ISBN13 978-975-342-749-4
13x19,5 cm, 256 s.
Liste fiyatı: 304.00 TL
İndirimli fiyatı: 243.20 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
Flannery O'Connor diğer kitapları
Her Çıkışın Bir İnişi Vardır, 2011
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
İyi İnsan Bulmak Zor
Özgün adı: A Good Man is Hard to Find
Çeviri: Aylin Ülçer
Yayıma Hazırlayan: Özde Duygu Gürkan
Kapak Tasarımı: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Aralık 2009
5. Basım: Mart 2025

İyi İnsan Bulmak Zor, yirminci yüzyıl Amerikan edebiyatının en ilginç isimlerinden biri olan ve "Güney Gotiği" diye adlandırılan akım içinde başarılı eserler veren Flannery O'Connor’ın on öyküsünü içeriyor. Tekinsiz bir atmosferin hâkim olduğu bu öykülerde, insan doğasının pek hoş olmayan ama bir o kadar da gerçek yönleri gözler önüne seriliyor. O'Connor'ın karakterlerinin çoğu sempati duyulamayacak kadar rahatsız edici, ama onları ilginç kılan tam da bu. İyi veya kötü diye sınıflandırılmaya şiddetle direnen karakterler söz konusu burada; ahlak terazisinde hangi kefenin ağır basacağını kestirmek kolay değil. Zira okuru bencilliğin, riyakârlığın, cehaletin ve hatta sırf zevk için yapılan kötülüğün dünyasına buyur eden O'Connor ahlak, dindarlık, iyi ve kötü gibi ikircikli konularda bildik klişeleri yerle bir ediyor ve neredeyse tedirgin edici, afallatıcı bir nesnellik sergiliyor. Grotesk karakterlerle dolu bu grotesk dünya, "karanlık"la yüzleşmekten korkmayan edebiyatseverlere doyurucu bir okuma vadediyor.

İÇİNDEKİLER
İyi İnsan Bulmak Zor
Irmak
Düşmanla Gecikmiş Bir Karşılaşma
Talih Kuşu
Kutsal Ruh’un Tapınağı
Yapma Zenci
Ateşte Bir Çember
Kurtardığın Hayat Seninki Olabilir
Temiz Köylüler
Mülteci
OKUMA PARÇASI

İyi İnsan Bulmak Zor’dan, s. 9-12.

Babaanne Florida'ya gitmek istemiyordu. Doğu Tennessee' deki bazı akrabalarını ziyaret etmek istiyordu ve Bailey'nin fikrini değiştirebilmek için karşısına çıkan her fırsatı ganimet biliyordu. Bailey aynı çatı altında yaşadığı oğluydu, tek erkek evladı. Şimdi Journal gazetesinin turuncu spor sayfası üzerine eğilmiş, masada, sandalyesinin ucunda oturuyordu. "O kafanı bir zahmet kaldır da şuna bak Bailey," dedi babaanne, "şuna bak şuna, iyice oku şunu." Bir elini ince kalçasına dayamış, öbür eliyle gazeteyi oğlunun kabak kafasına doğru sallıyordu. "Bak ne yazıyor, kendine Ayarsız diye isim takmış o adam yok mu, Federal Hapishane' den firar etmiş de Florida'ya doğru gidiyormuş. O insanlara neler ettiği bir bir yazıyor, al kendi gözlerinle gör. Yalnızca oku, başka bir şey demiyorum sana. Böyle bir caninin başıboş gezdiği bir yere çocuklarımı ölsem götürmezdim. Çünkü sonra vicdanım sızım sızım sızlardı."

Bailey okuduğundan başını kaldırmayınca, olduğu yerde çark edip bu kez de çocukların annesine döndü yüzünü, ayağında pantolon olan genç bir kadındı bu; bir lahana kadar yayvan ve masum olan yüzü, yeşil bir başörtüyle çepeçevre bağlanmış, başörtünün iki ucu başının tepesinde tavşan kulakları misali dikilmişti. Kanepede oturmuş, bir kavanozdan bebeğe kayısı yediriyordu. "Hem çocukların Florida'ya gitmişliği var," dedi ihtiyar hanım. "Değişiklik olsun diye bir kere de başka bir yere götürseniz fena mı olurdu, hiç değilse b...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Yıldırım Türker, "Güneyli büyücü", Radikal Cumartesi, 9 Ocak 2010

‘İyi İnsan Bulmak Zor’ adlı öyküsünde bir büyükanne, oğlu, gelini ve onların üç çocuğu arabalarında yolculuk ederken önlerine çıkan üç kaçak tarafından katledilir. Büyükanne bu süreç boyunca katillere içlerindeki asaleti ve iyiliği hatırlatmaya çalışır, onları imana çağırır. Onlara, ‘Siz de benim çocuklarımsınız’ der durur. Onu da vurduktan sonra katiller aralarında sohbet ederken içlerinden biri, ‘Çok iyi bir kadın olabilirmiş, hayatının her anında onu vuracak biri olsaydı’ der.

