ISBN13 978-605-316-277-3
13x19,5 cm, 80 s.
Liste fiyatı: 138.00 TL
İndirimli fiyatı: 110.40 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Güneşteki Adamlar
Özgün adı: Ricâlun fi’ş-Şems
Çeviri: Mehmet Hakkı Suçin
Kapak Tasarımı: Emine Bora, Semih Sökmen
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Ocak 2023
4. Basım: Eylül 2024

Yolları Basra’daki bir kaçakçının yazıhanesinde kesişen üç Filistinlinin hikâyesi Güneşteki Adamlar. Göğsünü dayadığında sanki yerin kalbini duyacak kadar toprağa bağlı ihtiyar bir köylü, haksızlığa karşı mücadelesi zindanın yolunu gösterdiğinde kaçmaktan başka çaresi kalmayan genç eylemci ve okulu bırakıp gerçek dünyada “pişmek” zorunda kalan toy bir öğrenci. Kuveyt’e varıp, Körfez’in bu zengin ülkesinde çalışıp para kazanmaya başladıklarında yalnızca kendilerinin değil arkalarında bıraktıkları Filistin’in, ailelerinin, sevdiklerinin de talihini değiştirmeyi umuyorlar. Yola koyulduklarında, geride kalan acı hatıraların yanı sıra çölün dayanılmaz sıcağıyla da baş etmek zorundalar. Yolculuk sona erdiğinde Filistin’den, onun acılı tarihinden hiç uzaklaşamadıklarını görüyoruz.

Güneşteki Adamlar, 1963’te yayımlandıktan sonra da yazılmaya devam eden bir metin. Onu aynı zamanda çölde kavrulan, okyanusta boğulan, kamyon kasasında yahut bir uçağın bagajında buz tutan göçmenlerin hikâyesi olarak da okuyuşumuz bundan.

OKUMA PARÇASI

Açılış bölümünden, Ebu Kays, s. 7

Ebu Kays çiy düşmüş toprakta göğsünü dinlendirirken altındaki toprağın nabzı atmaya başladı. Yorgun kalbinin atışları, kum taneciklerinde dolaşıp titreşerek hücrelerine nüfuz ediyordu. Göğsünü toprağa her koyduğunda yerin kalbini, sanki cehennemin en derinliklerinden hareket ediyor ve sarp bir yolu yara yara ışığa doğru ilerliyormuşçasına hissediyordu. On yıl önce terk ettiği toprakta aynı tarlayı paylaştığı komşusuna bu durumu anlattığında adam alaycı bir ses tonuyla, “Kendi yüreğinin sesi o,” demişti, “göğsünü toprağa yapıştırdığında bu sesi zaten duyarsın.”

Saçmalığın dik âlâsı! Ya kokuya ne demeli? İçine çekince alnında dalgalanan, sonra da damarlarına döküldüğü yerde pinekleyen koku? Yattığı yerden toprağın kokusunu içine çektiği her seferinde, soğuk suyla yıkanmış ve banyodan yeni çıkmış karısının saçlarını koklamış gibi oluyordu. Soğuk duştan çıkıp hafif ıslak saçlarını yüzüne seren kadının kokusuydu bu. Kalp atışları da aynıydı. Şefkatli avuçlarında küçük bir serçe tutarsın ya, işte öyle.

ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Emek Erez, "Haritasız bir yola çıkış, göç", kisadalga.net, 5 Mart 2023

“Haritasını çıkardığınız yere zaten gitmişsinizdir. Ama gitmekte olduğumuz yerin henüz haritası yoktur” diyordu Audre Lorde, sanırım farklı sebeplerle göç etmek zorunda kalmanın getirdiği belirsizliği de ifade ediyor bu cümleler. İnsanlar bir umutla düşüyor göç yollarına ki çoğu zaman bu göçlerin, artık yaşanma umudu kalmayan yerden “kaçış” olduğunu biliyoruz. Genel olarak göç, sürgünlük, uzaklık, hasret coğrafyamızın ve dünyanın her zaman güncel “sorunlarından” biri olarak çıkıyor karşımıza. Göç edilmiş, bir şekilde yolun sonunda hayatta kalınmış olsa bile gidilen yerde türlü ayrımcılığın, yabancı düşmanlığının hedefi oluyor göçmenler. Bu duruma dair örnekleri çok uzakta aramadan, hemen şu an yaşadığımız ortamda da gözlemleyebiliyoruz.

