 | ISBN13 978-975-342-236-9 | 13x21,5 cm, 416 s. |
Liste fiyatı: 436.00 TL İndirimli fiyatı: 348.80 TL İndirim oranı: %20 {"value":436.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"56","item_name":"Şarkiyatçılık","discount":87.20,"price":436.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Şarkiyatçılık Batı'nın Şark Anlayışları Özgün adı: Orientalism Western Conceptions of the Orient Çeviri: Berna Yıldırım Yayıma Hazırlayan: Beril Eyüboğlu, Orhan Koçak Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mart 1999 | 13. Basım: Ocak 2025 |
Yirminci yüzyılın en sarsıcı, en etkili kitaplarından biri olan Şarkiyatçılık'ta, "Batı"nın "Doğu"ya bakış tarzını büyük bir zihinsel güçle sorgulamaktadır Edward Said: "Şark'ın kurulmuş bir şey olduğunu ileri sürüyorum kitabımda; coğrafi uzamların, bu uzamlara özgü din, kültür ya da ırksal özlere dayanılarak tanımlanabilecek yerli ve kökten 'farklı' sakinleri olduğu düşüncesinin tartışma götürür bir düşünce olduğunu iddia ediyorum. Ama kuşkusuz, 'bizi en iyi biz biliriz' şeklindeki sınırlayıcı düşünceye katılmam da mümkün değil. Şarkiyatçılığın kusurunun, hem düşünsel hem de insani bir kusur olduğu kanısındayım; çünkü Şarkiyatçılık, önce dünyanın bir bölgesini kendine yabancı saymış, sonra ona dair değişmez bir yargı kurmuş, böylece insan deneyimiyle özdeşleşememe, dahası bunun insan deneyimi olduğunu görememe kusurunu işlemiştir. Eğer yirminci yüzyılda yeryüzündeki halkların pek çoğunun yaşadığı genel siyasi ve tarihi bilinç yükselişinden gereğince yararlanabilirsek, Şarkiyatçılığın dünya çapındaki hakimiyeti ve temsil ettiği her şey karşı çıkılabilir hale gelecektir... 'Şark' bir yana bırakılmalıdır, Şarkiyatçılığın bize sunduğu bütün o ırksal, ideolojik, emperyalist klişelerle birlikte. Böylece insan topluluğunu ilerletmeye yönelik genel girişimi, ırksal, etnik ya da ulusal farklılaşmalardan daha önemli sayan araştırmacılar, eleştirmenler, aydınlar ve insanlar çıkacaktır ortaya. Şarkiyat bilgisinin bugün bir anlamı varsa eğer, o da Şarkiyatçılığın, herhangi bir bilgide, herhangi bir yerde, her an ortaya çıkması mümkün bir zaaf konusunda uyarıcı bir örnek oluşturmasıdır. Okuruma Şarkiyatçılığa verilecek yanıtın Garbiyatçılık olmadığını göstermiş olduğumu umuyorum."  | İÇİNDEKİLER |
Teşekkür Giriş
Birinci Bölüm: Şarkiyatçılığın Etkinlik Alanı I. Şarklıyı Bilmek II. İmgesel Coğrafya ve Temsil Biçimleri: Şark'ın Şarklaştırılması III. Tasarılar IV. Bunalım
İkinci Bölüm: Şarkiyatçı Yapılar ve Yeniden Yapılandırmalar I. Yeniden Çizilen Sınırlar, Yeniden Tanımlanan Meseleler, Dünyevileşen Din II. Silvestre de Sacy ve Ernest Renan: Akılcı Antropoloji ile Filoloji Laboratuvarı III. Şark'ta İkamet ve Araştırmacılık: Sözlükbilim ile İmgelemin Gerekleri IV. Hacılar ve Hacılık, İngilizler ile Fransızlar
Üçüncü Bölüm: Bugünkü Şarkiyatçılık I. Örtük ve Açık Şarkiyatçılık II. Biçem, Uzmanlık, Tasavvur: Şarkiyatçılığın Dünyeviliği III. Modern İngiliz-Fransız Şarkiyatçılığının Olgunluk Çağı IV. Son Evre
1995 Baskısına Sonsöz Notlar Dizin  | OKUMA PARÇASI |
