| ISBN13 978-605-316-306-0 | 13x19.5 cm, 104 s. |
Liste fiyatı: 120.00 TL İndirimli fiyatı: 96.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":120.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11579","item_name":"Dünyalararasında","discount":24.00,"price":120.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Dünyalararasında Kapak Fotoğrafı ve Tasarım: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 2024 |
Dünyalararasında kıyamet sonrası bir dünyanın mesafeli dili ve uzlaşmaz üslubuyla yazılmış kısa ama yoğun bir edebi-felsefi metin. Yazarın Uzun Yürüyüş’ünü okumuş olanlara aşina gelecek bir coğrafyada geçiyor roman. Bu sert iklimde dondurularak muhafaza edilmiş bir an, yazının imkânları ile geriliyor, çekiliyor, doku ve boyut değiştiriyor: Soyut ve saydam bir hale gelirken içinde buzullaşmış, tortulaşmış, fosilleşmiş birtakım şeyler, anılar, kırımlar, hayatiyetler de açığa çıkıyor. | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümünden, s. 7-9 Gece, soğuk, bir kaya kovuğu. Gece soğukta bir kaya kovuğuna sığınmışım. Öyle diyorum. Gözlerimi açıyorum, bakışlarım yıldızlarla parıl parıl gece göğüyle karşılaşıyor. Bir kuyunun dibinden bakar gibi bakıyorum, ters dönmüş bir uçurumun kenarından yukarıya bakıyorum. Parıltılara dönüşmüş sessizlik, uğulduyor. Kim bakıyor? Ben. Orada yatan, gözlerini ışıltılı göğe diken biri var, o zaman bu benim. Sonra, yoo diyorum, ben değilim, bakan ben değilim, tam tersine milyonlarca göz bebeği bana bakıyor. Bu dağların, kayaların, soğuktan çıtırdayan taşların, buza kesmiş kuru çalıların, hışırtıların, uzaklardan gelen ulumaların arasında kendimi görüyorum. Kim bu? Bu benim, bu ben değilim. Yoksa, diye aklımdan geçiyor, burada mı doğdum, bu kaya kovuğunun dibinde az önce mi doğdum? Birazdan mışıl mışıl yeniden uykuya dalacağım. Ben, hayır, o. Bir bebek gibi uyuyacak. Mışıl mışıl değil, tetikte. Hiçbir şey bilmiyorum artık, gerçekten bir bebek... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Şule Çiltaş, "Bir şehrin tini", K24, 8 Şubat, 2024 Aralık ayı sonunda Metis Yayınları’nın Twitter (X) hesabından duyurulmaya başlanan Ayhan Geçgin’in son romanı, karla kaplı bir tepenin yükseklerinden sessiz çıtırtılarla ve yaldızlana yaldızlana inen bir topağın etkisini yarattı: Dünyalararasında usulca sokuluverdi sanki. Tanıtım satırlarındaki “kısa ama yoğun bir edebi-felsefi metin” ifadesi de gürültüsüz patırtısızlığı kadar merak uyandırıyordu. “… Bu sert iklimde dondurularak muhafaza edilmiş bir an, yazının imkânları ile geriliyor, çekiliyor, doku ve boyut değiştiriyor” ne demek olabilirdi? İklim krizi, savaşlar, katliamlar diye başlayan “gündemimize” istinaden bir manifesto, bir bildiri mi? Kahraman hikâyelerinin sonu geldiğine, artık kimse kimseyi merak etmediğine göre bir itiraf, bir son-kitap mı? Merak uyandırıyordu… Gece, soğuk, bir kaya kovuğundan seslenen bir yok-varlık. Ne kolay olurdu ona kendini kaybetmiş, hafızasını yitirmiş, terk ... Devamını görmek için bkz. | |
Mustafa Orman, "Öznenin silikliği", Independent Türkçe, 2 Mart 2024 Edebiyat işlevi gereği, yıkarken onaran tarafının tezahür etmesiyle yaşama dair inancı kökleştirir. Ama bu kökleşme eylemi benliğin teklediği noktalarda erozyona uğrar. Yazarın anarşist yaratıcılığı mekan karşısında yenilgiyi tadar. Varoluşsal terennümler bu yüzdendir ki en baştan okura yabancılık hissi verir. Yaşam, metin sayesinde ne kadar geri dönüş sağlayabilir? Süreğen tehdit altında olan yaşam, özellikle felaketlerin eşiğinde olan yaşam anlatı yoluyla hem yıkımı göstererek hem de yıkımdan önceki belleği olduğu gibi aktararak özneyi ayakta tutar. Ayhan Geçgin'in daha romanın en başında, yaşam tesellisi olarak sunduğu, "İnsan soyu nice felaket gördü, diyorum, kalanlar yine doğruldu, bir sonraki felakete doğru yaşamını yine sürdürdü" cümlesiyle yaşammetin alanı açar böylelikle. Mekanın insani duyguları erteleyip karakterin gölgesinde olayla... Devamını görmek için bkz. | |
Doğu Kaşka, "Yolunu Kaybeden Rehber: Rayber", Parşömen Fanzin, 8 Mart 2024 “Sanat bir zamanlar muhalifti, ama artık kültürel tertibatlar tarafından yutuluyor; ciddiyet bile X, Y, Z kuşakları nazarında kiçe indirgeniyor.” [1] Ayhan Geçgin’in son romanı Dünyalararasında’da var olan muhaliflik, bir yıkımı işaret ederken onarma becerisi göstermiyor bana kalırsa. Ayakları kırılmış bir umudun karşısında, topallayan bir metin diyebiliriz buna. Çünkü baş edemediği noktalarda mekânı aşıp başka bir mekânda nefes arayışı bir inancın sonunu söylüyor bize. Dünyalar arasında dolaşmak her adımda karakterimizi bir uçuruma sürüklerken bizleri de yaşanan felaketin kıyılarından sessizce yürütür. Sessizce, çünkü ses çıkarmanın bir cezası vardır. Onca vakitten sonra yürümeyi bırakmanın anlamını bir tek ayak tabanları bilir. Yine de uzun yürüyüşü bırakmak dipsiz uçurumdan kurtulma fırsatını vermeyebilir. Asıl yara, yara almadığını sandığı ... Devamını görmek için bkz. | |
|