| 13X19,5 cm, 232 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Doğru Türkçe Kapak Tasarımı: Semih Sökmen Kapak İllüstrasyonu: Latif Demirci |
Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Mücellit Sistem Mücellithanesi Film Doruk Grafik Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ocak 1998 | 3. Basım: Ocak 2003 |
Birbirimizle iletişim kurup anlaşabilmek için, kuşkusuz önce iletişim yollarımız üzerinde uzlaşmaya varmamız gerekiyor. Oysa Cumhuriyet'in kuruluşundan bu yana dilimizin geçirdiği, kimi kasıtlı kimi maruz kalınmış pek çok değişim, Türkçenin imkânlarının artmasından çok daralmasına yol açtı. Dilin yaşayan bir şey olduğu, belli kurallara bağlanmaya, disiplin altına alınmaya çalışıldıkça canlılığını yitireceği bir gerçek. Ancak bu, kurallar olmadığından dili daha rahat kullanabileceğimiz anlamına gelmiyor. Tam tersine, dille oynayabilmek, onu istediğimiz yönde eğip bükebilmek, kendi kişisel üslubumuzu oluşturabilmek, hatta normun dışına çıkabilmek için, önce normun ne olduğu konusunda bir fikir birliğine varmak zorundayız. Şiar Yalçın'ın kitabı, değişik kavram ve nüansları ifade etme yeteneğinin kaybolmasına karşı duyarlılık oluşturma ve tartışma açma ümidiyle yayımlandı. Yalçın'ın Milliyet ve Yeni Yüzyıl gazetelerindeki köşe yazılarından derlenen Doğru Türkçe, dil üzerine bir sohbet kitabı olarak okunabileceği gibi, kitabın sonunda yer alan dizinden de yararlanılarak sık yapılan Türkçe yanlışları ve ifade bozuklukları için bir başvuru kaynağı olarak da kullanılabilir. | OKUMA PARÇASI |
"Tercih Etmek" ve "Yapmak", s. 14-18 Tercih Etmek Televizyonda son günlerde sık sık izlediğimiz çocuk dergisi reklamındaki gibi, "çocukların en çok tercih ettiği dergi" demeyin, ya "çocukların tercih ettiği dergi" ya da "çocukların en çok beğendiği dergi" diyin. Çünkü tercih etmek iki veya ikiden çok şey arasında bir seçim yapmak, bunlardan bazılarını diğerlerinden üstün görmektir (bu bir beğeni, bir kanı, bir yargı olabilir). Bunun çoğu, azı olmaz. Eğer çocukların çoğunun bu dergiyi tercih ettiğini belirtmek istiyorsanız, o zaman da "bütün çocuklar veya çocukların büyük çoğunluğu falanca dergiyi tercih ediyorlar" diyin. "Ayriyeten", "peşinen", "gün be gün", "kat be kat", "can ü gönülden", "envai çeşit" tâbirlerini kullanmayın; "ayrıca", "peşin olarak", "günden güne", "kat kat", "yürekten", "çeşit çeşit" veya "her türlü" diyin. Baştakilere Frenkçede "barbarizm" denir; halk dilinde sık sık kullanılmalarına rağmen gramer kurallarına veya yerleşmiş team... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Füsun Akatlı,”Anadilin sınırlarında bir nöbetçi”, Virgül, Sayı 9, Haziran 1998 Şiar Yalçın bir dil uzmanı olmadığını söylüyor. "Aslında hukukçuyum fakat çocukluğumdan beri merakım dil, yazı ve edebiyat olmuştur. Bu merakım dolayısıyla Türk dili üzerinde pek çok kitaplar okudum, Arap harflerini öğrendim, eski edebiyatımızı derinlemesine inceledim. (...) Böylece dil ve edebiyat konularında, bir uzman kadar olmasa da, küçümsenemeyecek bir bilgi ve birikim edindim." diyor. İngilizce ve Fransızcayı anadili kadar, Latince dahil birkaç Batı dilini de okuduğunu anlayacak kadar bildiğini gene kendisinden öğreniyoruz. Hemen ardından Fransızların bir deyimini aktarıyor: "Körler ülkesinde tek gözlüler kraldır." Bu deyim ülkemizde yalnızca Türkçe, dil konularında değil, birçok başka konuda, doğrusuyla eğrisiyle fikir üreten, kalem oynatan pek çok kişi için uygun düşebilir. Ama Şiar Yalçın'ı okuduktan sonra onun "tek gözlü"lerden olduğuna inanmak için, ya gözsüz ya çok açıkgöz olmak ... Devamını görmek için bkz. | |
