| ISBN13 978-975-342-658-9 | 13X19,5 cm, 112 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Sevi Aral, “Vicdan Aynasında Görünen Şiir”, Kitap Zamanı, 7 Nisan 2008 Altı yıl uzun bir suskunluk dönemi... Şiir için ama. Son birkaç yıldır şair Bejan Matur'u Kürt sorununu vicdan aynasından gören politik yazılarıyla izliyorduk. Belli ki zamanı gelmiş. Bejan Matur 'çook beklemiş' gibi görünen bir şiirle bozdu suskunluğunu:İbrahim'in Beni Terketmesi... İsimden başlayan bir farklılaşma var yeni şiirlerinde Matur'un.. Rüzgâr Dolu Konaklar,Tanrı Görmesin Harflerimi, Ayın Büyüttüğü Oğullar ve Onun Çölünde'de var olan çekingenlik yok İbrahim'de... Sadece isim değil farklılık. Önceki kitaplarında kendine özgü bir mitoloji kuran, çok sevdiği ifadeyle pagan bir dil kullanan Matur, İbrahim'in Beni Terketmesi'nde bu kez kendine özgü, teoloji değil ama bir ontoloji kuruyor. Bu ontolojide felsefe ve dinsel repertuarın izleri yok. Önceki şiirleriyle kıyaslanmayacak kadar dinsel, –adını doğru koyalım– İslami imgeler, varlıklarından, geleneksel anlam biçimlerinden –onun özünü şiddetle taşıyarak– soyunup başka anlamlar kazanıyor. En çarpıcı olanı, açık ki, 'İbrahim'. Matur'un bu kitapta şiirini pagan Mezopotamya imgeleri yerine, başka çok güçlü imgeler olsa da, üç dinin ortak figürü İbrahim üzerine kurduğunu söyleyebiliriz. İbrahim'in arayışı, kurban vermesi, 'bir ejderhanın ağzından dökülen taşlarla' bir şehri kurması', insanın tası olması temel şiirsel izlek olarak karşımız açıklıyor. Bu açıdan İbrahim'in Beni Terketmesi, adı pek konulmamış üstelik çok sayıda örneği de olmayan bir şiirle tanıştırıyor bizi. Aracısız inanmanın, varlığı vicdan aynasından görmenin ve ona teslim olmanın şiiriyle Hanif şiirle... Bunu yaparken önceki kitaplarından tanıdığımız, şiirini oluşturan tüm sesi, imgeleri ve dili sürdürüyor Bejan Matur. Tüm repertuar yani yeniden taşlar, ağaçlar, anne, kuyu, kız ve erkek kardeşler –ancak bu kez başkalaşmış, farklılaşmış olarak– yer alıyor şiirde. O çocuksuluk ve masumiyetten, 'kız kardeş olmak kıvamından' hiç bir şey kaybetmeyerek üstelik. Annenin katladığı eteklere biriken zaman, o kıvrımlara dolan anlar, tanıdığımız, ama sadece Matur şiirinde tanıdığımız anlar, imgelerin katındayız yine… Ancak daha kendinden emin, daha dingin ve daha katmanlı olarak… Tüm dinlerde İbrahim Sadece İbrahim'in kendisi değil kıssanın tüm merkezi motifleri yer alıyor şiirde. Temel motif İsmail sözgelimi… Şiirinin belki de en güçlü, üstelik önceki kitaplarındaki sesi de en çok muhafaza edeni 'Bir Oğul Önce Ölümündür' şiirinde bunu açıkça görmek mümkün… Sanki Matur bu şiirde Hallaç'ın sorduğu soruyu soruyor kendine ve hepimize. Senin İbrahim'in kim? O oluş için kimi-neyi kurban vermen, verebilmen gerekir? 'Bir oğul önce ölümündür' şiiri bu soruya başka bir kapı aralıyor. İki katmanlı üstelik… Sanki Matur, İsmail kendini bulan kurban figürüne yeni ve başkaldıran bir anlam yüklüyor. Kurbanın aslında bize ait olmadığını, ölümün, varlığın, bizden daha çok daha fazla bizim kurban ettiğimizin sahibi olduğunu söylüyor… Ki bu bakış kurban kültüne dair modern tüm yorumlara karşı çıkıyor. Hayır, kurban vermiyoruz, kurban verdiğimizi sandığımız şeyi aslına iade ediyoruz. Tam da tüm kadim inanışlarda olduğu gibi… Kurban etmenin anlamı, aslına ve sahibine iade etmek değil mi zaten… Hallaç'ın sorusuna dolaylı cevap tam da burada ortaya çıkıyor sanki… Benim İsmail'im kendim… Ben İsmail'in kendisiyim…Çünkü o oğul elbet önce ölümün… İbrahim'in Beni Terketmesi'ndeki şiirlerin hemen tamamı, açıklıkla kutsal kitapların izlerini taşıyor. Ses, biçim, imge ve söz olarak… Matur'un önceki şiirlerinde de var olan, yer yer mezmurları hatırlatan –ki bunun da kaynağı varlığın ve doğanın aracısız hissedilişi– bu şiirlerde yeni bir şekle bürünüyor. İslam sembolizmin en merkezi ve zengin imgesi Miraç tam da böyle yer alıyor şiirde. Burak, melekler, arşın katmanlarında yapılan yolculuk, Mescid-i Aksa yok Matur'un miracında… 'Ayağını ayağının üzerine koy diyen sesin, Muhammed'i ne dediğini anlat bana' dizesi, insani var oluşun sınırlarına, insanın ilk kaynağa ne kadar yaklaşabileceğine ve yaklaştığı an atabileceği son adıma işaret ediyor… Tavaf imgesi gibi… Hiçbir şekilde Hac ya da Kabe çağrıştırmayan bir tavaf bu. Kabe değil, tavafının sembolize ettiği. Mahşer var orada. Hac değil mahşer Matur şiirinde tavafın anlamı… Hacılar tam da aslında olduğu gibi varlığın etrafında yapıyorlar tavafını. Bu kadar da değil. İbrahim Gölü ve başka şiirlerde ilk kez açık İslami sembollere yer veriyor Matur. Kâbe, kadir gecesi, namaz gibi. Ancak bu imgeler gündelik anlamlara değil ifade ettikleri özlere atıfta bulunuyor. Kâbe varlığın evi, kadir gecesi sonsuz merhamet, namaz mutlak huzur ve teslimiyet demek Matur için. Bu yüzden açık dinsel semboller kullanmasına rağmen 'İslami ya da dinsel bir şiir' çıkmıyor ortaya… Nedeni tüm dinsel sembolleri verili, güncel ya da geleneksel çağrışımlarından koparıp hakikatlerine, temsil ettiklerine atıfta bulunuyor olması. Bu yönüyle sanılanın aksine Sezai Karakoç şiiriyle benzerlik taşımıyor bu şiirler. Karakoç şiiriyle geleneksel sembol repertuarını mümkün olan tüm katmanları ve çağrışımlarıyla yeniden kurarken Matur, kullandığı dinsel imgelerin geleneksel ya da güncel anlamlarıyla ilgilenmiyor. Üstelik kitapta bu repertuarı bildiğine dair de pek işaret yok… Bir Hanif inancıyla, bir Hanif'in şiirini yazıyor Matur. Varlık karşısında büyülenmiş, var olmanın hüznünü duymuş bir vicdanın tüm ürpertisiyle konuşuyor: "Ve ilk ayet indi. Ve gece Allahın katındadır artık..." |