Şeffaflık Toplumu Özgün adı: Transparenzgesellschaft Çeviri: Haluk Barışcan Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen, Eylem Can Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mayıs 2017 | 9. Basım: Haziran 2024 |
"Şeffaflık neoliberal bir aygıttır. Enformasyona dönüştürmek amacıyla her şeyi içine girmeye zorlar. Günümüzün gayri maddi üretim ilişkileri koşullarında daha fazla enformasyon ve daha fazla iletişim, üretkenlik ve hızda artış demektir. Buna karşılık gizlilik, yabancılık ve ötekilik sınırsız iletişime engel oluşturur. Şeffaflık adına bunlardan kurtulmak gerekir. "Şeffaflık insanı camlaştırır. Şiddeti de buradadır. Sınırsız özgürlük ve iletişim topyekûn kontrol ve gözetime dönüşüyor. Sosyal medya da giderek toplumsallığı disiplin altına alan ve sömüren dijital panoptikonlara benziyor daha çok. "Şeffaflık bir ideolojidir. Bütün ideolojiler gibi onun da mistik hale getirilmiş ve mutlaklaştırılmış olumlu bir çekirdeği vardır. Şeffaflığın tehlikesi de bu ideolojikleşmededir. Totalize edilirse şiddete yol açar." – Byung-Chul Han | İÇİNDEKİLER |
Korece Basıma Önsöz Olumluluk Toplumu Teşhircilik Toplumu Apaçıklık Toplumu Porno Toplumu İvme Toplumu Teklifsizlik Toplumu Enformasyon Toplumu İfşa Toplumu Kontrol Toplumu Notlar | OKUMA PARÇASI |
Olumluluk Toplumu s. 15-18 Günümüz moda kavramları arasında şeffaflık kadar kamusal söylem üzerinde hâkimiyet kurmuş bir başkası yoktur. Özellikle de enformasyon özgürlüğü bağlamında hararetle kullanılır bu kavram. Her yerde karşımıza çıkan ve kavramın fetişleştirilmesine ve totaliter bir görünüm kazanmasına varan şeffaflık talebi, siyaset ve ekonomi alanlarıyla sınırlandırılamayacak bir paradigma değişimine dayanır. Olumsuzluk toplumu günümüzde, olumsuzluğun giderek tasfiye edilerek yerine olumluluğun konduğu bir topluma dönüşmektedir. Böylelikle şeffaflık toplumu kendini öncelikle bir olumluluk toplumu olarak gösterir. Şeyler, her türlü olumsuzluktan arındıklarında, pürüzsüzleştirildiklerinde, düzleştirildiklerinde, sermayenin, iletişim ve enformasyonun pürüzsüz akıntılarına direnç göstermeksizin katıldıklarında şeffaflaşırlar. Eylemler işlemsel (operasyonel) hale geldiklerinde hesaplanabilir, yönlendirilebilir, ve ko... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Emek Erez, "Gizemi kaybolmuş dünyaya ve insana dair", Edebiyat Haber, 22 Mayıs 2017 Günümüzde sıklıkla karşımıza çıkan kelimelerden birisi de şeffaflık. Politika, ekonomi, enformasyon gibi pek çok alanda sıklıkla kullanılan bu kelime, genellikle olumlu bir anlamla vurgulanıyor. Gerçekten böyle mi yoksa şeffaflık denilen şey tam tersine kontrol toplumuna yeni bir boyut mu katıyor? Bilginin çok kolay ulaşılır olduğu bir ortam aslında kontrol toplumunu daha da güçlendiriyor mu? Şeffaflık güven mi yoksa tam tersi mi? Şeffaflığın ideoloji hâle geldiği bir toplumda bu ilişkilere, insana ve topluma neler getiriyor? Bu konuda sorularımıza yanıt olabilecek ve bize yeni sorular sorduracak, Byung-Chul Han’ın Şeffaflık Toplumu adlı kitabı üzerinde konuşmaya değer bir kitap. Metis Yayınları tarafından, Haluk Barışcan çevirisi ile basılan kitabın soruları içinde bulunduğumuz günlere ve dünyaya farklı bir şekilde bakabileceğimiz sorgulamalar yaptırıyor. “Şeffaflık” ad... Devamını görmek için bkz. | |