Flannery O’Connor’la ilk tanışmamdan bu yana onun öykülerini en iyi anlattığına inandığım ayrıntı budur.

Zehir karası, acımasız bir mizah; insanı bulunduğu ana mıhlayan bir isabet; yakıcı bir soğukkanlılık.

O’Connor, benzersiz bir öykücüdür. Bana kalırsa delibozuk güneyli yazarlar arasında bambaşka bir yeri vardır. Öykü sanatı konusunda onun kadar ilham verici yazar az bulunur.

Eudora Welty ve Carson Mc’Cullers ile birlikte Güney Gotiğinin muhteşem cadılarındandır.

Güney Gotiği, Faulkner’dan Tennessee Williams’a; Truman Capote’den Erskine Caldwell’e bir dizi yazarın eserini adlandıran bir akım.

Williams’ın özetlediği gibi bu akım, çağdaş yaşamın altında yatan korkunçluk üzerine meşum bir önseziyi yakalayabilmiştir.

Sürüklenen insanların uçurumun ağzındaki hikâyelerini anlatırken groteski kullanır.

Gerçi O’Connor akımlara, kategorilere direnir.

‘Güney’den çıkan her şey kuzeyli okurlar ...

Devamını görmek için bkz.

Ayşe Başak, “İyi insanlar nerede?”, Kitap Zamanı, 1 Şubat 2010

İyi ahlâkın, ölümsüzlüğün sembolü tavus kuşu... Flannery O'Connor'ın kitabının kapağında büyük siyah şapkalı, sert, karanlık bakışlı bir kadın kılığında karşımızda Hıristiyanlığın bu kadim sembolü. Nitekim daha okumaya başlamadan, kitabı elinize almanızla başlıyor O'Connor'ın öyküleri boyunca karşınıza çıkacak “grotesk” figürler: O zarif, göz alıcı, güzel kuşun kulakları yırtan çirkin çığlığı ya da öyle bir gövdeye oturmayan ayaklarının çirkinliği gibi kapaktaki kadının kaba saba bedeni de o ışıltılı kuyruğa hiç yakışmıyor. Tıpkı insanın güzelliğini gölgeleyen kötü huyları, karanlık tarafları gibi...

Aslında Flannery O'Connor'ın dehası tam da bununla ilgili: İnsan doğasının karanlık, ürkütücü, çok katmanlı yapısını, başkalarına göz kırpmadan zarar verebilişini büyük bir sadelikle ve soğukkanlılıkla anlatıyor. Yazdıkları bazen çok acımasızca olsa da hiç şüphesiz keskin bir zekânın ve mizah gücünün ürünü. Metis Yayınları'ndan çıkan İyi İnsan Bulmak Zor, O'Connor'ın dehasını çok iyi yansıtan on öyküden oluşuyor. Her biri son derece etkileyici, sıradan yaşantıların ardındaki korkunç tarafları gözler önüne seren on öykü.

Güneyli insanların hikâyeleri

Öykülerin kahramanları, kötülüğü yüzünden akan, çekip vurması, çalıp çırpması beklenen klişe kötülerden değil. Yazar okuyucusuna basit bir insanın basit bir düşüncesinin, cehaletinin, olayları değerlendirecek basiret...

Devamını görmek için bkz.

Ali Bulunmaz, “Güneyli isyan rüzgârı”, Cumhuriyet Kitap Eki, 18 Şubat 2010

Flannery O'Connor ismini duymayan fazla bir şey kaybetmeyeceğini düşünebilir. Ama öyle değil. 1925'te başlayan yaşamı 1964'te sonlanan O'Connor, bu zaman dilimine iki roman, otuz bir kısa öykü ve pek çok eleştiri sığdırdı. Eserlerini rahatsız edici ve alaycı şekilde sonlandırırken, mekân olarak genelde ABD'nin güneyini seçti. Irk konusunu alttan alta işlerken, ahlaki açıdan sorunlu karakterleri öne çıkardı. McCullers ve William Faulkner'la beraber modern Amerikan edebiyatında Güney Gotiği diye adlandırılan akımın en önemli temsilcilerinden sayıldı.

