ISBN13 978-975-342-360-1
12.5x19.5 cm, 86 s.
LİSTE DIŞI
BASILMAYACAK
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Bejan Matur diğer kitapları
Rüzgâr Dolu Konaklar, 1996
Tanrı Görmesin Harflerimi, 1999
Ayın Büyüttüğü Oğullar, 2002
İbrahim’in Beni Terketmesi, 2008
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Onun Çölünde
Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen
Kapak Tasarımı: Bülent Erkmen
Baskı Hazırlık: Bilge Barhana
Dizgi Metis Yayıncılık
Kapak Baskı Ofset Yapımevi
İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd.
Cilt Sistem Mücellithanesi
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Nisan 2002
2. Basım: Temmuz 2010

Rüzgâr Dolu Konaklar (1996) ve Tanrı Görmesin Harflerimi (1999) adlı kitaplarını şairin ilk dönemi olarak adlandırırsak, 2002'de birlikte yayımladığımız Onun Çölünde ve Ayın Büyüttüğü Oğullar için de ikinci dönem adını kullanabiliriz.

Onun Çölünde, "İki Uzak Nehir", "Onun Çölünde" ve "Ormanın Taa İçinden" başlıklarını taşıyan üç bölümden ve 23 şiirden oluşuyor. İşte "İki Uzak Nehir"den "Taşın Huzuru" şiiri:

Orada uyudu öylece.

Gözlerine kara bir fular çekti ve taşın huzurunu istedi taşlardan.

Duvardaki ağzı açık kartallara ve dili olmayan dişsiz kurtlara baktı.

Ve çatıya çevirdi başını.

Çatıda gizlenen eski ay.

Güneşi tanıyan.

Onu bırakıp bırakmayacağımı sordu.

Bin yıl.

Aynı gün, aynı uyku.

Tanrının gölgesi kavuştuğunda,

Yeryüzü tarafından uyandırılır insan.

Boş vaftiz kabına eğilip,

Göğsüne sürdü parmaklarını.

Yemin etmemeli.

Dünya uyanıyor.

Şilan ağaçlarının ardından uzuyor ışığı kâinatın.

Ve ben dönüyorum.

Yola.

Sabah bir şiire.

Dünya kımıldatıyor kanımı

Ve gördüğüm her şey için hesap soruyor benden.

ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Mehmet Sebatlı, Özgür Politika, 4 Temmuz 2002

İlk kitabı Rüzgâr Dolu Konaklar'da büyüdüğü ortamı, geldiği mozaik kültürü anlatan ve yitirilmişe ağıt yakan Matur, geçmişi şükran duygusuyla anımsayann masum bir çocuk portresini çiziyor.

Ancak bir kaybın kabulü duygusuyla şiir yazılabilir" diyen Matur için kayıp, yaldızlı sandıklarında ipekli kumaşlar ve tütsüler saklayan, iki büyük dünya harbine tanıklık etmiş kültür taşıyıcısı ninesiyle, kendisini okumaya motive eden babası...

İkinci kitabı Tanrı Görmesin Harflerimi ile birlikte Matur'un bize tanıttığı bu çocuk büyüyor, hayatla yarışan, boy ölçüşebilen, ona denk düşen bir dil oluşturmaya çalışıyor. "Ana rahminden mırıltı gibi olan ilk kitabın yanında ikincisi, sesi olan bir kadına ait duruyor. Gene kendi hayatımdan sözcüklerle fakat hayata teslim olmadan kurduğum bir ses, bir dil bu" diyor.

Son iki kitabı Ayın Büyüttüğü Oğullar ve Onun Çölünde'de Bejan Matur aşkları ve kendi hikayesine ait acıları olan bir kadının bilincini açıyor bize.

Bejan Matur'un büyüdüğü coğrafyaya ait yaşantılardan ve ayrıca bazı yolculuklarda yazdığı şiirlerden oluşuyor. Yol ve göçerlik Matur'un çocukluk hayatında çok önemli yer tutuyor. "Haz ve acıyı yeniden yorumlamalıyız. Hayatın dopdolu oluşundan duyulan acıyı hayata teslim olmaya tercih ederim" diyecektir.

Pazarcık'ın Kürt Alevi köylerinden Maksutuşağı'nda doğan Matur için çocukluk önemli. Doğup büyüdüğü Pazarcık, r...

Devamını görmek için bkz.

Gültekin Emre, “Dizelere taşınmak yeni şiirlerle tanışmak”, Cumhuriyet Kitap, 5 Eylül 2002

Destansı bir anlatımın elinde tutuyor Bejan Matur. Parçalanmış ve parçalarına uzak düşmüş bir yaşamın peşinde kırsalın kente sokuluşundaki sırat köprüsünün şiirine elini sokuyor. Azınlık ve muhalif bir yaşamın, bir dilin içinde soluklanan şair, kendi geçmişini, gözlemlerini, geleneklerini de ustaca ağdırıyor şiirine. "tepelerin ıssız ve yağmurdan artakalan kokusunda/, Bir anneme bakıyorum, bir baba./ Kimse daha eski değil sanki yeryüzünde onlardan." Onun şiirindeki aile, baba ocağı, toprağın doğurganlığı ve genzi yakan kokusu okuru hemen sarıveriyor. Ölümler, ayrılıklar, göçe zorlanılan yaşamlar bastırılmış, itilip kakılmış ömürlerin çakıl taneleri gibi onun şiirinde yeniden üretiliyor. "Ağaçların dağınık gövdelerini toparladığında bahar,/ Yaprakların anlatacağı, arkadaşımın ölümü olacak."

