| ISBN13 978-975-342-420-2 | 13x19,5 cm, 216 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Semih Gümüş, "İlk kitapları kim anlar?", Milliyet Sanat, Kasım 2003 Ayhan Geçgin'in Kenarda romanını okumaya koyulduğumda, genç yazarı edebiyat dünyasıyla karşı karşıya getiren ilişkiler üstüne aklımdan pek çok şey geçti. Kenarda alışılmış romanlardan değil. Açık seçik bir konu çevresinde gelişen bir öyküsü yok Kenarda'nın. İki ucu (başı ve sonu) açık bir öykü, bir durumu ya da kişileri öykülemeyi baştan yadsıyor. Romanda anlatılan durumlar, an'lar, mekânlar, kişiler şaşırtıcı bir sınırlılıkta, çoğalacaklarına, eksilip siliniyorlar sanki. Ayhan Geçgin, okuru bir yerden alıp başka bir yere götürür gibi yaparken, aslında hep aynı yere getiriyor. Ama okurun aynı yeri her seferinde başka türlü görmesini sağlayarak. Dünya da hepi topu işte o sınırlar içinde durandır. Anlatıcı da romanın hayalet kentinin hayalet kişisi için, "Buradan hiç ayrılmamış, hiç kıpırdamamıştı bile," derken bunu anlatır. Romanı okumaya hazırlananlar, "Anlatılan gene de nedir?" sorusunu sorabilir elbette. Sanırım birbirine yakın karşılıklar verilebilir bu soruya. Anlatı boyunca kendi başıma fark edemeyeceğim ayrıntılarını, sırlarını birer birer bulduğum bir kentin öyküsünü okudum ben. Kenarda bir kent masalı. Aşağıda dipsiz bir kuyu, yüzeyde duranı için için kemiren bir kurtçuk, sürekli çatışmayı zorlayan bir yeraltı dünyası, yıkıcı ama asıl, gerçek olan. Yukarıda kendi karmaşası içinde yaşayan, yalnızca göründüğü gibi olan bir kent. Kenarda'nın kişileri de bildik roman kişilerine benzemiyor. Bir yeraltı kahramanı olan Hortlak; her yerde "İs" diye karşılanan Dayı; İstanbul'a göçüp gelen aile ve akraba takımının çevresinde döndüğü Dede; yitik bir Baba; sonunda hep aynı dünya içinde kalmaya yazgılı olduğu belli, roman boyunca yaşananların rehberi olarak ortalıkta dolanan, kişiliği ve kimliği belirsiz tutulmuş asıl kahraman... Ne denli sınırlı biçimde anlatılıyor olsalar da, onların yalnızca Kenarda'ya ve Ayhan Geçgin'e özgü, sıradışı kişiler oldukları atlanmamalı. Kenarda başlangıçta zor okunan bir roman gibi görünebilir. Sanırım kolay okunan romanların gitgide sıkıcı olmaya başladığı şu sıralarda, bu ayrıksı duruşuyla da değerlendirilmesi gerekiyor. İlk okuduğumda Latife Tekin'in Sevgili Arsız Ölüm romanını hatırlattı bana. Sonra Hasan Ali Toptaş'ın Bin Hüzünlü Haz'ına daha yakın durduğunu düşündüm. Edebiyatımızın 1980'lerden sonra benzerleri ne yazık ki çoğalmayan o iki romanıyla birlikte anılabilmesi de Kenarda'nın değerini gösterebilir. Ayhan Geçgin'in roman dilindeki başarısını ve tamamıyla kendine özgü yaratıcılığını bundan sonraki romanında da sürdüreceği belli. Bir dönüşüm zorunluluğu kendini neden sonra dayatacaktır. Orada da Ayhan Geçgin'in yumuşak geçişlerle romancılığını daha yukarıya çıkaracak birikimi, Türkçe ve dil d uygusu, edebiyat anlayışı, yazarlık tutumu kuracak her şeyi. Edebiyatın kolay okunan romanlardan, çok satan kitaplar çevresinde örülen popüler edebiyatın basitliğinden ayrı bir yerde olduğunu düşünenlere, Kenarda sanırım yeni bir pencere açacaktır. |