Yeri gelmişken, O'Connor'ı ve yazdıklarını anlayabilmek açısından Güney Gotiği için bir parantez açmalı. Bu akımın ana damarı, 20. yüzyılın ilkyarısında ABD'de yaşanan hızlı dönüşümün muhafazakâr Güneylilerdeki sarsıcı etkileridir. Aynı zamanda ayrıcalıklı beyaz ırkı esas alan rejim hızla başka bir zemine kayarken tüm yaşantıları altüst olan belli yaşı aşmış kişilerin yobazlığı ve siyahlarla aynı haklara sahip olmanın onlara verdiği acı irdelenir.

O'Connor'ın tüm ağırlığıyla yer aldığı Güney Gotiği, siyahlarla beyazların aynı seviyeye gelişi sonunda beyazların, 'dünyanın sonuna ulaşıldığına' inanmaya başlamasını da konuları arasına alır ve bu en trajikomik anlatımlardan biridir.

Güney Gotiği

Kısaca özetlemek gerekirse Güney Gotiği, değişimden yana zar atanların o dönemki isyan bayrağı olmasının yanında ayrıcal...

Devamını görmek için bkz.

Yalçın Tosun, “İyi ve kötünün bahçesinde”, Notos Öykü, Nisan-Mayıs 2010

Kısa öykünün insan doğasına acımasız denebilecek bir keskinlikle yaklaşması Amerikan edebiyatının yabancı olduğu bir durum değildir. Edgar Allen Poe’dan Raymond Carver’a; Kate Chopin’den Truman Capote’ye, tarz olarak ne kadar farklılaşsa da özde benzer öykülerde insanın başta kendine sonra dünyaya yönelttiği o mesafeli gaddarlığın izi sürülebilir. Öyle veya böyle insanın kendiyle, öteki insanlarla ve çevresiyle kurduğu o zorunlu ve zorlu ilişkilerde tutacağı tarafın muğlaklığı, “Tutacak bir taraf gerçekten var mı ki?’ sorusunun nahifliğine karışır gider.

Bu çizgide anılması zorunlu adlardan biri Flannery O’Connor. Kısa yaşamına sığdırdığı iki öykü kitabı ve iki romanla Amerikan edebiyatında kendine güçlü ve farklı bir yer edinmeyi başaran bir yazar O’Connor. Kendisi de bir çiflikte yaşamış ve hayatı boyunca hastalıklarla boğuşmuş koyu bir katolik olan O’Connor’un metinlerinde din, hastalıklar ve kırsaldaki insanların ön planda olması şaşırtıcı değil. Ancak O’Connor gibi yazarlar için bu tip ifadeler kullanmak hep bir eksiklik de barındırıyor. Çünkü ne din, ne hastalıklar, ne kırsalın küçük insanları metnin olmazsa olmazları. O’Connor öykülerini öyle bir şekilde kuruyor ki, sanki bu güçlü yapı öyküyü oluşturan ana öğelerden çok daha üsste ve sarsılmaz bir şekilde duruyor. Belki bu tüm iyi yazarlar için de zaman zaman hissedilen bir duygudur, olabilir.

Daha önce Can Yayınları Wise...

Devamını görmek için bkz.

Murat Özbek, "Köşegenden Gelen Edebiyat: Gotik", Birgün Kitap, 3 Temmuz 2015

Gotik edebiyatın önemli isimlerinden Flannery O’Connor, kendisine yöneltilen “Hikâyelerinizde şiddeti nasıl açıklarsınız?” sorusuna, “Aslında o kadar şiddet yok. …bir bakıma komik, estetik bir yan var.” cevabını verir. Gotik edebiyatın olaylara, karakterlere, olay ve karakterlerin yerleştirildiği mekâna ve daha genel bir ifadeyle edebiyata yaklaşımı bir ters yüz edişle başlar. O’Connor, şiddet için yaptığı açıklamayı İyi İnsan Bulmak Zor öyküsü için dile getirir. Öykü, arabalarıyla yolculuğa çıkan bir ailenin yolculuk bitmeden yaptıkları kazadan sonra hapisten kaçan Ayarsız, Hiram ve Bobby Lee ile karşılaşmalarını ve yardım istedikleri bu “suç”luların aile fertlerini öldürmesini anlatır. Öykünün asıl teması bu karşılaşmanın nasıl gerçekleştiğiyle ilgilidir. Ayarsız, mevcut durumu şöyle anlatır: “İsa her şeyin dengesini bozdu. Esasında O’nun başına gelen işin, benim başıma gelenden pek farkı yoktu, lakin o bir suç işlememişti, benimse suç işlediğimi kanıtlayabiliyorlardı çünkü hakkımda kâğıtlar vardı ellerinde.”

