| ISBN13 978-975-342-674-9 | 13x19,5 cm, 400 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Fırat Genç, “Anti-kanser hücreleri”, Express, Temmuz 2009 Kojin Karatani, yıllara yayılan düşünsel arayışını somut mücadelelerle birleştirmenin uğraşını vermiş bir düşünür. Akademi dünyasında hayli yaygın olan “eleştirel şıklığın” korunaklı konumuna hapsolmayıp günlük politik kavga içerisinde ellerini kirletebilme cesaretini gösterebilmesinden anlayabiliyoruz bunu. Bu arayışın bir sonucu olarak 2000 yılının haziran ayında kurulan Yeni Birlikçi Hareket, başarıya ulaşamamış bir deneyim olarak tarihte yerini alsa da, hatırlanmayı hak ediyor. Hareketin temel politik hattı, Karatani’nin kapitalist sistem içinde sermaye birikimine dair geliştirdiği analize dayanıyordu. Buna göre, sermayenin artı-değer üretebilmesi iki ana uğrakta gerçekleşir: Meta haline gelmiş olan işgücünün sermayeye kiralanması ve de üretim sürecinde ortaya çıkan ürünlerin tüketicilere satılması. Sermaye sahiplerinin kapitalizm içerisinde yok olmadan kendilerini idame ettirebilmeleri için bu iki uğrağın da aksaksız işlemesi şarttır. İşçi sınıfı, bu değer aktarımı düzeneği içerisinde iki pozisyonda somutlanır: Üretici olarak işçiler ve tüketici olarak işçiler. Karatani’nin bu tezden hareketle çıkardığı politik sonuçsa, işçilerin öznel gücünün bu iki uğrağı kesintiye uğratabilme olasılığında yattığıydı. İşçiler ya emeklerini satmayı reddedeceklerdi ya da kapitalist sistemde üretilen ürünleri tüketmeyeceklerdi. Sosyalist/komünist/anarşist mücadelenin heybesi bu denklemin ilk kısmına yönelmiş deneyimlerle doluydu. Genel grevlerden işyeri işgallerine, “Çalışmayı reddet!”sloganlarına bunun örnekleri mevcuttu, ancak bunların tümü, Karatani’ye göre, zaten yenilgiye mahkûm teşebbüslerdi. Yapılması gereken, alternatif bir tüketim alanının yaratılıp sermayenin hayatta kalma damarlarının kesilmesiydi. Ama bunun mümkün olabilmesi için bu mücadeleye girişmiş olanların özgürce üretebilecekleri ve tüketebilecekleri alanların yaratılması gerekiyordu. Yeni Birlikçi Hareket, bu alanların, yani iç içe örülmüş üretim ve tüketim kooperatiflerinin oluşturularak toplumsal bünyeyi sarmış “kapitalist kanser hücreleri”ne karşı “anti-kanser hücreleri”nin yaygınlaştırılmasını öngörüyordu. Böylece sermaye-ulus-devlet üçlüsüne karşı –birbirine kopmazcasına bağlı bu üçlüden yalnızca tek birini hedef alıp diğerlerinin güçlenmesine yol açmaksızın– özgür bireylerin birliğini kurmak mümkün olacaktı. Birlikler pratikte Yerel Mübadele Ticaret Sistemi denilen bir dolaşım örgüsü üzerinden işliyor, böylece parasal bir fazla yaratılıp malî sermayenin oluşmasına engel olunuyordu. Yetki sahibi kişilerin kurayla seçilmesi yoluyla iktidar mücadelesini tümüyle anlamsızlaştırmayı hedefliyorlardı. Birlik içinde yer alan tüm bireylerin birden fazla nitelikle tanımlandığı gerçeği bir ön kabul olarak tespit ediliyor, böylece çoklu mücadele ortamlarının birbiriyle ilişkilenmesi mümkün oluyordu. Ancak, kapitalizmi içeriden aşmayı kendine hedef olarak seçmiş, ulus-devlet sınırlarını ve cinsiyetçi işbölümünü yerle yeksan kılmayı bir zorunluluk olarak önüne koymuş olan Yeni Birlikçi Hareket fazla uzun ömürlü olamadı. Kapitalizm karşıtı iddiasını bu iddianın asıl sahibi olan kitlelerin siyasal eylemine tahvil edemediği, mücadeleyi tüketim alanıyla sınırlı tasavvur etme hatasına düştüğü, aksi yöndeki tüm iddialarına rağmen politik mücadeleyi salt bir etik kerteye indirgemekle yetindiği için geride sadece zihin açıcı kıvılcımlar bıraktı. |