| ISBN13 978-975-342-607-7 | 13x19,5 cm, 240 s. |
Liste fiyatı: 204.00 TL İndirimli fiyatı: 163.20 TL İndirim oranı: %20 {"value":204.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"356","item_name":"Histerik Bilinç","discount":40.80,"price":204.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Histerik Bilinç INFO IN ENGLISH | |
Yayıma Hazırlayan: Tuncay Birkan Kapak Resmi: Giovanni Battista Podesta Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Nisan 2007 | 4. Basım: Ağustos 2020 |
Daha çok psikiyatr olarak tanıdığımız Tura'nın bir doğa olayı olarak insan bilincinin nasıl mümkün olduğu sorusunu, bilinçdışının gizemlerinden daha heyecan verici bulduğunu görüyoruz bu kitabında. Bilinç araştırmaları alanına Türkçeden yapılan son derece özgün bir katkı olan Histerik Bilinç'in temel sorusu şu: Hepimiz atomlardan oluşmuş maddi cisimler olduğumuz halde neden bir iç dünyamız, iç yaşantılarımız, bir "fenomenal bilincimiz" var? Neden "içi karanlık" biyolojik otomatlar değiliz? Buna bağlı olarak başka sorular geliyor: Duygular, düşünceler, hatta algılar gibi bilinç fenomenleri beynin fiziko-kimyasal esaslara dayalı nöral faaliyetlerini etkiliyor olabilir mi? Bilinç fiziksel etkiler yaratır mı? Yani bilinç, maddenin nasıl bir organizasyonundan kaynaklanır? "Özgür irade" diye bir şey var mı? Bu sorulara nihai cevaplar bulmak yerine, onları bilimsel olarak düşünüp tartışılabilir sorunsallara dönüştürmeyi amaçlayan kitapta, histerinin bilincin gizemine giden yolun anahtarı olabileceği sezgisinden yola çıkılıyor. Tura, çeşitli vaka hikâyeleriyle örneklenen histeriden hareketle şu sorunun izini sürüyor: "Beyin fenomenal bir yaşantısı olmadan da bir anlamda örtük olarak görebiliyor ve bir yanıt davranışı oluşturabiliyorsa, biyolojik işlevsellik açısından fenomenal bilince ne gerek var?" Psikiyatriden fizyolojiye, nörolojiden kuantum fiziğine uzanan geniş bir alanda düşünme cesaretini gösteren bu "deneysel felsefe" kitabındaki tecessüs ve heyecanın okurlarına da bulaşacağını düşünüyoruz. | OKUMA PARÇASI |
Birinci Kısım, Uzlaşımsal Yol, Giriş, s. 13-21 Albert Camus Sisiphos Efsanesi'nde "herkes kendi yükünü yeniden bulur" diyor. Ne kadar haklı. İlkgençlik yıllarımda bilinç problemiyle hiç karşılaşmamış olsaydım, belki daha mutlu bir yaşamım olurdu, diye düşünüyorum bazen. Nedir bu problemi bu kadar sancılı, bu kadar sakıncalı yapan? Sancılı; çünkü bilinç bir sınır ihlalidir. Bu kitapta bilincin doğa bilimi tarafından ele alınabilir bir olgu, bir doğa olayı olarak düşünülebilmesini sağlamayı hedefleyen öncü çabalara katkıda bulunmayı amaçlıyorum. Belki benim donanımımı aşan bir amaç bu. Çünkü son on beş-yirmi yıla gelene kadar bilinci bir doğa olayı olarak incelenebilir, araştırılabilir ve açıklanabilir bir kavram, doğabilimsel bir teori nesnesi haline dönüştürmemize imkân verecek ciddi çalışmalar yapılmadı. Bugün bilinç konusunda yaşadığımız güçlük belki bir zamanlar ilk kimyacıların atom kavramını felsefeden bilimsel bir kavrama devşirme aşamas... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Mahmut Temizyürek, "Özgür irade mümkün mü?", Radikal Kitap Eki, 15 Haziran 2007 Biz insanlar tamamen maddi sistemler olmamıza, yani atomlar ve moleküllerden kurulu olmamıza rağmen nasıl olup da bir iç dünyaya sahip olabiliyor, algılıyor, hissediyor, acı çekiyoruz? Bir dış gözlemci olarak maddeye baktığımızda 'iç dünya' gibi bir yaşantısının olabileceğini düşünmek zor. Oysa maddi sistemler olarak bizler maddenin böyle bir özelliği olduğunu iç gözlemimizden, yani bizzat yaşantılayarak biliyoruz. Demek ki madde, en azından insanda olduğu gibi belli bir örgütlenmeye ulaştığında hissedebiliyor. Doğabilimsel açıdan nedir bu iç dünya fenomenleri ve nasıl açıklanabilir? Madde nasıl olup da hissetme özelliği kazanabilir? Bilincin madde üzerine fiziksel etkileri olabilir mi? 'İnsanlar etten, kemikten, sinirden oluşuyor sonuçta' sözünü söylemek kolay. Ama bu ne demek gerçekte? Bilincin doğadaki yeri Bu sorular Saffet Murat Tura'nın yeni kitabı Histe... Devamını görmek için bkz. | |
Çetin Balanuye, "Bilinç: Doğal ve Mucizevi Ama Mucize Değil!", Baykuş, Sayı: 3, 2008 Narsistik kişilik bozukluğu olarak nitelenen psiko-patolojinin bazı bireylere musallat olan bir ruhsal bozukluk olmayıp, insan türünün genel normallik saydığı ruhsal durum olduğu ve böylece bir tür olarak narsistik bozukluğu andıran bilinç hallerinden ibaret olabileceğimiz fikri olanca tedirgin ediciliğiyle yaygınlaşıyor. “Sıradışı bir kusursuzluğa sahibim” biçiminde bir benlik algısı geliştirmekten kendini alıkoyamayan insan, bir anlamda, bu algıyla hesaplaşma enderliklerini de kendi dinamiklerinden türetebiliyor. Bilimler ve felsefenin farklı kulvarlarından insan-türünün narsistik yanılgılarına dikkat çeken çalışmalar çoğaldı. Ülkemizde son yıllarda yayınlanan kitaplarla sınırlasak bile, sözgelimi, De Landa’dan Çizgisel Olmayan Tarihin Bin Yılı, John Gray’den Saman Köpekler ve Damasio’dan Descartes’ın Yanılgısı ilk akla gelenler arasında. Şimdiki yazının k... Devamını görmek için bkz. | |
|