YAŞAM (ki)'den, s. 43-51
1.
Yaşamın, en temelde, bağımsız, kendine yeterli olmaya
çalışmanın süreci olacak — doğumda, tam bağımlıydın;
sonda, ölümde ise, —başarabilirsen— tam bağımsız
olabileceksin.
Ama, ikisinin (doğum ile ölümün) arasında, hep bir
gelişme olacak yaşamın : bir 'ilerleme' değil; şu ya da
bu yönde, bir gelişme...
Kendine yeterli olma, bağımsız olma yönünde ise, gelişmen,
hep, başka kişilerle kurduğun ilişkilerin içinden geçerek
yürüdüğün bir yol olacak.
Bağımsızlığın, bağımlılıklardan geçecek.
Yaşamını, ancak bağımlılıkların içinde bağımsız
kılabilirsin — ki, yaşamı özgürleştirmen, onu, sürekli,
bir yerlere bağlayıp, sonra, o yerlerden koparabilmen
olsun.
Yaşam, kopmadan kurtulamaz —
ama bağlanmadan da kopamaz.
Yaşamında kurtuluş, hep, bağlanıp —kendini
bağlayıp— sonra, hep, bağlarını koparman olacak.
2.
Yaşamın, seni ulaşman gereken düzeyin altında tutmağa
çalışan eğilimlerle (bu arada kendininkilerle de)
savaşmakla geçecek. — Bu yüzden de, ulaşman
gereken düzeye ulaşamayacaksın; yani, başarılı olacak
o eğilimler, sonunda. Zaten, belki, istedikleri de budur:
Senin, onlarla savaşmak yüzünden, ulaşman gereken
düzeyin altında kalman...
Ama savaşacaksın, gene de : sonuç her iki durumda da
aynı olmayacak mı zaten — sen, zaten, ulaşman
gereken düzeyin altında kalmayacak mısın ki? —
Ama, savaşırsan, en azından (nereye gelebilirsen)
geldiğin düzeye savaşarak gelmiş olacaksın — bu da boşuna
olmayacak.
3.
Yaşamın, çatışma olacak — kendinle ve bütün
ötekilerle çatışmalar yaşaman...
Yaşam, kendiyle çatışmadır — çarpışma, savaşma : ki,
sonunda da, tabiî, kaybetmektir — savaşı da,
kendini de...
4.
Yaşamın, kendi kendine ağırlık haline getirdiğin
şeylerin altında ezilmenin süreci olacak.
Yaşamı 'hafifçe' yaşayabilseydin, yaşamın olayları da
uçup giderler, sana yük olmazlardı — ama o zaman da,
uçucu, boş olurdu yaşamın. Bu yüzden, yaşadığın her olayı
'ağır'laştıracaksın; ki uçup gitmesin, omuzuna çöksün;
sen de onun yükünü taşıyasın.
Yaşaman, yaşamın yükünü yüklenmen olacak.
Yaşam, yükleneceğin yüktür.
Yaşamın, yükündür.
5.
Yaşamın ne denli yük olduğunu biliyorsun; bileceksin
— bu yükü omuzlarından atmadığına, atamadığına,
ya da atmak istemediğine, isteyemediğine göre de,
onu taşımalısın, taşımak zorundasın, taşıyacaksın —
ki, zaten, işte, taşıyorsun...
(Kundera Sisyphus hep yeniden gerisin geriye yuvarlanacak olan taşını hep yeniden yüklenip tepeye taşır. Camus'ye göre, "mutlu olduğunu düşünmeliyiz" onun.)
6.
Yaşamda atmak isteyeceğin her adımın
bir bedeli olacak : ancak bedeli ödemeğe
hazır olursan atabileceksin o adımı — bedeli
'peşin' ödeyemeyeceksin; adımı atmaya hazır değilsen,
bedeli de ödeyemezsin: Adımı atma anında,
bedeli de ödemeğe hazır hâle gelmiş olacaksın.
7.
Yaşamın, gitmek isteyebileceğin yerdir —zaten,
bu yaşamı yaşadığına göre, oraya gitmek istemişsin,
istiyorsun demektir : yaşam, gittiğin —ve gitmek
istediğin; zaten de gideceğin— yerdir.