Lorde’un “gitmekte olduğumuz yerin haritası yoktur” cümlesinin de işaret ettiği gibi, belirsiz bir bilinmeyene doğru yola çıkış göç, kısacık bir kelime ama altını kaldırdığınızda başka başka anlamlar içeren, onlarca farklı kavramla tartışabileceğiniz, hiçbir zaman göç edenin yaşadığı duyguyu tam ifade edemeyeceğiniz bir alan.

Kendisi de zorla göçü, sürgünlüğü yaşamış olan, Gassan Kanafani’nin Metis Yayınları tarafından, Mehmet Hakkı Suçin çevirisiyle basılan Güneşteki Adamlar kitabı, 1986 yılından göç gerçekliğine bakmamızı sağlayan bir metin. Bahsettiğimiz gibi Kanafani de bir göçmen, 1948 Arap İsrail savaşına kadar Yafa’da ya...

Devamını görmek için bkz.

Anıl Mert Özsoy, "Gassan Kanafani: Kılıçla boyun arasında...", Gazete Duvar, 9 Mart 2023

1936 yılında Birleşik Krallık’ın mandası konumundaki Filistin’in Akka şehrinde doğar. Orta sınıf, Hıristiyan bir ailenin oğludur. Fransız Katolik Misyoner Okulu’nda eğitim görür. 13 yaşında ‘sürgün’ yılları başlayana kadar Akka’da yaşar. Babası bir hukukçudur ve ülkesinin üzerine çökmekte olan karanlığın farkındadır: Yaşamak bir haysiyet meselesine dönüşmüştür onlar için. Aile olarak yükselen tehlikenin ardından Lübnan ve Suriye’ye giderler.

Politik hayatının ilk yıllarında Cemal Abdulnasır’ın etkisindeki Arap milliyetçilerle hareket eder, ardından Marksist-Leninist çizgideki Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nde (FHKC) aktif rol alır; sözcülüğünü üstlenir. Gazetecidir, romancıdır, oyun yazarıdır, FHKC’nin parti programını kaleme alan bir ideologtur aynı zamanda. 36 yaşında katledilerek ölümsüzleşen bir devrimci, bir mücadele insanıdır. Herkesin anısı önünde saygıyla eğildiği bir isimdir Kanafani…

Susarak Kavrulan Güneşteki Adamlar

36 yıllık ömründe, tüm dünyada etki yaratacak ve bir halkın mücadelesini meşru zemine taşıyacak çok sayıda eylemliliğin içinde yer alan Kanafani, devrimci tavrını hayatının hemen her alanında muhafaza eder. Onun için edebiyat da yayınladığı gazeteler de bu mücadelenin bir parçasıdır. Çok sayıda gazetede yayımlanan makaleleriyle dünya kamuoyunda tartışmalara yol açar. Kimi grupların fikirlerini yerle bi...

Devamını görmek için bkz.

Abdullah Aren Çelik, "Kayıp bir ülke ve üç adamın trajik ölümü", Gazete Duvar, 12 Mart 2023

Bundan birkaç yıl önce Kırık Saat dergisi için Gassan Kanafani hakkında bir yazı kaleme aldım, yazının girişini dün gibi hatırlıyorum. Sanırım bunun nedeni yazıyı kaleme aldığım için değil, Kanafani’nin kızının gözleri önünde trajik bir şekilde öldüğünü yazmamdı. Şöyle yazmıştım o yazıda: “8 Temmuz 1972 tarihinde, Beyrut’ta bir evin önünde arabaya konan tuzaklı bir bombanın patlaması sonucu iki kişi hayatını kaybeder. Ölenlerden biri 36 yaşında Filistin’in en önemli yazarlarından FKHC’nin sözcüsü Gassan Kanafani’dir, diğeriyse henüz 12 yaşındaki yeğeni Lamees’dir. Patlama olduğunda Kanafani’nin karısı Anni, dokuz yaşındaki oğulları Fayez ile evdedir. Küçük kızları Leyla ise evin merdivenlerinde oturmuş babasının verdiği çikolatayı yemektedir. Yaşanan hadise trajedi olarak değerlendirilir. Oysa bir çocuğun çikolata yerken gökten üzerine babasının etinin yağması bir trajediden fazlasıdır. Bu, insan aklının almadığı durum Ortadoğu cehennemini anlatan olaylardan yalnızca biridir.”