Aytekin Hatipoğlu, “İş işten geçse de…”, Yeni Yüzyıl, 1998 Kimilerine göre iş işten geçti; biz dilimizi kaybettik ve bu, felaketin habercisidir. Kimilerine göre de hiç böyle bir sorunumuz yok, dilde olup bitenleri böyle değerlendirmek, çağdaş hayata akıl erdiremeyen, geçmişin değerlerinde direnen, yaptırımcı zihniyetin işi. Bu tartışma süredursun, dilde bir şeyler olduğu çok açık. Doğru Türkçedeki yazılar da gösteriyor ki, bugün konuşulup yazılan Türkçe, bir "yanlışlar torbası"na dönüştü. Doğru Türkçe, dil ve dil yanlışlarıyla ilgilenenler için yalnızca yanlışlardan bir derleme değil, doğru ile yanlışı ayırmak için de bir klavuz. Selahattin Özpalabıyıklar, “Benim Türkçem senin Türkçeni döver!”, Virgül, Sayı8, Mayıs 1998 Belki de bu yazıyı yazmak gerekmiyor artık: Öyle ya, Şiar Yalçın bir süredir "Doğru Türkçe" yazılarını yazmıyor: Dilinde tüy bittiği halde sözünü dinletemedi.Belki de sakalı olmadığı için. Ama bıraktığı izler (hem olumlu hem de olumsuz; ama korkarım daha çok olumsuz olanları) sürüyor, sürecek de... Dolayısıyla bu yazının her şeye rağmen bir işlevi olacak. Belki de en önce şunu söylemem gerekiyor: Ben "Öztürkçe"ci değilim.Hatta bir vakitler (eski) TDK'nın -her ne kadar bu konuda yazmamış, sadece konuşmuş olsam da- en hızlı muhaliflerinden biri olduğumu söyleyebilir(d)im. Ama bu, yeni TDK'nın yanlısı olduğum ya da en azından muhalifi olmadığım anlamına gelmiyor: "yeni" TDK, birazcık aklı, izanı ve insafı olan -bu hayli duygusal ve "alttan çalıştığı" için "kinik" diyebileceğim ölçütüm ilk anda biraz sonra Şiar Yalçın'da eleştireceğim "despot, buyurgan, dayatmacı tavır"dan ... Devamını görmek için bkz. | |
Bülent Somay, “Dilimizi sokan bal arısı”, Virgül, Sayı 6, Mart 1998 Şuursuz bir protoplazma yığınından "insan" olmaya geçişteki en önemli adımlardan biri dil öğrenmektir kuşkusuz. Günümüz insanı "dil"i hazır bulur gözlerini açtığında; öğrenmesi, ezberlemesi gereken bir dizi kural yığını gibidir dil. Dil de her canlı varlık gibi değişir, gelişir; ancak "canlı" teşbihi, bir hayvana yapılan bir benzetmeden ziyade, dev bir bitkiye yapılan benzetme gibidir: Çok ağır hareket eder dil, yavaş yavaş güneşe döner, yılda, onyılda birkaç santim hesabıyla köklerini yayar. O yüzden de, kısa ömürlü, dikkatleri çabuk dağılan insanlar nasıl bitkilerin hareket etmediğini sanırlarsa, dilin de cansız, hareketsiz olduğunu sanırlar. Bitki teşbihini biraz daha ilerletelim: Dil, bir hayvan gibi kendini savunamaz; bir bitki gibi hantal, ama bir bitki kadar da dayanıklıdır. Dalını, gövdesini baltayla keser, köküne kezzap dökerseniz, kendini savunmaya kalkmaz, size pençe ya da boynuz atmaya ... Devamını görmek için bkz. | |
|