Bejan Matur, "Sözcükler acımızı doldurmayacak." diyor. Duyuyor musunuz?

Onun Çölünde ve Ayın Büyüttüğü Oğullar'daki şiirler bir bütünlük oluşturuyor. Sonra şu iki dizeyi kolay kolay unutamayacağınızı da düşünüyorum. "Duvarında el ve yürek izi olan aşkın/ Kuyusuna düştüm."

Feridun Andaç, “Bir dilin kardeşi olmak”, Cumhuriyet Kültür, 6 Haziran 2002

Molla Camî, Sâdi'nin 'mutlu nefes'ine yüzünü dönerek yazdığı 'Baharistan'ı, "hazırlara bir destan ve gaiplere bir armağan" olarak nitelendirir. Okurunu, içinden geçirdiği baharistanda, "yanlış düşüncelerin dikenlerinden ve kötü isteklerin süprüntülerinden" arındırmayı amaçlar. Aşkın sızıp geldiği yere döndürür sık sık. Bir de aşkınlık durumlarına.

Bir şiir başka neyi anlatır, bir şair başka neyi yazabilir ki !

O mutlu çağların imgesi hangi birimizin ilkgençliğini can hevengine çevirmemiş, sitem oklarını bağrımıza yöneltmemiş!?

Bazen Molla Camî'ye dönmem, onda sözün sırrını, dilin çengini bulmam, düşüncenin imbiğinden geçmem bundandır belki de!

O sözünü ettiğim iğde ağaçlarının kokusunun baş döndürdüğü çocukluk yurdumdan bir iz, bir ses getiren sözlerine dönüyorum şimdi. Mardin-Midyat arası, Tur Abdin coğrafyasında ıssızlığın, hüznün ve acının kalbine doğru yol alırken; Sâdi'nin dizelerini fısıldıyorum içimden:

Ne selvi, ne güneş, ne de aysın sen...

Dile gelmez, bambaşka dünyasın sen...

Seni arar herkes, düşmüş bir yola...

Yolu geçit vermeyen bir dağsın sen!

Bir ayin düşüncesi sarıyor beni bu Mezopotamya coğrafyasıda. Bir adım ötedeki Babil'in sesine kulak veriyorum. Endamı güzel bir genç kız gibi salınarak akıp duran Dicle'nin alıp götürdüğü maviliğe takılıyor gözlerim.

Bir ayin düşüncesiyle uyanıyorum güne şiirle Tur Abdi'nin sarımtırak to...

Devamını görmek için bkz.

Sevi Aral, "Dilsiz coğrafyalar için dilin sınırlarında şiirler", Zaman, 9 Eylül 2002

Yaşayan dillerin yasaklı, ölü dillerin serbest olduğu dilsiz, kıpırtısız, zamansız bir coğrafya... Bu coğrafyada insanlar dilin, ifadenin imkânlarını, seslerini, renklerini arıyor. Ölü diller yaşayan dillerde var oluyor; yaşayan dillerse yasaklarla yok oluyor. Tuhaf bir yaşam-ölüm döngüsü bu. Şair Bejan Matur kendisinin de ait olduğu bu coğrafyada dilini arayan insanlara, dili aşma çağrısı yapıyor. Yasaklanmış dile sahip olanların, kendilerini dilsiz de ifade edebileceklerini; dahası en özel, en gizli duyguların dille ifade edilemeyenler olduğunu söylüyor. Savaş gibi, ağıt gibi, sevişmek gibi...

Dilin sınırlarında dolaşmak, dille ifade edilemeyeni aramak, bir şair için pek alışıldık değil. Bejan Matur bu alışılmadıklığı "Dilin imkânlarını zorlayan, onu aşmak isteyen, dille bir meselesi olanlardır," diyerek açıklıyor. Yasaklanmış bir dilin taşıyıcısı olduğunun farkında Bejan Matur. Ama bu sadece politik bir farkındalık değil. Yapmak istediği şey, şiirde dilin imkânlarını kullanarak dili aşmak. Ama bu arayış, sadece şiirle sınırlı değil. Üzerinde çalıştığı bir video-art projesinde, farklı dillerden, kültürlerden, Kürt, Türk, Arap, –bulabilirse– Ermeni kadınlarından doğal, ilkel sesler çıkarmalarını, kendilerini bu seslerle ifade etmelerini istemeyi planlıyor. Amaç dilin sınırlarını aşmak, yasaklanmış dilin yaşadığı coğrafyanın –tarih öncesine–, o ifade biçimlerine ulaşmak. "Bi...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X