Emre Tansu Keten, "Şeffaflık toplumunda diren(me)mek", Gazete Karınca, 24 Mayıs 2017 Yeni medya teknolojileri ve özellikle internetin gelip dayandığı web 3.0 sınırı, birçok bilimsel disiplini, dini otoriteleri, popüler kültürü kendisi hakkında konuşmaya, hatta tavır almaya zorluyor. Psikolojiden sosyolojiye, felsefeden siyaset bilimine kadar farklı disiplinler internetin ve dijital olanakların kendi alanlarına etkisi üzerine çalışmalar yaparken; Black Mirror, Mr. Robot, Westworld gibi diziler, Her gibi filmler oldukça ilgi çekiyor. Bu yapımlara olan ilgiyi, uzun süredir var olan bilimkurgu eserlerine olan ilgiden ayıran şey, birincilerde gördüklerimizin elimizi uzatsak dokunabileceğimiz yakınlıkta olması; bugün elimizden düşürmediğimiz aygıtlarda ve rutinleşen pratiklerimizde (yakın) ihtimal olarak barınması. Bunun yanında, hayatlarımızın bu denli asli parçası haline gelen teknolojinin kötümser/distopik yorumlarını okumaktan da ayrı bir zevk... Devamını görmek için bkz. | |
Ali Bulunmaz, "Saydamlığın şiddeti ", Cumhuriyet Kitap Eki, 25 Mayıs 2017 İnsanın üstüne gelen günlük koşuşturmalara, politikanın ve poltikacıların gürültüsü de eklenince “tadından yenmez” bir hayatın ortasında buluyoruz kendimizi. Üstelik hızla akan zaman ve süratle ulaşılmak istenen bilgi, bizi neredeyse 7/24 ayakta kalmaya, selde debelenmeye itiyor. Bu ortamda hepimiz, her an ve ilgili ilgisiz herkesle iletişim kurmaya zorlanıyoruz veya kendimizi buna mecbur hissediyoruz. Hiçbir şeyden geri kalmama isteği ve her şeyi hemen bilme dürtüsü, bu iletişim “ihtiyacını” besliyor hatta bizi bu anlamda biraz obezleştiriyor. Bilmenin, haber akışının membaında bulunmanın ve bu yoldaki üretkenliğin olmazsa olmazı ise şeffaflık gibi görünüyor. Bilgi bağlamında muammayı yok etmenin, yabancı bir şeyle karşılaşmamanın ve tetikte kalışımızın ödülü hâline gelen şeffaflık, gerçekten olumlu ve yararlı bir şey mi? Güney Koreli felsefeci ve kültür kuramcısı Byung-Chul... Devamını görmek için bkz. | |
Muhammed Taha Tunç, "En mahrem olanı şeffaflaştırmak", Gazete Duvar, 6 Temmuz 2017 Nurdan Gürbilek Sessizin Payı’nın giriş yazısında Walter Benjamin’den mülhem şöyle diyordu (s. 12): “Uçarak mı geçmeliyim malzemenin üzerinden, yoksa içinde mi dolaşmalıyım?” Denemecinin, eleştirmenin hal-i pürmelalini yansıtır bu cümle. Yazı yazarken çekilen sıkıntıyla (“Yazmak, olup olabilecek en az çileci eylemdir” diyor Emil Cioran Doğmuş Olmanın Sakıncası Üstüne’de) bittiğinde alınacak hazzın arasında kalmış yazarı ele verir bu cümle. Yazı malzemesinin içinde dolaşmak mümkün müdür – önce bunu sormak gerekir. Yazı malzemelerinin içinde dolaşmak mümkün müdür? Bizim olmayan acıları sahiplenmek, yeri geldiğinde hazzın ve heyecanın doruklarına çıkmak bize mi düşer yazıda? “Mısra her şeye imkân tanırken, onun üzerine gözyaşlarınızı, utançlarınızı, vecdlerinizi -özellikle de yakınlarınızı- dökebilirken, düz yazı içinizi dökmen... Devamını görmek için bkz. | |
Can Semercioğlu, "Pornografiye karşı, erotik için", K24, 15 Haziran 2017 Toplumlara isim vermek, özellikle kısa 20’inci yüzyılın sonlarından itibaren sosyal bilimler alanında moda hâline geldi. Pek çok düşünür ve toplumbilimci, toplumları bir bütün olarak ele alarak onlara ad verdiği tek bir kelimeyle nitelemeye başladı. Hız toplumu, enformasyon toplumu, aşırılıklar toplumu vb. Söz konusu tanımların ortak özelliği ise, toplumda hâlihazırda ortaya çıkmakta ve belirginleşmekte olan bir boyutun ön plana çıkarılması ve dünyanın tamamının tek bir nosyon etrafında açımlanması. Her ne kadar bu tür isimlendirmeler pek çok diğer boyutu gözden kaçırıyormuş ya da göz ardı ediyormuş gibi görünüyor olsa da, farklı dinamiklerin bir bileşkesi olan anahtar kavramlar sunmayı başarmış gibi duruyorlar. En geniş anlamıyla toplumu tanımlamanın birbirine taban tabana zıt iki sebep ve sonucu var. İlk olarak, bir topluma ad vermek güçtür çünkü bu adlandırma toplumsal yapının ser... Devamını görmek için bkz. | |
