| ISBN13 978-605-316-310-7 | 13x19,5 cm, 120 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Giriş, s. 11-12 Ya şimdimiz son gecesiyse dünyanın? – JOHN DONNE Nerede yaşadığımızdan bağımsız olarak son zamanlarda hepimiz COVID-19 pandemisinin oluşturduğu yeni koşullarda yaşıyoruz. Pandeminin hepimizin yaşadığı tek bir koşul yarattığını söylemiyorum, zira hâkim toplumsal ve ekolojik koşullardan ayrı tutulamaz pandemi. Ne var ki artık Ukrayna’ya yapılan askeri saldırı da dahil olmak üzere hâkim koşulları yeniden yapılandırıyor: sığınaklarda, ulaşım araçlarında yığılmış, sınır kapılarında toplanmış bedenler. Pandemi tamamen ortadan kalksa bu tür seçilmemiş yakınlıklar şüphesiz farklı görünürdü. Diğer hâkim koşullar arasında çevre tahribatı, yoksulluk, ırkçılık, küresel eşitsizlikler, kadınlara ve LGBTQI+ bireylere yönelik şiddet de dahil olmak üzere toplumsal şiddet yer alıyor. Bu süregelen pandemi zamanlarında kimimiz kuşkusuz ani ve acı kayıplar yaşadık, kimimizse belki bu kayıpları dünyanın daha güvenli bölgelerinden izledik fakat hepimiz hayatımızı havadaki hastalık ve ölüm ile ilişki içinde yaşıyoruz. Ölüm ve hastalık kelimenin tam manasıyla havada asılı hale geldi ve çoğu zaman bu kadar çok kaybın çetelesini ve yasını nasıl tutacağımızı bilemez olduk. Ne kadar farklı şekillerde kaydediyor olursak olalım –ki kaydetmek ifadesi duyuların fenomenolojisine dair söyleyeceklerim açısından mühim olacak– bu pandemiyi küresel bir şey olarak anladığımıza şüphe yok; her birimizi birbiriyle bağlantılı bir dünyaya, birbirini etkileme ve birbirinden etkilenme kabiliyetleri ölüm kalım meselesi olabilen canlıların dünyasına dahil ediyor. Bu dünyanın paylaştığımız müşterek bir dünya olduğunu söyleyebileceğimden kuşkuluyum, zira her ne kadar müşterek bir dünyada yaşamak istesek de mevcut durumda öyle olduğuna emin değilim. Müşterek, henüz erişilmiş bir şey değil. Belki de birbiriyle örtüşen birçok dünya olduğunu söylemek daha doğru olur çünkü dünyanın ana kaynaklarının büyük bir kısmı eşit bir şekilde paylaşılmıyor ve bu dünyadan kendilerine yalnızca çok küçük yahut tümden yok olmuş bir pay düşenler de var. Pandemi gibi küresel bir fenomeni bu eşitsizlikleri hem kaydetmeden hem de –mevcut durumda– eşitsizliklerin şiddetlendiğini görmeden kaydedemeyiz. Kimi zaman varlık ve iltimas sahibi olanların olmayanlardan farklı bir dünyada yaşadıklarını söyleriz. Mecazi bir ifadedir bu fakat aynı zamanda bir gerçekliği de dile getirmiyor mudur? Bu tür eşitsizlikleri kapsayan tekil bir dünya varsa belki de bu sözlerimizin ciddiye alınmaması gerekir. Peki ya bazı dünyaların o tek, o müşterek dünyanın pek de parçası olmadığı yahut o müştereğin ya da müştereklerin dışında var olan ve varlığını sürdüren yaşam bölgeleri olduğu, betimleme olarak doğruluğunu korursa? |