Giriş'ten, s. 11-18 I 1975-76'daki korkunç iç savaş sırasında Beyrut'ta bulunan bir Fransız gazeteci, yerle bir olmuş kent merkezi için, "burası bir zamanlar Chateaubriand ile Nerval'in Şark'ına ... aitmiş gibi görünürdü" diye yazmıştı yana yakıla. Beyrut konusunda haklıydı tabii, hele bir Avrupalı olduğu düşünülürse. Şark neredeyse tümden Avrupa'ya özgü bir buluştu; antikçağdan beri, gönül maceralarının, egzotik varlıkların, akıldan çıkmayan anılarla görünümlerin, olağanüstü deneyimlerin mekânı olagelmişti. Artık yok oluyordu; bir anlamda yok olmuştu bile, vadesi dolmuştu. Bu süreçte Şarklılara ait bir şeylerin de tehlikede olduğu, Şarklıların Chateaubriand ile Nerval'in zamanında da orada yaşamış olduğu, şimdi acı çekenin onlar olduğu, kayda değer bulunmamıştı belki de; Avrupalı ziyaretçi için esas olan, Şark ile onun bugünkü yazgısının Avrupa'ya özgü bir temsil biçimiydi, gazeteci ile Fransız okurları açısından bunların ikisinin de özel bir toplumsal anlamı vardı. Amerikalılar Şark için aynı şeyi hissetmeyecektir; onlar için Şark, bambaşka bir biçimde, Uzakdoğu'yla (temelde Çin ve Japonya'yla) bağlantılıdır daha çok. Amerikalılardan farklı olarak Fransızlarla İngilizlerin –onlarınki kadar güçlü olmasa da, Almanların, Rusların, İspanyolların, Portekizlilerin, İtalyanların, İsviçrelilerin– benim Şarkiyatçılık diyeceğim köklü bir gelenekleri, Şark'ın Avrupa-Batı deneyimindeki özel yerine dayanan bir Şark'la uzlaşma biçi... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Canan Kırkağaç, “Şarkiyat cephesinde yeni bir şey yok...”, Virgül, Sayı 22, Eylül 1999 Edward W. Said'in 1978'de yayımlanan ünlü çalışması Orientalism, tarihten insanbilime, filolojiden siyasetbilime değin pek çok disiplini ilgilendiren yeni bir tartışma alanı açmasından ötürü güncelliğini hiç yitirmedi; bilimde, yazında, siyasette ortaya çıkan örtük ya da açık şarkiyatçı tutumları betimleyip serimleyerek, kitabın çevrildiği her dilde farklı bir yönden ele alınacak kapsamlı ve karmaşık bir kültürel sorunun çerçevesini belirlemiş oldu. Kitabın en önemli özelliği, söz konusu çerçeveyi genelliğe kaçmaksızın geniş tutabilmesi, yani akademik şarkiyatçılık ile Şark/Garp bölünmesine dayalı yaygın bir düşünme biçemi olarak şarkiyatçılığı bir arada, etkileşimlerini inceleyerek ele alması ve onsekizinci yüzyıl sonundan itibaren bu etkileşimlerle sağlanan söylemsel biçimlenmeyi bir kurum olarak niteleyip çözümlemesi. Söylemsel bir kurum niteliğiyle şarkiyatçılığı metinlerde, belgelerde kalan bir olgu olarak değil, Batının Şark üzerinde pekin ve gerçek bir yetke kurmasını sağlamış bir iktidar olgusu olarak tanımlayan Said, bu olguyu çeşit çeşit yazarın -ozanların, siyasetçilerin, ajanların, araştırmacıların- elinden çıkmış metinlere başvurarak betimler. Bu metinlerde hem değişmez şarkiyatçı öncülleri, kalıpları, klişeleri saptar hem de çağdan çağa, kişiden kişiye değişen şarkiyatçı eğilimleri betimler, ayrışmaları gösterir. Şarkın sözcüsü olmak gibi bir gö... Devamını görmek için bkz. |  |
Victoria Holbrook, “Şarkiyatçılık”, Virgül, Sayı 8, Mart 2000 İlk basımı 1978'de yapılan ve Metis Yayınları tarafından yeni bir Türkçe çevirisi yayımlanan Şarkiyatçılık hakkında o kadar çok şey yazılıp çizildi ki, kitabın alımlanışı ve yarattığı etki kitabın kendisini -gerçekten güzel ve kendi içinde ansiklopedik bir çalışma- çok geride bıraktı. Şimdiye dek üzerine pek çok dilde ve farklı düşünce ortamında sayısız makale, kitap ve derleme yayımlandı. Birçok akademisyen akademik şöhretini kitapla ilgili doğru şeyi doğru zamanda söylemesine borçlu. Şarkiyatçılık'ın yol açtığı tartışma öyle bir noktaya vardı ki, sonunda Time dergisi de Said'i kapak yaptı. Time'ın kapaklarının, şöyle bir klasikleştirici etkisi var: Kapaktaki kişiyi yaptığı işle tanımayan pek çok insan, sadece gazete bayilerinin önünden geçiyor olması nedeniyle, ister istemez bu yüze aşina hale geliyor. Ve zamanla kapaktaki resim içerdeki makaleden ayrı durmaya