Yeniçağa gotikini vermek

Flannery O’Connor’ın öykülerinde kültürel alana yayılan Gotik unsurlarla karşılaşmak çok zor değil. Karakterlerini başıboş bırakan yazar, okuyucuya öyküyü şekillendirebilmesi için geniş bir alan bırakır. Elbette bu alan, öyle hoyratça kullanılmak için elverişli değildir. Her şeyden önce sözünü ettiği...

Devamını görmek için bkz.

Aynur Kulak, "Sıradanlığın çok ötesinde bir akıl: Flannery O’Connor", Kitapeki.com, 9 Mart 2016

“Sevmeyi öğrenmek için önce nefret etmeyi öğrenmek zorundayız.” Kardinal Newman

Koyu Katolik bir ortamda yetişmiş ve o ortamdan bize yazan bir yazar kötülüğü, nefreti, ikircikli korkuyu, düpedüz kini, tekinsizliği ya da karşısındakini de kendisi gibi bilen kötü niyetli, kötü düşünen, her daim şüpheci, şikâyetçi, sevmeyen insanları yazmış olamaz.

Olamaz çünkü; sadece Katolik inancı değil hiçbir din buna izin vermez. Bütün dinlerde sevmek esastır; kötü olmamak, kötüye bulaşmamak, nefret etmemek, kin gütmemek…; inanmak sanıldığı kadar kolay bir şey değildir.

Flannery O’Connor da bunları biliyordu elbet. 1925 yılında Amerika’nın Georgia eyaletinde doğan Flannery koyu Katolikti. Kendisinin de içinde yetiştiği dini öğreti ‘Katolik olmak’ ile ilgili (özelikle de hastalığından dolayı ailesinin yanına döndükten sonra) birçok kitap okudu. Çeşitli üniversitelerde inanç ve edebiyat üzerine konferanslar verdi.

Hem Flannery’i yazmak istiyorum hem de her ikisi de Metis Yayınları’ndan çıkan İyi İnsan Bulmak Zor ve Her Çıkışın Bir İnişi Vardır öykü kitaplarını. Kendisi, yaşantısı ve öyküleri birbirine hemhal olmuş böyle bir yazarın sadece öykücülüğünü, sadece güney gotiği tarzında yazışını, sadece edebiyat ve inanç sarmalını nasıl da ustalıkla kullandığını yazamazsınız. Bazı yazarlar sizi bir bütünü yazmaya zorlar. Hayatın ke...

Devamını görmek için bkz.

Murat Erdin, "İyi İnsan Bulmak Zor", oggito.com, 4 Nisan 2019

Flannery O’Connor roman ve öykülerinde inancın insan hayatındaki yerini sıkça sorgulamış, bunu yaparken zaman zaman alaycı bir dil kullanmıştır.

Amerikalı yazar Flannery O’Connor’ın kahramanları Türkiye’de her köşede karşımıza çıkan insanlara benzer. Hemen hepsi ailesinden olmayanlara karşı kuşkucudur, tartışmalarda şiddete meyillidir, karşı cinsle ve dahil oldukları sınıfla ilişkileri sorunludur ve bu sorunu onları aldatarak aşmaya çalışır. Pek çoğunun başta din olmak üzere toplumun yerleşik değerlerine itirazı vardır. Ama bu itirazı dayandıracak temel bilgiden yoksundurlar.

O’Connor’ın insanlarına kısa ve tadımlık öykülerinde ve ustaca ördüğü romanlarında rastlarız. İyi İnsan Bulmak Zor öykü kitabında karşımıza çıkan, köylülere İncil satarak para kazanan ama aslında tam bir sahtekar olan Bay Pointer onlardan biridir. Hulga adlı takma bacaklı sakat bir kızı kandırır ve onunla gittiği samanlıkta gerçekleri ağzından döker. Pointer gerçek adı değildir. Gittiği her yerde farklı bir hikâye uydurmakta ve hiçbir yerde uzun kalmamaktadır. Dindar biriymiş gibi davranarak bol bol Tanrı’dan ve İsa’dan söz eder, elindeki İncilleri satar, evlerden ve insanlardan çalabileceği şeyleri çalar ve oradan kaçar. Bir keresinde bir kadının takma gözünü bile çalmıştır. Kandırmacayı ve hırsızlığı öyle ustalıkla yapar ki oradan ayrıldıktan sonra bile temiz köylüler onun hala çok iyi bir insan...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X