| ISBN13 978-605-316-027-4 | 13x19,5 cm, 80 s. |
KAMPANYADA Liste fiyatı: 105.00 TL İndirimli fiyatı: 47.25 TL İndirim oranı: %55 {"value":105.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1202","item_name":"Küçükburun","discount":57.75,"price":105.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Küçükburun Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Aralık 2015 |
Fatih Özgüven’in dördüncü öykü kitabı Küçükburun. Kitabın içindeki At, Çocuk, Köpek, Benim Kendi Gremlinim, Fısıldaşanlar, İz, Adım, Soğukluk, Ördekler, Küçükburun, Yılan, Adam ve İştahsız adlı on üç öykü için, sanatçılar özel çalışmalar yaptı: Ahmet Sarı, Funda Özgünaydın, Erdem Ergaz, Turgut Mutlugöz, Ömer Faruk Şimşek, Komet, Ahmet Doğu İpek, İlhan Sayın, Kemal Özen, Leyla Gediz, Gökçen Cabadan, Sadık Arı, Emine Bora ve Can Akgümüş. Özgüven’in kelime kullanımı, cümle kuruluşu ile neredeyse tasarruflu denebilecek hacimdeki öykülerinin derinlik ve çarpıcılıktan yana bir eksiği yok. Küçük şeylere mesafesiz, yakın bakışlar. Sıradana, gündeliğe, bedene ayarlı dikkatler. Bir köpeğin kırılan onurunu da görüyor, bir babanın vasiyetinde saklı kırılgan çocuğu da. | İÇİNDEKİLER |
Yılan Fısıldaşanlar Adım İz At Ördekler Köpek Benim Kendi Gremlinim Küçükburun İştahsız Çocuk Soğukluk Adam
| OKUMA PARÇASI |
Açılış bölümünden, Yılan, s. 9-11 Büyük bir hanın avlusunda oturuyorduk. Etrafımızdaki insanlar, çıkardıkları uğultu, sıcaktan dolayı tentelerle engellenmiş gökyüzüne doğru yükselen pus, asırlarla son halini bulmuş nefis loşluk; gevşek, sadece yeterince gevşek sessizlik. Sıkılıp sıkılıp ya da gevşetilip gevşetilip son dönemeçte bırakılmış bir vida gibi. Yaşayan her şeyin ölebileceği, sonra yeniden dirilebileceği, sonra yeniden ölebileceği aklımdan geçti. Ta ki sular gelip her şeyin üzerini kaplayıncaya, bu gezegen hakkında son hükmünü verinceye kadar. Başka bir zamanda, buraları kaplayan denize dalan bir dalgıç çok çok aşağılarda belli belirsiz bir karaltı gibi bu yapının gölgesini görürdü; dalgalanan suyun, yosunların ve karanlığın ta altında. “Buraya çok gelmeyiz biz aslında. Burası,” dedi arkadaşım, “beş on yıldır böyle, yeni restore edildi. Harabeydi eskiden.” “Şurada,” dedi, –eliyle avlunun sağ çaprazındaki en uzak nok... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Eray Ak, "Hikâyenin izin verdiği kadar...", Cumhuriyet Kitap, 24 Aralık 2015 Fatih Özgüven'in dördüncü öykü kitabı, 2006'da yayımlanan ilk öykü kitabı Bir Şey Oldu ile başlayan ve niteliği hep belli bir çizginin üstünde olan öykü arayışının son halkası... Fatih Özgüven'le ilgili yapacağınız küçük bir araştırmada karşınıza çıkacaklar sizi şaşırtacaktır muhtemelen ve bu şaşkınlık, ortalarda çok da fazla görünmeyen bir insanın, bunca işin nasıl bir araya getirildiğinin şaşkınlığı olacaktır. Çünkü baktığımızda Fatih Özgüven, Türkçenin yetkin çevirmenlerinden; Virginia Woolf'tan Nabokov'a, Thomas Bernhard'dan Borges'e kimleri okumadık onun çevirisiyle? Yanında, sinema alanında da kendini ispatlamış. Üniversitelerde verdiği sinema dersleri, dahası haftalık sinema yazılarıyla alanı hâlâ boş bırakmıyor. Bunların dışında ise çok bilinmiyor ama bir romanı da var: Esrarengiz Bay Kartaloğlu. 90'ların başında yazdığı romanını bir kenara ko... Devamını görmek için bkz. | |