Ölmeden önce yazdığı Güneşteki Adamlar romanı hem ülkesinin yaşadığı cehennemi hem de kendi kişisel yazgısını anlatan çok özel bir metindir. Romana gelmeden önce kitabın yazılma koşullarını ve ülkenin siyasi durumunu bilmek gerekiyor. Kanafani’nin yazdıklarını ülkesinin siyasi yenilgilerinden ve yaşanan derin trajedilerden bağımsız değerlendirmek yetersiz bir bakış açısı ol...

Devamını görmek için bkz.

Sırma Köksal, "Biz hâlâ güneşin altındayken...", K24, 4 Mayıs 2023

Gassan Kanafani’nin 1963 yılında yayımlanan Güneşteki Adamlar adlı romanı zorlayıcı bir kitap. Eminim yazarı bu kitabın yazıldığından tam tamına altmış yıl sonra hâlâ bu denli yakıcı bir güncelliği anlatıyor olmasını istemezdi. Yazıldığı yılda, yurtsuz bırakılmış olan Filistin halkının acısını anlatan bu roman artık birçok halkın güncel gerçeği. Çeşitli nedenlerle ülkesinde yaşam şansı kalmayanlar kopmuş bir kolyenin boncukları gibi tüm dünyaya saçılıyor; göç alan ülkelerin hükümetleri yerinden oynaması mümkün değilmiş gibi görünen mobilyaların altına kadar dağılmış bu milyonlarca parçayı nasıl toplayacağını bilemeyen isterik ev kadınları gibi homurdanıp duruyorlar.

“Mültecilerin eski yaşamlarının silindiğini biliriz” der Adorno ve sürdürür:

“Yaşam, ihlali tamamlansın diye birleşmiş istatistikçilerin zafer otomobiline bağlanıp sürüklenmektedir ve artık geçmiş bile korunamamaktadır bugünden, onu anımsamakla bir kez daha unutuluşa teslim eden bugünden.”

Adorno’nun şeyleşme dediği bu hali, insanı ve yaşamı istatistik değerlere indirgeyen dünyayı Stanislav Lem, İnsanın Bir Dakikası’nda anlatır. İstatistik ölçümlemeyle her şeyi biliriz insan hakkında, dakikada kaç kişinin dişinin ağrıdığına varana dek.

Diş ağrısı demişken… Güneşteki Adamlar’ın yazılmasından yirmi yıldan biraz daha önce Virginia Woolf, Perde Arası’nda baş karakter Isa’nın diş ağrı...

Devamını görmek için bkz.

Ali Bulunmaz, "'Hüzünlü portakallar ülkesi'nden insan hikâyeleri", sanatkritik.com, 14 Haziran 2023

8 Temmuz 1972’de arabasına konan bombayla yalnızca bir devrimci ve Filistin Halk Kurtuluş Cephesi’nin sözcüsü değil, Filistin kültürü, siyaseti ve mücadelesine dair metinleriyle ülkenin sesi soluğu olan bir yazar öldürülmüştü. Gassan Kanafani, Filistin’in bağımsızlık mücadelesinde olduğu kadar, Arap coğrafyasından dünyaya seslenen bir isimdi. Bir yazar ve devrimci olmasının yanında, Arap edebiyatı üzerine araştırmalar yapan bir gazeteciydi.

Arap coğrafyasındaki askeri yönetimleri ve tek adam rejimlerini eleştiren Kanafani, Filistin modeli bir mücadele, devrim ve örgütlenmeyle bölgenin bağımsızlığa kavuşabileceğini ısrarla savunmuştu.

Başta Filistin olmak üzere, ayrımcılığa maruz kalan ve kuşatma altında tutulan halkların özgürlüğü için hem eylemler düzenleyen Kanafani; yazar, gazeteci ve politikacı kimliğiyle 1960’lardan itibaren adını duyurmuştu.

Kanafani, “hüzünlü portakallar ülkesi” dediği Filistin’de, memleketi ve direnen başka halklar için yazarken işgalci ve sömürgeci azınlıkların, örgütlenmesi gereken çoğunluk tarafından yenilebileceğini anlatmaya çalıştı. Başka bir deyişle bir direnişin nasıl olması gerektiğini tarif etti. Bunu tek tek kişilerin ve Filistin halkının hikâyesini anlatarak yaptı. Tüm metinlerinde bu hikâyelere rastlamak mümkün. Kısa romanı Güneşteki Adamlar da bunların başında geliyor.

