| ISBN13 978-975-342-556-8 | 13x19,5 cm, 126 s. |
Liste fiyatı: 136.00 TL İndirimli fiyatı: 108.80 TL İndirim oranı: %20 {"value":136.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"610","item_name":"Bir Şey Oldu","discount":27.20,"price":136.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Bir Şey Oldu INFO IN ENGLISH | |
Kapak Fotoğrafı: Gözde Onaran Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Şubat 2006 | 2. Basım: Mart 2006 |
Penguen Masalı. Her şey hikâyede anlatıldığı gibi oldu. Sadece baba ve şömine uydurma. Yanıltıcı sakinlikte bir giriş... Akıllı Şey’in asıl kahramanı Emek Sineması fuayesinin merdivenle çıkılan yeri. Bir sinema fuayesinde akla gelecek-gelmeyecek her türlü hikâye başlayabilir... Büyük Yeşillik İkitelli’den arabayla dönerken o büyük binaların arasındaki boş alanlarda nelerin gizlenebileceği endişesinden doğdu... Arkasındaki Hayal sonuçta, tıbbi konulardan bir şey anlamayanlar için tıbbi bir hikâye... Gürol’un Annesi gerçek bir korku hikâyesi... Öteki Adres hayatta başka başka şeyler için başka başka adresleri olanlara bir hediye... Doğum hayatın önünü arkasını fazla kurcalamamanın iyi bir şey olduğunu sananlar için... Boğaziçi Cinayetleri reklam bürolarına hapsolmuş genç-yaşlı bir sürü kimseye ithaf edilmiştir... Asansördeki’nde şehre ara sıra uğrayarak aklımızı başımızdan alan sarışınlardan bir iz olduğunu umut ediyorum... Seyahatte ve Ölümde yaşları tutmadığı halde siyah-beyaz televizyon dizilerini bilenler için. Bir de uçmayı sevenlere... Kader Müziği’nin müziğini tanımayan yoktur. Kaderimizdeki küçük şeyler önemlidir... Hayvanların Âlemi iki büyük yazarın hayvanlar hakkındaki iki cümlesiyle başladı. İkisi de hikâyenin içinde gizli... Bir Şey Oldu. Kitabın çıkış hikâyesi. Uzaylılar mı, hayaletler mi? Kesinlikle hayaletler. | İÇİNDEKİLER |
Penguen Masalı Akıllı Şey Büyük Yeşillik Arkasındaki Hayal Gürol'un Annesi Seyahatte ve Ölümde Öteki Adres Doğum Kader Müziği Asansördeki Hayvanların Âlemi Boğaziçi Cinayetleri Bir Şey Oldu | OKUMA PARÇASI |
Hayvanların Âlemi’nden, s. 97-199 Melih, iriyarı bir çocuk olmuştu. Elini ayağını nereye koyacağını bilemeyenlerden. Sanki vücudu kalıbıydı –hani alüminyum folyo pasta kalıbı gibi– ve o da kalıbına daima büyük; bu kalıptan taşmaktan başka şansı yoktu. Zamanla kalıbına az çok uymuş ya da kalıbının kenarlarından taşan yerlerini unutmuştu. Bu ona belli bir acıya maloldu. Ama arada acıyı da unuttu. Küçüklükle büyüklük arasında bir noktada hayatına hayvanlar girdi. "Hayvan dostu" oldu. İki yandaki tırnaklara bakmayın, bunu alayla söylemiyorum. Sadece "hayvan dostu" gibi tanımların bazı durumları anlatmakta nasıl yetersiz, nasıl aciz kaldıklarını vurgulamak için söylüyorum. Küçükken bir gün hayvanların, özellikle de yavru hayvanların "küçük ve incinebilir oluşlarının onda derin bir acı uyandırdığını" keşfetti, yaşıtlarının bazılarının bu hayvanlara –daha sonra rüyalarına girecek olsa da– tam da aynı sebepten işkence etmeye bayıldıkları bir yaşta, kalıbını hayvanla... