| ISBN13 978-605-316-404-3 | 13x19,5 cm, 120 s. |
Liste fiyatı: 172.00 TL İndirimli fiyatı: 137.60 TL İndirim oranı: %20 {"value":172.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"11612","item_name":"Biliyorum, ama yine de...","discount":34.40,"price":172.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Biliyorum, ama yine de... Özgün adı: Disavowal Çeviri: Barış Engin Aksoy Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen, Bülent Somay Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Kasım 2024 |
Öyle görünüyor ki günümüzdeki büyük ve küçük suçların, kayıtsızlıkların, görmezden gelmelerin, yok saymaların şifresi Octave Mannoni’nin özlü formülünde yatıyor: “Biliyorum, ama yine de...” Bu cümleyi kalkış noktası yapan Zupancic kitabı için şunu söylüyor: Bilmezden gelme kavramı, bugünkü genel toplumsal zihniyetimizi (örneğin gerçekliğin sarsıcı boyutlarıyla yüzleşmekten kaçınmayı tarif etmek için tercih edilen “inkâr” teriminden) daha isabetli bir şekilde tarif etmektedir. İnkâr da yok değil elbette; komplo teorilerini incelerken inkârın özelliklerini de ele alıyoruz. Sapkın bilmezden gelme ise çok daha ölçülüdür, çok daha makuldür. Sorunun pekâlâ farkında olduğunu iddia eder; ekonomik ve siyasi iktidar merkezlerinden başlamak üzere “liberal anaakım” ile kaynaşmış haldedir. Nitekim siyasi düzlemde (çoğunlukla “popülizm” ile ilişkilendirilen) inkâr ile (aynı-tas-aynı-hamam anaakımla ilişkilendirilen) bilmezden gelme’nin başlıca iki rakip siyasi seçenek oluşturduğu, kendi patolojileriyle ikisinin de birbirini beslediği, herhangi bir toplumsal gerçeklikten ziyade birbirlerine karşılık verir halde oldukları ürkütücü bir dansa kapılmış gibiyiz. Ve bitirirken: Uyanmamız gerekiyor – travmayı unutup “rasyonel yollar”dan savunmamızı güçlendirmemiz değil, normal, günlük gerçekliğin çatlaklarında travmanın ve doğurduğu sonuçların izini sürmemiz gerekiyor. | İÇİNDEKİLER |
Teşekkür
Giriş
1. Açılış: Yanıyorum Baba, Görmüyor musun?
2. Kavramsal İncelikler İnanç Bilgiden Başlar • Bilim mi, Otorite mi? Psikanaliz ve Bilim • Cogito: Varlığa Kaçış? Fetiş olarak Bilgi • Kazanova: Hadım Edilme ve Kullanım Değeri
3. Peki ya Komplo Teorileri? (Bizi) Kandırdığı Varsayılan Özne Yorum Hezeyanı • İnancın Bilgiye Dönüşmesi
4. Sonuç
| OKUMA PARÇASI |
Giriş, s. 11-14 Adamın biri karısına demiş ki, “İkimizden biri ölecek olursa ben Paris’e taşınırım.” Freud ilk olarak 1915’te yayımlanan “Savaş ve Ölüm Üzerine Çağdaş Düşünceler” adlı metninde bu fıkradan bahseder. Bunu insanın kendi ölümüne (bilhassa bilinçdışı zihninde) inanmadığı ve kendi ölümünü hayal etmesinin imkânsız olduğu argümanını örneklendirmek için kullanır; zira kendi ölümümüzü hayal ederken dahi seyirci olarak halen oradayızdır, ölü değilizdir aslında. Ölümün var olduğunu biliriz elbette; başkalarının ölümünde ölümü “yaşarız” da, yakınlarımızın ölümünün getirdiği acı ve geri dönülmezlikle birlikte. Ama bu bilgi ve ölümden doğal, reddedilemez, kaçınılmaz bir şey olarak bahsedebiliyor olmamız “gerçeklik içinde durum böyle değilmiş gibi davrandığımız” gerçeğini değiştirmez. [1] Bu formülasyon Freud’un daha sonra fetişizm üzerine yazısında geliştirdiği sahiplenmeme, sahip çıkmama, inkâr, bilmezden gelme gibi anlamlar taşıyan "V... