A. Ömer Türkeş, "Hayatın tüm sefaleti", Hürriyet Kitap Eki, 6 Nisan 2018
“Adamın biri başarısız evliliğinden söz etmeye çalışıyordu ve roman bu başarısızlığın anlatılmasının imkânsızlığı üzerine kuruluydu.”
Doğal Roman’ı işte bu cümleyle özetlemiş roman karakterlerinden biri. Yazarına göre ise “Kendi hayatımızı anlatmanın imkânsızlığı hakkında bir kitap”. Olumsuzluk barındıran ‘imkânsızlık’ kelimesi sizi yanıltmasın; çağdaş Bulgar edebiyatının dünya ölçeğinde en tanınmış yazarlarından Georgi Gospodinov, söz konusu imkânsızlığı kurmacanın imkânlarından yararlanarak aşmasını biliyor...
“Hayatın her saniyesinde upuzun bir ağlayan insan kervanı, bir de daha küçük bir gülen insan kervanı var. Ama üçüncü bir kervan daha var -artık ağlamayanların ve gülmeyenlerinki. Üçü arasında en hüzünlü olanı da o. Ondan söz etmek istiyorum.”
Evet, yazar gerçekten de hüzünlü bir adamın, artık ağlamayan ve gülmeyen, giderek dağılıp dibe vuran bir yazarın hikâyesini anlatıyor. Roman kahramanıyla -tesadüfe bakın(!) ki ismi Georgi Gospodinov’dur- evden götüreceği eşyalarını topladığı bir rüyayı görürken tanışıyoruz. Ne yazık ki ne kötü bir rüyanın ne de -düşündüğünün aksine- önceden okuduğu bir romanın içinde; yaşadıkları, yani boşanma süreci gerçek. Zira, evliliklerinin mutluluk dönemini bir-iki yılda tüketip nedensiz kavgalarla artık birbirlerini tükettikleri bir döneme girmişler. Georgi karısı Ema’nın çocuk tutkusuna ısrarla kayıtsız kalıp vaktini yazarlık hayalleriyle geçirmeye başlayınca Ema başka birinden hamile kalarak çözmüş meselesini. Georgi’nin evden ayrılmasını istememiş ama sonuçta boşanmışlar işte. Ve Georgi de kendi yoluna gitmeye, bir yazara yakışan bir hayat sürdürüp romanını tamamlamaya karar veriyor. Peki nasıl bir roman yazacaktır Georgi? Yanıtı kendi ağzından dinleyelim:
“Benim alçakgönüllülükten uzak isteğim ise başlangıçlardan oluşan bir roman yazmak. Sürekli bir yerlere doğru hareket eden, bir şeyler vaat eden, 17. sayfaya kadar gelince yeniden başlayan bir roman. (...) Atomlardan oluşan, boşlukta savrulan bir roman. (...) O sadece ilk hareket gücünü sağlayacak ve bir sonraki başlangıcın gövdesine çekilerek kahramanların durumun gerektirdiği şekilde eşleşmelerine izin verecek kadar anlayışlı olacak. Ben buna Doğal Roman derim.”
Aslında boşlukta savrulan yazarın kendisidir ve kendisini ifade etmek için belki de en iyi biçimi bulmuştur...
Doğal bir roman yazma fikri onu gündelik hayatın sıradanlığını yansıtmaya götürecektir. Zira Georgi’ye göre trajik ve ulvi olanın ışığı ancak gündelik hayatın bayağılığında parlayabilir. Böylece sadece ‘bayağı olan’lara çevirir gözünü. Mesela ‘kenefler’e... Bu mevzuyu, klozet üzerinde geçirilen anlardan sinema tarihinin ‘kenef’ sahnelerine kadar ‘derinlemesine’ etüt ettikten sonra sıra sineklere, ardından bitkilerin üremelerine gelir. Kendi hayat hikâyesine, daha çok da evliliğine dokunduğu bölümler ya da başlangıçlar da var elbette. Zaman içinde uçuşan hatıralarla dört bir yana savrulan bu parçalı anlatı Georgi’nin çocukluğuna temas ettiğinde hikâyeye -başlangıçta sözü edilen- hüzün de katılacaktır. Bir daha geri gelmeyecek sevgi dolu çocukluk yıllarıyla adamın şimdi içinde bulunduğu sevgisizlik hali arasındaki uçurumdur hüznü açığa çıkaran. Tam burada kendisini kalabalıklar içinde yalnız ve sevgisiz hisseden ve giderek dağılan bir insanın dramına tanıklık ettiğimizi anlıyoruz.