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Ahmet Ergenç, “Soğukkanlı endişe halleri”, Milliyet Sanat Dergisi, Mart 2006 “İnce bir dolaysız gerçeklik cilası, doğal ve yapay maddelerin üzerini kaplar; her kim şimdide kalmak istiyorsa, lütfen onun gergin cilasını çatlatmasın. Aksi halde deneyimsiz mucize yaratıcısı, artık suyun üzerinde yürüyemeyip, boş boş bakan balıklar arasında dimdik dibi boylarken bulur kendini. Hem de anında.” Nabokov’un “Saydam Şeyler”de sözünü ettiği bu “gergin cila” üzerinde dolaşan, çok aşağılara nüfuz etmeden seyreden bazı soğuk anlatılar var. Bu cilayı keskin hamlelerle çatlatmayan sadece bunun üzerinde dolaşıp, bunun gerginliğini, her an çatlayabilecek olduğunu hissettiren anlatılar. Bu gibi durumlarda insan bir teşhir operasyonundansa, anlık zoomlarla o ince hatta yaklaşıp geri çekilen, bir çatlama olasılığını ve bu çatlağın altından çıkabilecek şeyleri tahayyül etmeyi ya da çatlaktan aşağı düşüp, dibi boylamayı okura bırakan bir kamerayla karşı karşıya olduğunu hissediyor. Başka ... Devamını görmek için bkz. | |
Semih Gümüş, “Fatih Özgüven'in endişe hikâyeleri”, Radikal Kitap Eki, 7 Nisan 2006 Fatih Özgüven'in Bir Şey Oldu kitabını okuduğumda ilkin öykünün edebiyatımızdaki zengin birikimini düşündüm. Sanırım edebiyatımızda öykünün sahip olduğu, sınırlarına ulaşılması epeyce güçleşmiş olan bu büyük birikim ve onun içinde hâlâ saklı durup bütünüyle dışavurulamamış gizilgüç, beklenmedik öyküleri ve öykü yazarlarını çıkarabiliyor içinden. Öykünün bir yazınsal tür olarak mucizevi olanakları olduğunu düşünüyorum elbette, ama o da asıl mucizesini yeni yazarları içinden çıkarırken gösteriyor. Sanki bilinen bir ustanın elinden çıkmış gibi gelen öykü kitaplarının sayısının bunca çokluğu da bundan. Zeki buluşlar yuvası Fatih Özgüven elbette genç yazar değil. Sinema, deneme yazarı, on altı yıl önce Esrarengiz Bay Kartaloğlu romanını yayımlamış (bir de çok az bulunan iyi çevirmenlerden), Bir Şey Oldu da ilk öykü kitabı. Belirgin üç özelliği... Devamını görmek için bkz. | |
Kaya Genç, "Sorumsuzca bir şey", Zaman Kitap Eki, 3 Nisan 2006 Fatih Özgüven'in yazılarını okumak her zaman bir zevktir. Düşünce akışının mutluluk verici hareketi, cümlelerinin sonunda her an belirmeye hazır olduğunu hissettiğimiz tam gediğine oturmuş kelimeler ve aniden parlayan şakalarıyla bu yazılar, tam da iyi bir denemeden beklediğimiz gibi, sâfi içlerinde dolaştığımız için bile mutlu ederler bizleri. Aynı yazarın, başka kitaplarla birlikte Nabokov'un en karışık ve güzel romanlarından üç tanesini de Türkçeleştirmiş olması bu mutluluk hissini yoğunlaştırır: pek çoğumuz için başka dünyalarla aramızda yazarlar, yazarlarla aramızda ise çevirmenler yer alır ne de olsa. Bir Şey Oldu, en parlak denemecilerimizden olduğu kadar en iyi çevirmenlerimizden de birinin ilk hikâye kitabı ve yazarının yıllar yılı cümleleriyle cebelleştiği tüm o başka romancılara karşın, çok kendine has 'bir şey'. İçinde uğursuz miktarda (13 tane) hikâye barındıran bu kitabın gir... Devamını görmek için bkz. | |