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Merve Küçüksarp, "Bilmezden gelme meselesine dair", Artı Gerçek, 10 Ocak 2025 Daha önce Neden Psikanaliz (2011), Komedi: Sonsuzun Fiziği (2011), Cinsellik Nedir? (2018) gibi kitapları Türkçeye çevrilen Zupancic, bu eserinde, günümüzde kimi sarsıcı, sıra dışı olayları bilmezden gelme itkimizle nasıl sıradanlaştırdığımızı, zamanla her türlü olguyu nasıl kanıksadığımızı anlatıyor. Zupancic aynı zamanda komplo teorilerindeki fahiş artışın bilmezden gelme ve kanıksama kültürüne yaptığı etkilere de değiniyor. Bugün her birimizin kişisel katkısıyla bir bilmezden gelme davranış kültürü, toplumsal, sosyal ve siyasal hayatımıza sirayet eder. Kitap bu duruma neyin sebep olduğunu sorusunun izinden gider. Öncelikle Zupancic, bilmezden gelme durumunun reddetmeden farklı olduğunun altını çizer. Keza bilmezden gelme, olguları reddetmek yerine onları kabul ederek, farklı bir yordam takip eder. Bu yordam ise kişinin hayatını değiştirm... Devamını görmek için bkz. | |
Hakan Erdal, "'Bilmezden gelme' davranışlarımız üzerine", Birgün gazetesi, 10 Ocak 2025 Kimileri tarafından “bilgi çağı” olarak adlandırılan içinde yaşadığımız dönem, bizi paradoksal olarak yeni bir kavramla karşı karşıya bıraktı: Komplo teorileri. Bilgiye erişimin bu kadar kolaylaştığı bir çağda, yanlış bilgi ve spekülasyonlar da hızla yayılıyor. Dolaşımda olan bilginin fazlalığı kadar, bu bilginin doğruluğunun sorgulanmaması da komplo teorilerinin artmasına neden oluyor. 28 Ekim 2017’de internette Trump ile Amerikan derin devleti arasında gizli bir iktidar savaşı olduğuna ilişkin bir komplo teorisi ortaya atıldı. Komplo teorisini sahiplenen Qanon isimli topluluk, daha sonra adını Trump’a destek amacıyla Beyaz Saray’ı işgal ederek duyurdu. Sonrasında pandemi döneminde aşı karşıtları ile karşılaştık. Benzer şekilde, sosyal medyada dünyanın düz olduğuna inananların sayısının da azımsanmayacak düzeyde olduğunu gösteren paylaşımlara sıkça rastlıyoruz. Bu dur... Devamını görmek için bkz. | |
Elif Okan Gezmiş, "Biliyorum, ama yine de...", K24, 23 Ocak 2025 Yıllar önce katıldığım bir psikiyatri seminerinde, hastaneye yatırılan bir muhasebecinin değerlendirme görüşmesinde “incelemelerde bulunmak için kutuplarda birkaç ay geçirdiğinden” uzun uzun, heyecanla bahsetmesinin akabinde hastaya psikotik bozukluk tanısı verildiğini, ancak sonrasında hastanın sahiden de bir başına kutuplara gittiğinin ve orada araştırma faaliyetlerine katıldığının anlaşıldığını anlatmışlardı. Gelin görün ki, bu yeni bilgi tanıyı değiştirmemişti. Diğer bir deyişle, meşhur deyişi tersinden söylersek, sahiden de takip ediliyor olmanız paranoyak olmadığınız anlamına gelmiyordu. Kuşkusuz, psikiyatrik tanılar tek bir hikâyeye dayanarak verilmiyor; bu hastada da kanaatin değişmemesinin başka makul gerekçeleri vardı. Öte yandan bu küçük vaka öyküsünün mevcut eksiltili halinin kanaatlerimizi nasıl geliştirdiğimizi büyük ölçüde özetleyen bir yanı var: Çoğu zaman tek tük veriye daya... Devamını görmek için bkz. | |
|