ISBN13 978-605-316-027-4
13x19,5 cm, 80 s.
Liste fiyatı: 138.00 TL
İndirimli fiyatı: 110.40 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Fatih Özgüven diğer kitapları
Bir Şey Oldu, 2006
Hiç Niyetim Yoktu, 2007
Hep Yazmak İsteyenlerin Hikâyeleri, 2010
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Küçükburun
Kapak Resmi: Ahmet Sarı
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Aralık 2015

Fatih Özgüven’in dördüncü öykü kitabı Küçükburun. Kitabın içindeki At, Çocuk, Köpek, Benim Kendi Gremlinim, Fısıldaşanlar, İz, Adım, Soğukluk, Ördekler, Küçükburun, Yılan, Adam ve İştahsız adlı on üç öykü için, sanatçılar özel çalışmalar yaptı: Ahmet Sarı, Funda Özgünaydın, Erdem Ergaz, Turgut Mutlugöz, Ömer Faruk Şimşek, Komet, Ahmet Doğu İpek, İlhan Sayın, Kemal Özen, Leyla Gediz, Gökçen Cabadan, Sadık Arı, Emine Bora ve Can Akgümüş.

Özgüven’in kelime kullanımı, cümle kuruluşu ile neredeyse tasarruflu denebilecek hacimdeki öykülerinin derinlik ve çarpıcılıktan yana bir eksiği yok. Küçük şeylere mesafesiz, yakın bakışlar. Sıradana, gündeliğe, bedene ayarlı dikkatler. Bir köpeğin kırılan onurunu da görüyor, bir babanın vasiyetinde saklı kırılgan çocuğu da.

İÇİNDEKİLER
Yılan
Fısıldaşanlar
Adım
İz
At
Ördekler
Köpek
Benim  Kendi  Gremlinim
Küçükburun
İştahsız
Çocuk
Soğukluk
Adam
OKUMA PARÇASI

Açılış bölümünden, Yılan, s. 9-11

Büyük bir hanın avlusunda oturuyorduk.

Etrafımızdaki insanlar, çıkardıkları uğultu, sıcaktan dolayı tentelerle engellenmiş gökyüzüne doğru yükselen pus, asırlarla son halini bulmuş nefis loşluk; gevşek, sadece yeterince gevşek sessizlik. Sıkılıp sıkılıp ya da gevşetilip gevşetilip son dönemeçte bırakılmış bir vida gibi.

Yaşayan her şeyin ölebileceği, sonra yeniden dirilebileceği, sonra yeniden ölebileceği aklımdan geçti. Ta ki sular gelip her şeyin üzerini kaplayıncaya, bu gezegen hakkında son hükmünü verinceye kadar.

Başka bir zamanda, buraları kaplayan denize dalan bir dalgıç çok çok aşağılarda belli belirsiz bir karaltı gibi bu yapının gölgesini görürdü; dalgalanan suyun, yosunların ve karanlığın ta altında.

“Buraya çok gelmeyiz biz aslında. Burası,” dedi arkadaşım, “beş on yıldır böyle, yeni restore edildi. Harabeydi eskiden.”

“Şurada,” dedi, –eliyle avlunun sağ çaprazındaki en uzak noktayı gösterdi– “bir kahvehane vardı sadece. Namazdan sonra,” –yakındaki camiyi gösterdi bu sefer– “ya da namaz vakitlerine yakın, ihtiyarlar gelir otururlardı. İçeride hâlâ çay 25 kuruş, nargile bilmem şu kadar levhaları dururdu. Takvim 1957’nin takvimiydi.”

“O kadar mı? Başka hiçbir şey yok muydu?” Bir şey daha olmalıydı.

Düşündü.

“Vardı,” dedi. “Saçı sakalı birbirine karışmış bir berduş gelir, şuraya” –şu anda çok popüler, kalabalık kahvaltı yerlerine doğru dimdik çıkan ta...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Eray Ak, "Hikâyenin izin verdiği kadar...", Cumhuriyet Kitap, 24 Aralık 2015

Fatih Özgüven'in dördüncü öykü kitabı, 2006'da yayımlanan ilk öykü kitabı Bir Şey Oldu ile başlayan ve niteliği hep belli bir çizginin üstünde olan öykü arayışının son halkası...

Fatih Özgüven'le ilgili yapacağınız küçük bir araştırmada karşınıza çıkacaklar sizi şaşırtacaktır muhtemelen ve bu şaşkınlık, ortalarda çok da fazla görünmeyen bir insanın, bunca işin nasıl bir araya getirildiğinin şaşkınlığı olacaktır. Çünkü baktığımızda Fatih Özgüven, Türkçenin yetkin çevirmenlerinden; Virginia Woolf'tan Nabokov'a, Thomas Bernhard'dan Borges'e kimleri okumadık onun çevirisiyle? Yanında, sinema alanında da kendini ispatlamış. Üniversitelerde verdiği sinema dersleri, dahası haftalık sinema yazılarıyla alanı hâlâ boş bırakmıyor.

