| ISBN 975-7650-56-0 | 13X19,5 cm, 382 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Düşünen Sazlık 1917'den Günümüze Sovyet Devleti ve Entelektüeller Özgün adı: The Thinking Reed: Intellectuals and the Soviet State from 1917 to the Present Çeviri: Osman Akınhay Yayıma Hazırlayan: Bülent Somay, Semih Sökmen |
Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Mücellit Nurettin Mücellithanesi Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Mart 1991 |
Boris Kagarlitski Düşünen Sazlık'ta Rus aydınlarının öyküsünü anlatıyor. 1825'te Çarlık sarayına ilk kurşunu atan Dekambristler, Kagarlitski'ye göre ilk gerçek Rus aydınları. Çünkü Kagarlitski'de aydın olmanın ölçüsü, her şeye gücü yeten, toplumsal hayatın tüm alanlarını, kültürü, dini, mülkü ve insan hayatını denetimi altında tutan devlete karşı, demokrasiyi, aydınlanmayı ve özgürlüğü savunmaktır. Kagarlitski devlete karşı aydının tarihini anlatırken, Asyagil despot Rus devletinin, sosyalist aydınların öncülüğündeki bir devrimin ardından nasıl statokratik bir devlete dönüştüğünü irdeliyor. Düşünen Sazlık, "gerçekte varolan sosyalizmin" büyük bir hızla çözüldüğü günümüzde, Rus Devrimi'nin ve onu izleyen toplumsal sistemin gerçekte ne olduğu konusunda önemli saptamalar yaparak bu devrimin tarihine yeni bir bakış getiriyor. "Devrim" düşüncesini, Rus Devrimi'nin uzun vadede doğurmuş olduğu despotik devlet yapısından ayırarak, bu yapının çöktüğü günümüzde de devrimin hâlâ güncelliğini koruduğunu vurguluyor. Tıpkı Rusya gibi, Asyagil despotizmden kurtulmanın yolunu "Batılılaşmakta", "modernleşmekte" görmüş olan Türkiye'nin tarihine, devlet-toplum yapısına ve aydınlarına yeni bir gözle bakmak için de son derece önemli ipuçları veriyor. "Düşünen saz. Ben değerimi mekânda değil, düşüncelerimin düzeninde aramalıyım. Geniş topraklara sahip olmak da bir yarar sağlamaz. Evren, beni mekân aracılığıyla kavrar ve bir nokta gibi yutar: ben de düşünce aracılığıyla kavrarım onu. "İnsan bir saz gibidir, doğadaki en güçsüz şey; ama düşünen bir saz. İnsanı ezmek için evrenin tümüyle silahlanması gerekmez; onu öldürmeye hafif bir rüzgâr esintisi ya da bir damla su yeter. Evren insanı ezdiğinde bile, insan kendisini yokeden evrenden daha soylu olurdu; çünkü insan öldüğünü de bilir, evrenin onun üzerindeki üstünlüğünü de. Oysa evren bunların bir tekini bile bilmez. Öyleyse bütün değerimiz düşünceye bağlıdır. Başımızı dik tutabilmemiz için gereken destek noktası düşüncedir, bütünüyle doldurmayı hiçbir zaman başaramayacağımız zaman ve mekân değil. Öyleyse iyi düşünmeye çalışalım: ahlakın ilkesi budur işte." – Blaise Pascal, Pensées (Düşünceler), 1670. | İÇİNDEKİLER |
Önsöz
Kısım I: Düşünen Sazlık Giriş 1 Rusya'da Devlet ve Entelijensiya 2 Devrim ve Bürokrasi 3 Bürokrasinin Labirentleri ya da Oyunun Kuralları 4 Buzların Çözülüşü 5 Dönüm Noktası ya da Muhalefetin Krizi 6 Çıkış Yolu Arayışı Sonuç
Kısım II: Entelijensiya ve Glasnost 1 Yeni Kültürel Bağlam 2 Glasnost, Sovyet Basını ve Kızıl Yeşiller 3 Sovyet Yeni Solu: Robin Blackburn-Boris Kagarlitski Görüşmesi
Dizin | OKUMA PARÇASI |
Önsöz, s. 5-8 "Elyazmaları yanmaz!" Mihail Bulgakov'un Usta ve Margarita adlı romanındaki bu sözlerin doğru bir kehanet olduğunu zaman gösterecekti. Sovyet Rusya entelijensiyası için kuşaklar boyu sanki bir umut formülü haline geldi bu sözler: Yazılanlar yine dönecektir bize, düşünce öldürülemez. Kültürümüzün tarihi, Bulgakov'un yazdıklarını doğrulayacak kimi eşsiz örnekler sunar. Vasili Grossman'ın etkileyici romanı Yaşam ve Yazgı, daha Kruşçev zamanında yazarın elinden zorla alınmıştı. Elyazmasının tüm kopyalarına el konulduğu sanılmaktaydı. Üstelik o günlerin baş ideologu [Suslov], mutlak bir inançla, bu yapıtın daha iki yüzyıl yayımlanmayacağını söyleyebilmişti yazara. Gerçekten de Grossman, romanının yayımlandığını görecek kadar yaşamadı. Buna karşın, Suslov daha hayattayken, yani 1980'lerin başında, Grossman'ın elyazmasının imha edilmekten gizlice kurtarılmış bir kopyası yurtdışındaki yayıncıların eline geçmişti ve 1987 yazında Moskova'da çık... Devamını görmek için bkz. | |
Giriş, s. 11-15 Bu çalışma, ülkemizdeki kültürel-politik sürecin kimi ivedi sorunlarının olabildiğince nesnel bir yaklaşımla gözden geçirilmesi girişimidir. Elbette okur, dıştan bir gözlemci ya da uzak dönemler tarihçisi değil, bir çağdaş olan yazarın erişebildiği nesnelliğin derecesi hakkında kendi yargısını verebilir. Yine de, daha başlarken şu soru yöneltilebilir: Yazar "kültürel-politik süreç"le gerçekten ne anlatmak istiyor; başka bir deyişle, bu kitap neye ilişkindir? Yazarken yüz yüze kaldığım soru buydu ve yanıtı ancak kitabı bitirdiğimde –az çok– buldum gibi geliyor. Bu yüzden, pek doğal olarak, okuru yanıtı kitabın içinde aramaya davet edebilirdim. Ama onu yazarın katetmek zorunda kaldığı yolun hepsini, daha kısa sürede olsa bile, geçmeye zorlamak çok zalimce olurdu. Bunun için hemen başlarken, kimi çok önemli açıklamaların yapılması gerekiyor. Kültür, en karmaşık kavramlardan birisidir. Bu sorunla ilgili değişik bakış açılarını çözümlemiş olan kimi Am... Devamını görmek için bkz. | |
|