 | ISBN13 978-975-342-145-4 | 13x19,5 cm, 176 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Geriye Kalan Devrimdir Kapak Tasarımı: Semih Sökmen Kapak İllüstrasyonu: Semih Sökmen, Bülent Somay |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mayıs 1997 |
Geriye Kalan Devrimdir, 1985-94 arasındaki on yıl boyunca, özgürlükçü ve devrimci yeni bir Sol'un oluşumuna katkı amacıyla yazılmış yazıların toplamı... Temalar insan haklarından eğitime ve medyaya, gündelik hayattan yurttaşlığa, demokrasiye ve muhalefete uzanıyor. Hepsi şu sorunun peşinde sanki: Sol bütün yaşadıkları ve öğrendikleriyle, ama yine de Sol kalarak, kendini nasıl yenileyebilir? Yazar dünyanın özgürlük ve eşitlik yolunda değişmesi gerektiğine ve değişeceğine, ölenin Marksizm olmadığına, insanların özlem ve mücadelelerinin süreceğine inanıyor; ancak kendine doğru soruları sormadıkça ya da hayatın dayattığı gerçek doğrulara gerçek yanıtlar aramadıkça Sol'un içinde bulunduğu bunalımdan çıkabileceğine inanmıyor.  | İÇİNDEKİLER |
Giriş
Hep "Şahsi" Bir İnsan Hakları Sözleşmesi
Bugün "12 Eylül Sonrası Sendromu" Üzerine Bir Açık-Seçikleşme Denemesi Elektromanyetik Dalgalar ve Özgürlük Özgür Bir Eğitim İçin Münafık Düşünceler Yurttaş Haklarının Latincesi Mini Mini Valimiz Mistah Bush-He Dead Özgürlük ve İşçi Denetimi
Yarın Muhalif Söylemin Şenlikleşmesi Öteki Kültür Öteki Hayat Önce Meşruiyet Düzen Partisinden Devrim Partisine
Dün Bolşevizm+Demokrasi=Sosyalizm? "Varolan Sosyalizm"deki Devrimci Durum Üzerine Düşünceler SSCB'de Ücretli Emek ve Sermaye  | OKUMA PARÇASI |
Giriş, s. 9-17 Bu derlemede yer alan yazıların biri hariç tümü 1985-1991 zaman aralığında yazıldı ve yayınlandı. Bunları yazarken kafamda (bugüne kadar ana hatlarıyla değişmeden kalan) bir teorik/ideolojik çerçeve dışında, bir plan, pedagojik bir maksat, sıra ya da doku yoktu. Her biri yazıldığı günün koşullarına az ya da çok bağlı, kimi anlık bir duygu patlamasından kaynaklanıp "yazı" mantığına dökülmüş, kimi ise yıllardır sabırla malzeme biriktirdiğim konuları "mezara mı götüreceğim?" diye artık kağıda dökmeye karar vermemden doğan yazılar bunlar. O yüzden de bu kitapta çizdiğim çerçeve ister istemez bir miktar yapıştırma duracak. Ancak bir yandan da, bu çerçeve benim için hep vardı: Bugünü nasıl yaşamak istiyorum? Yarını nasıl tahayyül ediyorum? Dün yapılanlardan neler öğrendim? Bir de, bu üç soruya verdiğim cevaplar ne olursa olsun, asla vazgeçemeyeceğim şeyler nedir? Son soruyu en başa alarak kurdum bu kitabın çerçevesini. Sorun, aşağı yukarı her yazının, bu dört sorunun her birini kapsıyor, çerçevesi içine alıyor olmasında. O yüzden hangisinin hangi başlığa denk düştüğünü saptamak ister istemez biraz keyfi oldu; ama kitap da benim kitabım en nihayet, bu kadar bir keyfiliğe de hakkım olduğunu düşünüyorum. Benim için önemli bir sorun, yazılara bugünden düne bakarak ne kadar müdahale edeceğim oldu. "Artık" biraz farklı düşündüğüm konuları, dikkatsizlikle yaptığım hataları, hatalı ya da eksik olduğu daha sonradan ortaya çıkmış iddiaları bir "editör" rahatlığ... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Ece Temelkuran, “Sosyalist Tramvayın Kızı Ezdiği Kitap”, Cumhuriyet Kitap, 23 Ekim 1997 Bülent Somay'ın 1985 yılında yazdığı ve yayımlandığında da tartışmalara neden olan "Muhalif Söylemin Şenlikleşmesi" başlıklı yazısı kitabın belki de en dikkat çekici bölümü. Yazının rotasını çizen de Brecht'in dizeleri, yani kötülüğe karşı öfke duyarken çirkinleşmenin çirkinliği. Somay, yazıyı şöyle bitiriyor: "Bizi öfkeli ve hüzünlü olmaya iten koşulları tanıyarak ve onlara rağmen muhalefette bir şenliği egemen kılmamız, dünyayı yeniden kurma faaliyetine bugünden gülerek başlamamız gerek. Şenlik bir olumsuzlama ve bir kabullenmedir; farkı, çeşitliliği kabullenme. Hüznün ve öfkenin renklerine de şenliğin çokrenkliliği içinde yer vardır. Şenlik, hüznü ve öfkeyi onları yalnız bırakmayarak yener. Şenlik, öğrenmektir. Sevgili okur, ben bu yazdığım son dört cümleyi bu yazıyı yazma sürecinde öğrendim. Kendimden hâlâ umutluyum. Şenlik de yazmanın umuda yetmediği, umudun yaşandığı yerdir." Bülent Somay'ın kitabı da galiba son cümlenin bir tür karşıtlığı, umuda yetmeyen ama umudun yaşandığı yer. Hele ki, "Dans etmeyeceksem, devrimi ne yapayım?" diyenler için... Mahmut Temizyürek, “Deneme yeni dönemde ‘tesbih’ten mi çıktı?”, Türkiye'de Eleştiri ve Deneme, TÖMER Yayınları, 2002 (...)
Bazı ısrarsızları saymazsak, 12 Eylül sonrası denemeye yeni bir eda kazandıranlardan biri Bülent Somay’dır. “Sizi bilmem ama, ben yaşadığım hayattan epeyce sıkıldım. Epeyce diyorsam kibarlık olsun diye. Aslında hayatımın iler tutar yanı yok. Çevreme bakıyorum, kimsenin de kendi hayatını önerecek hali yok gibi görünüyor” diye başlamıştı söze. (Bülent Somay, "Öteki Hayat, Öteki Kültür", Akıntıya Karşı, Ocak 1986). İşte size bütün açıklığıyla, bir yazar: (Yanlış anlaşılmasın, samimiyet krizine tutulmuş bir üslupla değil, en çökkün ifadelerinde bile çalımlı ve vekar bir üslup barındırır Somay) “Sıkıntılarıyla, zaaflarıyla, hayatının yanlışlığıyla orada duruyor. Bu dolaysız dil, yakın zamana kadar yabancısı olduğumuz bir dildi. Öznel bulunabilir, kişisel bulunabilir, hatta duygusal bulunabilir ama sonuçta bütün denemelerde örtük olan, burada açıkça ifade edilmiştir: ben şöyle bir insanım, şunları yaşadım, şunları yaşayamadım, şunları yaşasam...” (Nurdan Gürbilek). Somay, Geriye Kalan Devrimdir ve Şarkı Okuma Kitabı adlı kitaplarında bir kısmını topladığı yazılarında, ütopyalardan karşı ütopyalara, insan hallerinden iktidar stratejilerine, psikanalizden dilbilime birçok konuyu deneme tarzının içine çekti. Politikanın, sosyal bilimlerin, dilbilimin, müziğin bilgisini kişisel bir dille yazmak iştahıyla ... Devamını görmek için bkz. |  |
|