Hiçbir şey
Gospodinov, “Sineklerin bakışını anımsatan çok yönlü bir roman ve onun gibi ayrıntılarla, sıradan gözün görmediği küçücük şeylerle dolu bir roman” fikriyatından hareketle gündelik hayatın başka hikâyelerde yer bulamayan ‘önemsiz’ ya da ‘sevimsiz’ -ama doğal- detaylarını romanın malzemesi haline getirmiş -başka hikâyelerin ana malzemesi olan bireyi unutmadan elbette. Anlatıcının hayatından pek çok kareyi, bazen Bulgaristan’ın içinde bulunduğu krizi, krizin vurduğu insanları, bazen doğabilim, dilbilim ve roman teorisi hakkındaki görüşlerini bir araya getirerek bir roman inşa etmiş.
Tam da söylemek istediği gibi, farklı olayları birbirine bağlayan ipin uçuşan bir sinek olduğu bir roman yazmış. Hayat karşısında yenik düşmüş bir adamın duygu ve düşünce süreçlerine, bilincine ve bilinçaltına nüfuz etmek için çok uygun bir anlatım tarzı yakaladığını söyleyebilirim. İkinci romanı Hüznün Fiziği’nde de buna benzer, parçalı bir anlatım tarzını kullanmıştı. Ancak belki hikâyesini daha fazla sayfaya yaydığındandır, Hüznün Fiziği’nde anlatı biraz dağınıktı. Doğal Roman’daki ‘sineğin’ rotası hedefi daha iyi tutturuyor.
Üç Georgi Gospodınov var!
Gospodinov, postmodern edebiyata özgü oyunları ve üst kurmaca tekniğini hakkını vererek, yerli yerinde kullanmış. Şimdiye kadar biri gerçek diğeri roman karakteri olmak üzere iki Georgi Gospodinov’dan söz ettim. Birisi eksik kaldı; zira onların yanına bir de Georgi Gospodinov ismini taşıyan editörü kattığımda işler iyice karışacaktı. Aslında daha başta şöyle ifade etmeye çalışmalıydım; Georgi Gospodinov, Doğal Roman’da, Georgi Gospodinov adlı bir yazarın Georgi Gospodinov adlı bir editör tarafından yayına hazırlanan romanı hakkında bir hikâye anlatıyor. Böyle ifade edildiğinde kulağa çok hoş gelmediğinin farkındayım. “Ne gerek var bu cambazlıklara” diye düşünenler çıkabilir. Ne var ki bu karakter sarmalı hem kurguyla uyumlu hem Gospodinov’u anonim bir kişiye dönüştürüyor ki, sanıyorum yazarın istediği tam da bu. Roman içinde bir yandan roman teorisi yapıp diğer yandan romanın yazılış ve yayımlanış sürecini hikâye eden Gospodinov’larla birlikte gerçeklikle kurmaca gerçeklik arasındaki çizgi bulanıklaşıyor.
Teoriyi bir kenara bıraktığımızda ise bir yanıyla hüzünlü, bir yanıyla eğlenceli bir hikâye kalıyor aklımızda. Doğal Roman, “Okurun iyi vakit geçirmesini önemseyen, onu dışlamayan, ‘sıradan’ durumları kurgusuna birer fikir olarak yerleştiren, ‘muzip’ bir roman”. Sıradan durumların barındırdığı mizahı ironik diliyle açığa çıkarıyor Gospodinov. Özellikle evlenme törenini ve boşanma sürecinin anlatıldığı bölümlerde durum komedisini yakalamış. Ve hemen ekleyelim, ister kenefi anlatsın isterse roman hakkında düşüncelerini, ister mizah yapsın isterse hüzün katsın hikâyesine, imgelerle zenginleşen diliyle gerçek edebiyatın tadını veriyor.
Romanın içinde Chuang Tzu’dan bir alıntı var; “Kelimeler anlamı yakalamak için kullanılır, anlam yakalandıktan sonra kelimeler unutulabilir”. Bu sözleri Doğal Roman’a uygulamak mümkün; Georgi Gospodinov anlamı yakalamış, öyleyse kullandığı tekniği de malzemeleri de unutabiliriz. Peki nedir yakaladığı anlam? Romandan bir alıntıyla yanıtlıyorum:
“Trajiğin ne olduğunu artık bilmediğimiz bu ortamda roman nasıl mümkün olabilir ki? Ulvi olan yok olmuşsa, tüm öngörülebilirliği ve daha kötüsü, yıkıcı tesadüflerin cılız gizemiyle hayatımızda sadece gündelik olan kalmışsa, romanın düşüncesi bile nasıl mümkün olabilir ki?”
Bu ifadeleri bir sinek uçuşuyla yazarın son sözlerine bağlayalım:
“Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Hiçbir şey. Bu şekilde dolduracağım sadece bir sayfam kaldı. Bu kelimelerin ardında neler var? Hiçbir şey. Hayatın tüm sefaleti...”