Bunların dışında ise çok bilinmiyor ama bir romanı da var: Esrarengiz Bay Kartaloğlu. 90'ların başında yazdığı romanını bir kenara koyarsak kurmaca verimleri öykü üzerine toplanıyor Özgüven'in. Ve bunu sadece "öykü yazıyor", "verimleri öyküde birleşiyor" diye geçişteremeyiz çünkü Fatih Özgüven; farklı duruşuyla dikkat çekmiş, dil hassasiyetiyle öne çımış ve öykü evrenine kattığı dünyaların aykırılığıyla edebiyatımızda yeni algı kapıları aralamış önemli bir öykücü. Sık aralıklarla buluşmasa da okurlarıyla, nitelikli edebiyatın peşinden koşan sıkı bir okuru da var. Örnekse; Hep Yazmak İsteyenlerin Hikâyesi 2010'da ...

Devamını görmek için bkz.

Ahmet Ergenç, "Soğukkanlı ‘Aydınlanma’ Halleri", Post Dergi, 10 Ocak 2016

Bundan yaklaşık on sene önce Fatih Özgüven’in ilk hikaye kitabı Bir Şey Oldu için yazdığım yazı ‘Soğukkanlı Endişe Halleri’ adını taşıyordu. ‘Endişe hikayeleri’ alt başlığını taşıyan o ilk kitap, hakikaten de ‘modern’ hayatın, şehirli hallerin ufak tefek endişelerini mesafeli, sakin, velhasıl ‘soğukkanlı’ bir tutumla küçük hikayelere dönüştürüyordu.

Özgüven’in son kitabı Küçükburun'da benzer bir edebi kıvamı sunan ‘küçük ve sakin’ hikayelerden oluşuyor ama şöyle bir farkla: bu sefer asıl izlek ‘endişe’ değil, durduk yere, sakin sakin, hiç yoktan ortaya çıkan küçük ‘aydınlanma’ anları. Bu nedenledir ki, bu yazının başlığı ilk yazının başlığına referans veriyor, endişenin yerini ‘aydınlanma’ alıyor. Ama mevzu bahis aydınlanmayı tırnak içine almak gerekiyor zira klasik aydınlanma anlarının (bir epifani sonrası varlığın anlamla ışıması vesaire) barındırdığı o ‘dönüm noktası’ hissine şüpheyle yaklaşan bir anlatıcı var burada. Ve ‘aydınlanma’ lafının getirdiği büyük / kalıcı hislerden ziyade küçük / muvakkat olana yönelen bir anlatıcı bu.

Kitapta anlatıcı ya da anlatıcıların dille kurduğu ilişki de ‘küçüklük’ üzerinden gidiyor. Büyük ve şaşaalı cümleler ve tamlamalar değil, küçük detaylara dair kısa, ketum ve olağan cümleler. Edebiyatımızdan klasik bir ayrımla söylersek: Tanpınarcı değil, Atılgancı bir edebiyat anlayışının devamı bu (bu ayrımın d...

Devamını görmek için bkz.

Tolga Meriç, "Bir edebiyat besleyicisinden, Fatih Özgüven’den hikâyeler", Egosit Okur, 10 Ocak 2016

Fatih Özgüven, bir edebiyatçıdan çok, edebiyatçıları ve edebiyatı besleyen şaşırtıcı, aykırı ilham vericilere benziyor; yazanlardan değil de, yazdıranlardan sanki.

Hayatın içinde bir star gibi dolaşmayı becerebilen bu tipler, edebiyatın ne olduğunu, nerede saklı bulunduğunu yazarak değil de, yaşayarak gösterirler. Avcı yazarlar, bu çekici insanları görür görmez anlar ve ondan beslenmeye başlar. Yazabilen biriyseniz, bayağı bayağı romanlar, öyküler yazdırırlar size. Tuhaf bir şekilde, hayatın gerçeğine hiç benzemeyen ve görünmeyen, gündelik yaşamda var olamayan o edebi gerçekliği, görünür, yaşar hale getirirler çünkü. Hani şu, yanlış kullanıla kullanıla biraz ayağa düşmüş olan “kendini edebiyat eserine çevirmiş olma” durumunu gerçekten de hakkıyla taşırlar.