başlıyor. "Postmodernizm" gibi "şarkiyatçılık" sözcüğü de 80'lerde popüler söylem alanına geçen terimlerden biridir. İnsanlar bu sözcüklere, bir tür folklorik etimoloji yoluyla kendilerine göre birtakım anlamlar yüklerler. İşte Şarkiyatçılık da, alımlanışının yarattığı bu anlam fazlasıyla, kendi kendisinin ötesine geçmiştir. Ve bu tür durumlarda genelde olduğu gibi, en çok akılda kalan da olumsuz eleştirilerdir: Bu eleştiri çerçevesinde oluşan tartışma ortamı ve retorik muhalefet. Kültürel... Devamını görmek için bkz. |  |
Gülay Talaslı, "’Şark’ı yeniden yapılandırmak”, Cumhuriyet Kitap, 7 Kasım 2002 1968'ten beri İngilizce ve karşılaştırmalı Edebiyat dersleri verdiği Columbia Üniversitesi'nde öğretim üyesi olan Edward W. Said'in, Şarkiyatçılık konusunda yıllardır okumayı sürdürdüğü halde, büyük bölümünü, California Stanford Davranış Bilim İleri Araştırmalar Merkezi'nde burslu olarak geçirdiği 1975 ve 1976'da yazdığını belirttiği Şarkiyatçılık, ''Batı'nın Şark anlayışları'' alt başlığını taşıyor. Çevirisini Berna Ülner'in yaptığı kitap, Metis Yayınları'nca ilk kez Mart 1999, ikinci kez de Ekim 2001'de yayımlanmış. Üç uzun bölüm ile on iki kısa birime bölünmüş olarak hazırlanan kitabın birinci bölümü, ''Şarkiyatçılığın Etkinlik Alanı'' başlığını taşıyor ve hem tarihsel akışı ile deneyimlere göre hem de felsefi, siyasal izleklere göre konuyu tüm boyutlarıyla kuşatan geniş bir çerçeve çiziyor. ''Şarkiyatçı Yapılar ile Yeniden Yapılandırmalar'' başlıklı ikinci bölüm, modern Şarkiyatçılığın gelişimini, kapsamlı bir zaman dizimsel betimleme yaparak, ayrıca önemli ozanların, sanatçıların, araştırmacıların yapıtlarında ortak olan bir gereçler öbeğini betimleyerek izlemeye çalışıyor. Üçüncü bölüm, ''Bugünkü Şarkiyatçılık'', öncellerinin bıraktığı yerden Şark'ta sömürgeciliğin en çok sayıldığı, yaklaşık 1870'te başlayıp İkinci Dünya Savaşı'yla biten dönemi anlatıyor; özellikle de İngiliz ve Fransız hakimiyetinden Amerikan hakimiyetine geçişi inceliyor. Son olarak da ABD'de ... Devamını görmek için bkz. |  |
Müge Gürsoy Sökmen, "Düşmanlığın düşmanını yitirdik", Radikal Kitap Eki, 3 Ekim 2003 "Bu kadar ayrıksı, bu kadar özel şeyleri ... ancak egemen sınıfça bilinen bir dilde söyleyebilirdim, 'işkencecilerim' dediğim kişiler beni işitmeliydiler. Dolayısıyla, onlara kendi dillerinde saldırmak gerekiyordu."(1) Ama kimdi Edward Said için düşman? "Mısır'da okula giden, İngiliz önadlı (doğduğu yıl olan 1935'te annesi Galler prensine hayranmış), Amerikan pasaportlu ve kesin hiçbir kimliği olmayan bir Filistinli"ydi Said.(2) Kudüs'te doğan, 1948'de ailesiyle birlikte Mısır'a iltica eden, elit sömürge okullarında ileride Ürdün Kralı Hüseyin, Ömer Şerif olarak tanıyacağımız kişilerle okuyan ve okulda sadece İngilizce konuşmaya zorlanan Said, daha gençlik yıllarında iki dünya arasında bölünmüştü: "Anadilim olan Arapça ile okul dilim olan İngilizce ayrılmaz biçimde iç içe girmişti. Hangisinin ilk dilim olduğunu hiçbir zaman bilemedim ve her ikisinde de rüya görmeme rağmen ikisinde de kendimi tam anlamıyla evimde hissetmedim." 1951'de ABD'ye okumaya gönderildiğinde hayatı hiç kolaylaşmadı. Okulda büyük başarı gösterdiği halde mezuniyet töreninde ona konuşma yaptırılmadı, hatta Columbia Üniversitesi'nde ders vermeye başladıktan bir süre sonra, işe alınırken bölümdekilere "'İskenderiyeli bir Yahudi' olarak sunulduğunu"(3) öğrendi... Sürgünü düşünmek ve yaşamak "Sürgün hakkında düşünmek tuhaf bir biçimde davetkâr hatta kışkır... Devamını görmek için bkz. |  |
|