— Zaten, işte, oradasın...
8.
Yaşam gidince ne yapacağını bilemediğin, ama gitmek
istediğin yerlere doğru katettiğin yollardan oluşacak —
ki, bunlar, belki, o yerlere gitmek istediğini bile ancak
sonradan anlayacağın yollar olacak...
9.
Yaşamın öyle noktalara gelecek ki,
eski çerçevesinden çıkıp dört bir yana açılan
yol ağızlarında duruyor olacak;
ama, göreceksin ki, bu yollar hiç de
yeni yerlere ulaşmıyor — hatta, hiçbir yere ulaşmıyor :
'çıkmaz sokak', hepsi...
Yaşamın 'çıkmaz sokak'lara çıkmakla geçecek
— hem de, bunlardan değil çıkmak,
giremeyeceksin bile onlara!
Yaşamın çıkılamazlıklara girememekle geçecek.
10.
Yaşamın, sürekli gireceğin çıkmazlardan oluşacak;
hep girip, hep çıkacaksın çıkmazlara, çıkmazlardan :
son gireceğin çıkmaz da, hiç çıkamayacağın çıkmaz
olacak — sen en son çıkmazına girdiğinde,
yaşamın da 'düze' çıkacak...
11.
Yaşamının büyük bir bölümü,
yaşamına yön verme çabalarınla geçecek
— öyle ki, gün gelecek, bakacaksın,
yaşamın, yön bulma çabasıyla döne döne,
yola hiç çıkamamış...
Yaşamın yönünü bulmağa çalışırken,
yaşamın yolunu bulamayacaksın.
Yaşamın, yön bulmaya çalışırken, yolsuz kalacak
— yaşamın yönünü bulacağım derken,
yolunu yitireceksin.
— Sonunda, yaşamın yönünü bulsan
—bulduğunu sansan— bile, bakacaksın ki,
yolunu yürüyecek durumda değilsin artık...
Yaşamın, yönsüz —yönü olsa bile, yolsuz— kalacak:
Yönsüz, hem de, yolsuz yaşayacaksın.
Yaşamının yolu hiç olmayacak;
belki, yönü olsa bile...
Yaşamının yolu yok.
12.
Yaşamda sık sık istemediğin durumlarda
kalacaksın — ama, geriye dönüp böyle durumlara
giriş nedenlerini düşündüğünde, göreceksin ki,
o durumlara girmen, her seferinde
senin bir duruma girmek istemenden kaynaklanmış —
yaşamının durumlar zincirini izlediğinde,
bulacağın, hep, kendin olacak.
Yaşamında, hep, kendini, girmek istemediğin
durumlara sokmak isteyeceksin — ve,
sokacaksın...
13.
Yaşamını önceden yaşamağa çalışacaksın hep —
oysa olanaksızdır bu : yaşamın ancak yaşandıktan
—sen onu yaşadıktan— sonra,
senin yaşamın haline gelecek
Yaşamını yaşamadan yaşayamazsın
— yaşamın, yaşanınca, yaşamındır.
Ama yaşamını önceden yaşamağa çalışmadan da
edemeyeceksin : yaşadığın kadarından çıkardığın
sonuçlar seni belirli yol ayırımlarına götürecek
— oralarda da, 'şuraya doğru / ya da buraya doğru'
kararını vermeğe zorlayacak:
Vermek zorundasın bu kararları.
Oysa senin kararlarına aldırmaz yaşamın —
karşına öyleşeyler çıkarır ki, uçup gider o
—sözümona 'derinlemesine düşünülmüş'—
kararlar, yönelmeler, hedefler :
çünkü, işte, yaşanmamışlardır.
İşte, yaşananlar alıp götürür yaşamını
— yaşamın da, budur işte:–
Yaşamın, yaşadıklarındır
— yaşamaya 'karar' verdiklerin,
ya da yaşamak 'istedik'lerin değil...
14.
Yaşamında hep 'sahici' olmaya, yaşadıklarını 'sahiden'
yaşamaya —yaşamı 'sahi' yaşamağa— çalışacaksın;
ama, yaşadıklarında hep bir sahtelik arkaplanı,
bir yapmacıklık çizgisi, bir uydurulmuşluk havası
boy gösterecek.