Jale Parla, “Daha birçok şey olacak”, Radikal Kitap Eki, 12 Mayıs 2006 Eleştirmen Semih Gümüş, Fatih Özgüven'in yakınlarda çıkan Bir Şey Oldu adlı öykü kitabından söz ederken, öykü türünün 'edebiyatımızdaki zengin birikimi'ne, bu türün 'mucizevi olanaklarına' ve 'asıl mucizesini yeni yazarları içinden çıkarırken gösterdiği'ne işaret ediyor. (Radikal Kitap, 7 Nisan 2006) Mucize sözcüğü, ironik bir biçimde de olsa, Özgüven'in öykülerine denk düşen bir sözcük, çünkü bu kitaptaki öyküler, 'bir şey olsa' ya da 'olacak' gibi beklentiler yaratıp onları boşa çıkararak bitiyor. Kimi zaman da bir şey oluyor gerçekten, ama, bu olan şey bir kaza, anlamsız, abes bir kaza olarak ortaya çıkıyor. Tabii kazanın anlamlısı olur mu, sorusunu da sordurarak. Doğuştan öykücü "Bir şey oldu" cümlesini iki şekilde seslendirmek mümkün: Tekinsiz, ürpertici, ürkek bir tonlamayla, ya da, "sonunda bir şey oldu işte" gibi emin, iddialı bir tonlamayla. Öyküler belirs... Devamını görmek için bkz. | |
Uğur Yüksel, “F. Ö. Lunaparkı’na hoş geldiniz”, Mayıs 2006 (Bu yazı, Kaos GL dergisinin Temmuz 2006 sayısında yayımlanacaktır.)
Böyle benzetmeler yapmayı hiç sevmem, yapılmasını da. Ama Bir Şey Oldu’yu okuyup bitirdiğimde Fatih Özgüven’in sonsuz bir ‘lunapark’ olduğu bilgisini, bulduğum yeni parçalarla güçlendirmiş oldum. Ulaşamadığım ve baskısı da olmayan romanı Esrarengiz Bay Kartaloğlu, hâlâ eksik bir parça mesela. O da gelse lunaparkın bütün oyuncakları tamamlanmış olacak sanki. Bir Şey Oldu, Özgüven’in ilk öykü kitabı. İsminden kapağına kadar sürekli ‘bir şey olacak’ duygusu uyandıran kitapta 13 öykü bulunuyor. Hemen hepsi biraz sonra kapağı açtığınızda sizi korkutmaya hazırlanmış gibi duruyor. Kitap F. Ö. Lunaparkı’nın korku tünelinden başka bir şey değil. Korku tüneline bile isteye girer insan. İçeride olup biteceklerin farkındadır, bunun bir oyun olduğunu bilir ve korkutulmayı bekler. Aniden çıkacak şeyler en güzelidir. Bel... Devamını görmek için bkz. | |
Merve Bağdatlı, “Endişeli Şehir Hikâyeleri”, Remzi Kitap Gazetesi, Nisan 2006 Farklı geçmişleri ve yaşantıları olan on üç kişinin aykırı hikâyelerine tanık olmak ister misiniz? Şehir hayatına sıkışmış, ayrıntılarda kaybolmuş on üç karakterin, endişe taşıyan iç seslerine kulak vermek ister misiniz? Bir Şey Oldu gün içinde her an karşımıza çıkabilecek kişilerin, basit, şaşırtıcı ve gizemli yolculuğu... Borges, Nabokov, Henry James, Thomas Mann, Thomas Bernhard, Paul Auster, Flannery O’Connor, Virginia Woolf gibi yazarlardan yaptığı çeviriler ve sinema yazıları ile tanıdığımız Fatih Özgüven’in ilk hikâye kitabı: “Bir Şey Oldu”. On üç öyküden oluşan kitap, sade dili ve detaylı tasvirleriyle keyifli ve rahat bir okuma sunuyor. Her öyküyü yazarın ağzından dinliyoruz. Karakterlerin iç sesleriyse onlara yaklaşmamıza yardımcı oluyor. Kitabın hikâyesini Fatih Özgüven şöyle anlatıyor: “‘Penguen Masalı’. Her şey hikâyede anlatıldığı gibi oldu. Sadece b... Devamını görmek için bkz. | |
|