Müge İplikçi, "Panoptik", Gazete Vatan, 29 Mayıs 2017 Bankacı bir adamla tanışır kadın. Her şey güzeldir ilk başta. Sözlerin tükendiği bir dönemeçten geçerlerken bankacı adam, kadının gözlerinin içine bakarak der ki, ‘bilmem ne bankasındaki hesabınızı takip ettim, hayli yüklü bir paranız var, valla zenginsiniz siz, bunu bizim bankaya şu kadar yüzdeyle vadeli yatırmaya ne dersiniz? O zaman yeni aldığınız evin taksitlerini de daha rahat öder, küçük kızınızın okul taksitleri konusunda boşanmış kocanızın darboğazdaki haline muhtaç kalmazsınız! ’ Konuşmanın nereye varabileceğini az çok tahmin edersiniz... Panoptik çağın getirdiği tuhaf ilişkilerden sadece birisidir bu enstantane. En zararsız gibi gözükeni! Yaşadığımız zamanı, kısacası kontrol toplumu haline gelişimizi özetleyen bir sözcüktür panoptik. Yukarda verdiğim örneğin (yaşanmış bir örnek bu) ötesinde, iktidar biçimlerinin 21. yüzyıldaki gözle görülmeyen bakışının adıdır. Ve çok, çok daha ötesi..... Devamını görmek için bkz. | |
Filiz Gazi, "Acımasız Şeffaflık Diktatörlüğü", Bianet, 22 Mayıs 2017 "...Perdenin önünde gözlerimi kapama özgürlüğüm yoktur çünkü açtığımda aynı resimle karşılaşmam" diyor Barthes. (1) Kaçırma endişesiyle küt küt atan kalbimiz, enformasyon karşısında kayboluşumuz. Karmakarışıklığın, parlaklığın ortasında gözlerimizi kısarak bir şeyleri seçmeye çalışmamız, sanal hareketliliğin ve hızlılığın karşısında felç olmamız, yorgunluğumuzu anlamayacak kadar kendi hayatlarımıza yabancılaşmamız. Her şeyin görünür olmak zorunda olduğu bir çağda, kendi yüzümüzle görünmemizin baskısı ve neredeyse birbirinin aynı maskelere doğru canhıraş halde hırsla koşturmamız. “Şeffaflık insanı camlaştırır. Şiddeti de buradadır. Şeffaflık aynının cehennemidir, hizaya getirmenin adıdır” diyor Byung- Chul Han, Şeffaflık Toplumu’nda. Göğe bakma durağında (!) dahi koca puntolarla yazan: Görünür olmak zorundayız yoksa yok sayılırız. “‘Kişi’ (Latince persona) sözcüğü e... Devamını görmek için bkz. | |
Uğur Cumaoğlu, "Şeffaflığın Kara Büyüsü", kitaphaber.com.tr, 8 Ocak 2018 Her insan görünmeyeni görünür, bilinmeyeni bilinir kılacak ve gözler önüne serecek bir saydamlık arar durur. Bazen çok ihtiyaç duyulduğu gerekçesiyle aşırı şekilde dillendirilse de, şeffaflık en çok politik zeminde bir ihtiyaçmış gibi durmadan insanlara ve topluma dayatılır. Çünkü her şeffaflık dayatması aslında arka planda içten pazarlıklı bir hâli saklamaya yönelik bir hamledir. Toplum, şeffaflık isteğini duyar duymaz artık bunu vazgeçilmez bir gereklilik olarak görür. Oysa bu istek çok da masum değildir. Zira herkesin defter-i âmâli hatalarla dolu olduğu için her insan teki başkasından hesap sorarcasına şeffaflık talebinde bulunur. Bu kendini kamufle etmenin en değişmez yollarından ve vazgeçilmez savunma mekanizmalarımızdan biridir. Şeffaflık, kişinin kendi suni masumiyetini karşısındakilere kabul ettirmek amacıyla kullandığı temel aparatlardandır. Byung-Chul Han, Şeffa... Devamını görmek için bkz. | |
Murat Taşdan, "Byung-Chul Han ve Şeffaflık", habererk.com, 11 Mart 2024 Son iki çağın büyük büyük kavramsal ulamaları, önermeleri vardır; özgürlük, şeffaflık, demokrasi gibi… Bu kavramların ağa babası Batı’dır ve bize de oradan intihaldir. Hiç de boş kavramlar değildirler, önemlidirler; meğerki toplumlar anlayıp hazmedebilsin ve sosyal hayatlarına bu mevhumları intibak edebilsinler. Ben köşemde (el verdiğince) şeffaflık üzerinden kavramların nasıl yapı-bozuma uğradığını, bir nevi postmodern düzeneğin kapitalist eşleşme ve iktidar ile kavramları deforme ederek, farklı yordamlara nasıl evirdiğini irdelemek istiyorum. Bu irdelemede gösterge isim ise Byung-Chul Han’dır. Byung-Chul Han’ın Şeffaflık Toplumu isimli bir kitabı vardır; Metis Yayınları tarafından basılmış ilginç bir çalışma… Chul Han, şeffaflığa ilkesel yaklaşır; fakat anladığı manada şeffaflık kavramına yaptığı gönderme olumsuzdur. Önce, gelin bizim anladığımız mana ile şeffaflığa ... Devamını görmek için bkz. | |
|