılın bu "gurur açlığı" kolay kolay dinmeyeceğe benzer. Bu açlığı dindirmenin bir yolu, kendileriyle gurur duymaya çalıştığımız "kamusal figürleri" topluca karşımıza alıp, onlara genel bir bakış atmak olabilir. Tablonun tümünü görünce gurur arayışımıza başka bir alanda devam etmeyi düşünebiliriz belki. | İÇİNDEKİLER |
Sunuş
Anıt Mezarın Sırrı Refahyol'un Evlilik Cüzdanı Bu Hoca Başka Hoca Vatandaşız... Korkuyoruz... Menzilindeyiz... O Sırıtış Benim Babam Değil Bir Toplumun Riya Aynası İyi Polis Kötü Polis Oyunu Saygın Devlet Ana Şok Şevket Bey Paslı Anahtar Tahrik! Taciz! Tahrip! Aa Aşkolsun Meral Hanım Postmodern İmamın Gözyaşları Esrarengiz Bay Nadir Zafere Koşuyor Yıldız'ın Esrarı Parlamenter Sistemin Azizi Statükonun Gece Bekçisi Vural Savaş'ın Kahramanlık Savaşı Beni Sat, Kendini Sat, Herşeyi Sat Bize Ne Bu Maçtan? Aşık, Gizlilik, İktidar Masası Olan Sanatçı Gülay Hanım Cumhuriyetin Kestiği Parmak Acımaz İbrahim Tatlıses Efendimizdir Seçkin Bir Adam Yaratmak Başkomiser Dimdik Ayakta
Son Olsa | OKUMA PARÇASI |
Müge Gürsoy Sökmen, Sunuş, s. 7-8 Metis Yayınları'nın "gazete yazısı" basmamak gibi bir ilkesi vardır. Ancak her ilke gibi bu da istisnalara açıktır – örneğin Yıldırım Türker'in Radikal 2'deki yazıları söz konusu olduğunda. Çünkü bu yazılar gazete yazılarının genelde taşıdığı genel okura seslenmeye çalışmak, meramını kısa sürede yazılmış kısa yazılarda yuvarlayarak anlatmak, mensup olduğu medya grubunun maddi manevi çıkarlarını gözetmek gibi kaygılardan azade metinler. Yıldırım Türker, zekâ ve uçukluk marifetleri sergileyerek memnun edilmesi, eğlendirilmesi, doyurulması gereken, velinimet sayılan bir genel okura değil, vicdanlarını henüz terk etmemiş, muhalefet günlerini –varlığı bile şüpheli gençlik aşkları gibi– yarı hüzünlü yarı alaycı bir eziklikle hatırlamayan, muhalif olmayı kendi iktidarını varedecek bir kimlik olarak kullanmayan bir okur varsayıyor ve onlara sesleniyor: Bir yakın çağ belleği olarak, unutmayalım, gözümüz boyanmasın, kafamızın karıştırı... Devamını görmek için bkz. | |
"Benim Babam Değil", s. 31-35 İlkokuldayken, çeşitli vesilelerle orta yere çıkartılır, her sözcüğe birkaç hıçkırık yerleştirmeyi becererek o ünlü "Gidiyor" şiirini okurdum: "Gidiyor / On yedi milyon kişi takmış peşine..." Başka şiirler de okurdum ama yanlış hatırlamıyorsam "Gidiyor" şiiriyle ünlü olmuştum ve küçük bedenim her nedense içten hıçkırıklarla sarsılırken dinleyenlerde can kalmazdı. Daha sonra çeşitli Atatürk Şiirleri Antolojilerinde bu şiirdeki 17 milyon, 30 milyon oldu. Atatürk'ün peşinden giden nüfus, son sayımlara dayandırılarak şiirde sanki nokta nokta bırakılmış yere yazıldı. Şimdi hâlâ okunup söyleniyorsa belki 70 milyon olmuştur. Ama ben o şiiri büyük bir inanç ve duygusallıkla okurken de Demirel vardı. "Başlangıçta Demirel vardı." Çoğumuz, kişisel hayatlarımızın siyasi ve toplumsal kozmogonisini yazacak olsak, bu cümleyle başlayabiliriz: "Başlangıçta Demirel vardı. Ve sonra sular durmadan karardı. Ve o zifiri sulardan hayatımız zuhur etti. Balçık ... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Nurdan Gürbilek, “Türkiye’nin ruhu”, Virgül, Sayı 16, Şubat 1999 Türkiye'de solun denemeye doğru açılması ancak 80'lerde gerçekleşebildi. Bunun apaçık nedenlerinden biri, sözünü ettiğimiz politik ortamın devlet eliyle bastırılması sonucunda genel doğruların zayıf düşmesiydi. Buna bağlı olarak bir an önce doğruya varma yönündeki basınç azalmış, düşüncenin önünde bir deney alanı belirmiş gibiydi. Bir ikinci neden, solcuların dünya ile aralarına giren mesafeyi, her birinin başka başka biçimlerde yaşadığı, henüz kavramlarla tam açıklanamayan bu deneyimi anlamlandırma ihtiyacını hissetmeleriydi. Deneme, deneyimin içinde oyalanmaya imkân tanıyan yapısıyla bu ihtiyaca cevap veriyordu. Nitekim 80'lerin ikinci yarısından itibaren solcuların yazdıkları, solun bugünü ve geçmişiyle ilgili yazılarda genellikle bir deneme tonu görülür. Yine aynı yıllarda, içinde yaşanan kültürel ortam, gündelik hayat, siyasal kültür gibi o güne kadar ihmal edilmiş konularda yazılan eleştirel analizle... Devamını görmek için bkz. | |
Mahmut Temizyürek, “Deneme yeni dönemde ‘tesbih’ten mi çıktı?”, Türkiye'de Eleştiri ve Deneme, TÖMER Yayınları, 2002 (...)
Aynı dönemde Expres dergisinde yayımlanmaya başlayan Gözaltında Kayıp: Onu Unutma adlı yazılarıyla Yıldırım Türker, hem toplumsal vicdanın yazıyla temsil olanağını zorluyor, hem de, haklar ve değerler konusunda uyarıcı, kötülük karşısında tepkici ve herkesi de tepki vermeye çağıran etkin bir dil geliştiriyordu. Türker bu yazılarında, kişinin yaşam haklarının bütün hakların üstünde ve önünde olduğunu hatırlatırken, okurdan, devlet paranoyasının ve zulmünün yarattığı kara deliklerde kaybolup gitmesinden duyabileceği bir ürperme bir irkilme duygusu bekliyor, bireysel hayatların içindeki detayları senin, benim, hepimizin hikayesi kılmaya özen gösteriyordu. Türker, Radikal İki’de yayımlamaya başladığı, Türkiye siyasal ve toplumsal kültürünün tiplerini ele aldığı denemeleriyle, bu yazı türünü daha geniş bir alana taşıdı. Da... Devamını görmek için bkz. | |
|