Ahmet Ergenç, "Soğukkanlı ‘Aydınlanma’ Halleri", Post Dergi, 10 Ocak 2016 Bundan yaklaşık on sene önce Fatih Özgüven’in ilk hikaye kitabı Bir Şey Oldu için yazdığım yazı ‘Soğukkanlı Endişe Halleri’ adını taşıyordu. ‘Endişe hikayeleri’ alt başlığını taşıyan o ilk kitap, hakikaten de ‘modern’ hayatın, şehirli hallerin ufak tefek endişelerini mesafeli, sakin, velhasıl ‘soğukkanlı’ bir tutumla küçük hikayelere dönüştürüyordu. Özgüven’in son kitabı Küçükburun'da benzer bir edebi kıvamı sunan ‘küçük ve sakin’ hikayelerden oluşuyor ama şöyle bir farkla: bu sefer asıl izlek ‘endişe’ değil, durduk yere, sakin sakin, hiç yoktan ortaya çıkan küçük ‘aydınlanma’ anları. Bu nedenledir ki, bu yazının başlığı ilk yazının başlığına referans veriyor, endişenin yerini ‘aydınlanma’ alıyor. Ama mevzu bahis aydınlanmayı tırnak içine almak gerekiyor zira klasik aydınlanma anlarının (bir epifani sonrası varlığın anlamla ışıması vesaire) barındırdığı o ‘... Devamını görmek için bkz. | |
Tolga Meriç, "Bir edebiyat besleyicisinden, Fatih Özgüven’den hikâyeler", Egosit Okur, 10 Ocak 2016 Fatih Özgüven, bir edebiyatçıdan çok, edebiyatçıları ve edebiyatı besleyen şaşırtıcı, aykırı ilham vericilere benziyor; yazanlardan değil de, yazdıranlardan sanki. Hayatın içinde bir star gibi dolaşmayı becerebilen bu tipler, edebiyatın ne olduğunu, nerede saklı bulunduğunu yazarak değil de, yaşayarak gösterirler. Avcı yazarlar, bu çekici insanları görür görmez anlar ve ondan beslenmeye başlar. Yazabilen biriyseniz, bayağı bayağı romanlar, öyküler yazdırırlar size. Tuhaf bir şekilde, hayatın gerçeğine hiç benzemeyen ve görünmeyen, gündelik yaşamda var olamayan o edebi gerçekliği, görünür, yaşar hale getirirler çünkü. Hani şu, yanlış kullanıla kullanıla biraz ayağa düşmüş olan “kendini edebiyat eserine çevirmiş olma” durumunu gerçekten de hakkıyla taşırlar. Kendini edebiyat eserine çevirmiş olma halini hakkıyla taşıyanlardan Fatih Özgüven’in h... Devamını görmek için bkz. | |
Kahraman Çayırlı, “Özgüven hep böyle öyküler yazsın”, Taraf, 21 Ocak 2016 2006 yılında Fatih Özgüven’in ilk öykü kitabı Bir Şey Oldu’yu yayımlanır yayımlanmaz okuduğumda çok heyecanlanmıştım. Yılların esaslı çevirmeni olduğunu biliyordum, sinema yazılarını ilgiyle okuyordum, Esrarengiz Bay Kartaloğlu (1990) adlı bir romanı, Yerüstünden Notlar (2001) adında bir deneme derlemesi olduğunu da biliyordum ama yine de Bir Şey Oldu tutup sarsmıştı beni. Bir tutam endişe öyküsü anlatıyordu. Özgüven’in dilindeki ustalığa hayran kalmıştım. Üstelik çok da keyifliydi öyküleri. Durum böyle olunca Özgüven’in yeni öykü kitabını/ kitaplarını dört gözle bekler oldum. Peşi sene, Hiç Niyetim Yoktu geldi. Kitabı açan “Regal Dönemi”, özgün bir metindi. Ajda Pekkan şarkılarından yola çıkarak bir öykü yazmak kimin aklına gelirdi?.. Orhan Pamuk’un Öteki Renkler’inde sözünü ettiği çevirmen arkadaşının Fatih Özgüven ... Devamını görmek için bkz. | |
Asuman Kafaoğlu-Büke, "Tepki duyan öyküler", Radikal Kitap, 12 Şubat 2016 “Öykü” yerine “kısa öykü” der bazıları, İngilizceden çevrilmiş, short story yerine kullanılıyorlar zannedersiniz ama aslında gerçekten kısa olan öyküler için kullanılır bu deyim. Ben bu gibi metinlere öykücük demek isterim. Semih Gümüş böylesi kısacık öyküleri şöyle betimler: “... birkaç cümlelik metinler, derin bir anlam taşıyabilir. İz bırakabilir. Kısacık bir metin ister istemez kapalı da olur. Dolaylı anlamlar da taşıyabilir. Bütün bunlar aynı zamanda kısa öykünün kendisinde de yok mudur? Bir tek sözcüğün bile yerinin değiştirilemeyeceği kıpkısa öyküler, yazınsal dilin de en iyi sınandığı yerlerdendir.” Minimalizm müzikte ve görsel sanatlarda yalın ve nesnel bir ifadeye sahiptir. Sanatın tarihsel ve duygusal yükünü geride bırakıp, en yalın haliyle nesneyi ele almayı hedefler. Bu yüzden minimalist sanat yapıtı, sanatçısından izler taşımaz, otobiyografik değildir. Süsten ve duygus... Devamını görmek için bkz. | |
|