Kendini edebiyat eserine çevirmiş olma halini hakkıyla taşıyanlardan Fatih Özgüven’in hikayeleri

Kimileri elli kitap çevirir, sadece çevirmen olarak kalır. Kimileri de, kitap çevirdikçe, başka hiçbir şey yazmasa bile, tuhaf bir şekilde okur tarafından yazar gibi algılanmaya başlar. Fatih Özgüven, ikinci gruptakilere giriyor benim için.

Nedeni de şu galiba: Mesela bir Tomris Uyar çevirisinde, nasıl ki Tomris Uyar’ın edebiyatını da hissediyorsak, Fatih Özgüven’in de ortaya çıkarmadığı bir edebiyatı vardır da, o görünür sanki çevirilerinde.

Fakat görünen...

Devamını görmek için bkz.

Kahraman Çayırlı, “Özgüven hep böyle öyküler yazsın”, Taraf, 21 Ocak 2016

2006 yılında Fatih Özgüven’in ilk öykü kitabı Bir Şey Oldu’yu yayımlanır yayımlanmaz okuduğumda çok heyecanlanmıştım. Yılların esaslı çevirmeni olduğunu biliyordum, sinema yazılarını ilgiyle okuyordum, Esrarengiz Bay Kartaloğlu (1990) adlı bir romanı, Yerüstünden Notlar (2001) adında bir deneme derlemesi olduğunu da biliyordum ama yine de Bir Şey Oldu tutup sarsmıştı beni. Bir tutam endişe öyküsü anlatıyordu. Özgüven’in dilindeki ustalığa hayran kalmıştım. Üstelik çok da keyifliydi öyküleri. Durum böyle olunca Özgüven’in yeni öykü kitabını/ kitaplarını dört gözle bekler oldum. Peşi sene, Hiç Niyetim Yoktu geldi. Kitabı açan “Regal Dönemi”, özgün bir metindi. Ajda Pekkan şarkılarından yola çıkarak bir öykü yazmak kimin aklına gelirdi?..

Orhan Pamuk’un Öteki Renkler’inde sözünü ettiği çevirmen arkadaşının Fatih Özgüven olduğunu düşünürdüm hep. İkinci öykü “Paris’te Bir Apartman”ın bir yerinde de Özgüven, “büyük bir yazar” deyince, aklıma hemen Orhan Pamuk olduğu gelmişti. Derken “Sarışın Bir Melek”te ise 60’ların kült Türk filmi olan –ve şahane de bir göç sosyolojisi dersidir aslında bu toprakların–, Gurbet Kuşları ile karşılaşmak, mutlu etmişti o zaman. “Akşamüstü Oldu mu” adlı öykü de şarkıcı Baha’ya, şarkı sözlerine dolanıyordu güzel bir sarmaşık gibi. Velhasıl, Hiç Niyetim Yoktu’da bu kez yolu...

Devamını görmek için bkz.

Asuman Kafaoğlu-Büke, "Tepki duyan öyküler", Radikal Kitap, 12 Şubat 2016

“Öykü” yerine “kısa öykü” der bazıları, İngilizceden çevrilmiş, short story yerine kullanılıyorlar zannedersiniz ama aslında gerçekten kısa olan öyküler için kullanılır bu deyim. Ben bu gibi metinlere öykücük demek isterim. Semih Gümüş böylesi kısacık öyküleri şöyle betimler: “... birkaç cümlelik metinler, derin bir anlam taşıyabilir. İz bırakabilir. Kısacık bir metin ister istemez kapalı da olur. Dolaylı anlamlar da taşıyabilir. Bütün bunlar aynı zamanda kısa öykünün kendisinde de yok mudur? Bir tek sözcüğün bile yerinin değiştirilemeyeceği kıpkısa öyküler, yazınsal dilin de en iyi sınandığı yerlerdendir.”

Minimalizm müzikte ve görsel sanatlarda yalın ve nesnel bir ifadeye sahiptir. Sanatın tarihsel ve duygusal yükünü geride bırakıp, en yalın haliyle nesneyi ele almayı hedefler. Bu yüzden minimalist sanat yapıtı, sanatçısından izler taşımaz, otobiyografik değildir. Süsten ve duygusallıktan arınmıştır. Sanat objesini ya da müzik eserini en yalın halinde görmemizi ister. Nesnellik, kültürel bağlardan kopuşla artar. Edebiyatta minimalizmi en iyi öykücüklerde görürüz. Bu kısa metinlerin başı ve sonu olmaz genelde, okura bırakır tamamlanmayı. Okurun hayal gücünü devreye sokar, zihni kışkırtır. Fatih Özgüven’in yeni kitabı Küçükburun böylesi minimalist öykülerden oluşuyor.

Küçükburun’da her hikâyeye bir resim eşlik ediyor. Sanki her hikâye bir andan, bi...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X