Devamını görmek için bkz.

Güven Adıgüzel, “Güneşteki Adamların Hikâyesi”, Sabitfikir, Kasım 2023

Kalbin yorulduğu bir an var mutlaka. Yurdunu kocaman bir cephe bilip, bilincindeki siperlerden dünyayı seyretmenin sözlüklerde bir karşılığı olmalı. Kelimelerin imdadımıza yetişemediği anların köpük köpük taşan öfkesini tanıyoruz. Filistin’in en büyük kayıplarından sayılan Gassan Kanafani gazeteci, politikacı, edebiyatçı gibi güçlü unvanları omzunda taşıyan bilinci açık zehir gibi bir entelektüeldi. Basra’daki bir kaçakçı yazıhanesinde yolları kesişen üç Filistinlinin hikâyesini anlattığı Güneşteki Adamlar, dağılmış bir tespihin üç tane’sine odaklanırken, işgal altındaki yurtlarından sökülüp alınmış Ebu Kays, Esad ve Mervan’ın zorlu yolculuğunda Filistin ülkesini simgeleştirir. Ölüme doğru bir seferdir bu.

Sağ kalsaydın, benim gibi yoksulluğa gömülseydin,

sen de benim şimdi yaptığımı yapar mıydın ki?

Bütün yıllarını omzuna yükleyerek kaçmaya,

bir kabuk ekmek uğruna

çölü aşıp Kuveyt’e gitmeye razı gelir miydin?

-Güneşteki Adamlar

Yaşamanın doğrudan onur, izzet ve haysiyet meselesine dönüştüğü o yer’i anlayabilmek mümkün mü gerçekten? Zihnim buralarda takılıp kalıyor. Ruhunu çalmak istedikleri yerde varolmayı düşlemenin anlamına bakıyorum, hep başka bir zorun kapısına çıkıyor; yıkıcı, trajik, akıl durdurucu. Kalbin yorulduğu bir an var mutlaka. Yurdunu kocaman bir cephe bilip, bilincindeki siperlerden dünyayı seyretmenin ya da üzerine...

Devamını görmek için bkz.

Erkan Yıldız, "Kanafani ve 'Güneşteki Adamlar'", haber.sol.org.tr, 18 Temmuz 2024

80sayfalık bu kısa romana dünyayı sığdırmış Kanafani. Tıpkı öykülerinde yaptığı gibi edebiyatı politik mücadelesinin bir enstrümanı gibi kullanmış ve çok etkili bir eser yaratmış.

Gassan Kanafani, evinin önünde, İsrail tarafından tertiplenen bombalı bir suikastle katlediliğinde 36 yaşındaydı. Katliam Kanafani'nin henüz küçük bir çocuk olan kızları Leyla'nın gözü önünde yaşandı. Yaşanan patlamada bir başka çocuk, Kanafani'nin 12 yaşındaki yeğeni yaşamını yitirmiş, oğlu ve eşi ise o sırada evde oldukları için hayatta kalmışlardı. Olay 8 Temmuz 1972’de Beyrut'ta gerçekleşti.

9 Nisan 1936 yılında Akka'da doğan Kanafani, 12. yaşına girdiği günlerde, İsrail'in 1948 yılında giriştiği katliamların sonucu olarak ailesi ile birlikte ülkesini terk etmek zorunda bırakıldı. Katledildiğinde 24 yıldır zorunlu sürgünde olana Kanafani, halkının geri döneceği özgür bir Filistin'inin olabilmesi için mücadele ediyordu. Önemli bir gazeteci, aydın, araştırmacı olarak bilinen Kanafani, FHKC'nin kurucuları arasında yer alıyordu ve hali hazırda örgütün sözcüsüydü.

Adeta İsrail işgalinin içine doğan Kanafani'nin, sürgünlerde geçen kısacık ömrüne sığdırdığı mücadele başlıklarından biri de edebiyat. Okurlar, kendisini Türkçe’ye çevrilmiş eserlerinden tanıyor. Çeşitli yayınevleri yazarın eserlerini Türkçe’ye kazandırdı. Ancak ne yazık ki “Güneşteki Adamlar” dışındaki eserle...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X