| ISBN13 978-975-342-730-2 | 13,5x21,5 cm, 408 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Beyaz Arif Akbaş, “Başlangıçlar üzerine bir tefekkür, BirGün Kitap Eki, Ocak 2010 Her yazar yazacağı şey açısından başlangıç tercihinin kritik olduğunu bilir: “Yalnızca sonrasında yazacaklarını belirlediği için değil, aynı zamanda bir eserin başlangıcı, kestirmeden söyleyecek olursak, sunduğu şeye ana giriş olduğu için de kritiktir.”(s. 21) Dahası aynı durum şu an ben bu metni yazarken de fazlasıyla geçerlidir. Edward W. Said gibi bir entelektüel için, onun Türkçeye çevrilen en son kitabı olan Başlangıçlar’a nasıl bir başlangıç yapabileceğim hususunda bir hayli düşünmüştüm. Sonra onun yazmış olduğu bir kitap tanıtım yazısı aklıma geldi. Said, Erich Auerbach’ın; ‘Mimesis: Batı Yazınında Gerçeğin Temsili’ kitabını “Maddi Dünyanın Eleştirisi” isimli yazısında tanıtıyordu. Pratikte şu an benimle aynı işi yapıyordu. Niye söylemeyeyim, belki de aynı sıkıntılı ruh halini taşıyordu. Eleştiri yazarları için, “özellikle de eğer yazdıkları yazıların bir dönemden fazla okunmasını istiyorlarsa, bu kitapların etkisi son derece az ve itibarlarının süresi şevk kırıcı bir şekilde kısa olacaktır.” (Ayraç, 2009) Hele bu yazılar daha kısa bir şekilde dergi vb. yerlerde çıkıyorsa. Bu yüzdendir ki eleştiri yazıları genelde kısıtlı bir çevre tarafından beğenilir ve gerçekten entelektüel bir keşfin etkisiyle ilişkilendirilir. Başlıktan da anlaşılabileceği gibi, Said’in kitabı, niyet ve yöntem açısından başlangıçlar üzerine geliştirilmiş bir dizi tefekkür çabasının neticesinde ortaya çıkmıştır. Başlangıçlar, bazı akademisyenlerin tabiriyle söylersek “tekinsiz eleştiri” adını verebileceğimiz türe ait, yani esasen tarihsel ya da filolojik araştırmacılığın geleneklerine, sağduyuya dayalı uzlaşımlara ve hatta ne saklamalı, takvalarına dayalı olmayan eleştiri kitaplarından biridir. Auerbach’ın İstanbul’da yazdığı Mimesis gibi Başlangıçlar’ın da uzun yıllar boyu bir eleştiri başyapıtı olarak kalacağı kanaatindeyim. Gerçekten büyüleyici bir kitap. “Tekinsiz Eleştiri” konusunda kitabın Morningside baskısına yazdığı önsözde Said, “Fakat Başlangıçlar’da yapmaya çalıştığım şeyi nitelendirmek için bu yeterli değildir, ya da en azından tekinsiz eleştiri ile beyhude ya da iktidarsız bir akıldışılık-varlığı ‘uçurum’ ya da ‘aporia/çıkmaz’ gibi sözcüklerle ifade edilmeye başlanmış bir akıldışılık- arasında kurulan özdeşleştirme konusunda.” diyordu. Zira bir inceleme konusu olarak başlangıçları ayrı bir değerlendirmeye tabi tutan Said’in tüm amacı akli ve işe yarar bir başlangıç belirlemekti ve esasen mantıksal başarısızlıklarla ve bunun uzantısı olarak, tarihdışı absürtlüklerle ilgilenmek şöyle dursun, şeyleri başlangıçtan itibaren, tarih içinde tahrif etmeye girişen tarihsel geribakışın gerektirdiği muazzam çabayı tasvir etmeye çalışıyordu. Bu minvalde Said kitabına yaşlanmayan zekânın bir abidesi olarak değerlendirdiği Vico’dan bir alıntıyla başlıyordu: “Öğretiler başlangıçlarını, inceledikleri meselelerin başlangıcından almalıdır.”(Yeni Bilim) Başlangıç fikirleri Said’in bu muazzam eseri önsöz dışında altı bölüme ayrılmıştır. Kitabın ilk kısmında başlangıç fikirleri konusu anlatılıyor. Sonra sırasıyla; Başlangıç Niyeti Olarak Roman, Bir Metinle Başlamak, Abecedarium Culture (Bizim ifademizle Kültürün ABC’si) Madumiyet, Yazı, Bildirim, Söylem, Arkeoloji, Yapısalcılık konuları anlatılıyor. Sonuç kısmında ise Bundo Vico’nun kendi eserlerinden yola çıkarak bir takım değerlendirmeler yapılıyor. Kitabın sonuç bölümünden sonra ise okuyucuya faydalı olabilecek kısa notlar açıklamalar halinde verilmiş. (Kitapların bu kısımları çoğu nitelikli okuyucu için eminim ki en keyif alınan yerleridir.) Said, çokça düşündükten sonra kitabına şu cümlelerle başlamıştır: “Nedir başlangıç? Başlamak için ne yapmak gerekir? Bir faaliyet ya da bir an ya da bir mekân olarak başlangıcı özel kılan nedir? Öyle kafamızın estiği zaman başlayabilir miyiz? Başlangıç için nasıl bir tutum ya da ruh hali gerekir? Tarihsel açıdan bakıldığında, başlangıç için en elverişli denebilecek bir an, başlangıcın en önemli faaliyet olduğu bir birey var mıdır? Edebiyat eseri açısından başlangıç ne kadar önemlidir? Başlangıç hakkında bu tür sorular sormaya değer mi? Eğer öyleyse, bunları somut, anlaşılır ve bilgilendirici şekilde ele almak ya da cevaplamak mümkün müdür?” (s.15) Aslında bunlar kitabın başlangıç sorularını oluşturuyor. Bu soruları ayrıntılı olarak düşünen Said bazı sınırlamalar getiriyor kendince. Çünkü uzun uzadıya tartışılması neredeyse olanaksız tüm bu sorular. Dolayısıyla bir başlangıcı tarif etmek için Said’in ifadesiyle söylersek; ya da buna dikkat çekmek istediğimizde belli bir lugat kullanırız – başlangıç ve yola çıkış kökenler ve özgünlük, iptida, açılış, devrim, otorite, kalkış noktası, radikalizm vs. Kısaca şunu diyebiliriz ki kişi gerçekten yazmaya başladığında başlangıç girişimini niteleyen bir dizi karmaşık koşul oluşur. Said, tam da bu manada bize bu karmaşık süreci açıklamaya çalışıyor. Yazar bu kitabında Milton, Hopkins, Wordsworth gibi büyük şairler ile, Dickens, Hardy, Conrad, Mann, Proust gibi romancıların eserlerini, özellikle Vico, Auerbach, Freud ve Foucault'dan hareketle geliştirdiği kendine özgü kuramsal perspektiften okuyarak, bir eser yazmaya "başlama"nın filolojik, felsefi, psikolojik ve tarihsel boyutlarını analiz ediyor. Bu esrinde Said, edebiyatı; tarih, felsefe ve toplumsal söylem ile birlikte değerlendiriyor. Başlangıçlar’ın üslubunun hem kitabın yapısı hem de argümanının takip ettiği çizgi bakımından, birçok farklı şeyi ifade eden melez bir dili olduğunu düşünüyorum. Tabi dildeki bu nüansları bize kazandıran sayın çevirmene de ayrıca teşekkür etmem gerekiyor. |