Leyla İpekçi , “Korkunun Uzmanları”, Virgül, Sayı 14, Mayıs 1999
Dayaktan korkan çocuk, buluğ çağına geldiğinde ilk kalıcı endişelerini de taşımaya başlar. Çocuğun dayaktan korkması bir tepkidir ve büyüdükten sonra da benzer koşullarda kendini tekrar ederek var olmaya devam eder. Freud'un tespit ettiği gibi ilk deneyimlerimize verdiğimiz tepkiler kalıcıdır. Çocuğun, küçük yaştaki korkusu, kendisi farkına varmasa da, dayaktan değil, dayağı atan kişidendir. Yaşı ilerledikçe korkularının üzerini pek çok kaygıyla örtecektir. Korku, ilk korkusu, kaygıdan çok önce gelmiş ve daha derinlere yerleşerek kendini izlemiştir.
Yetişkin olduğunda, nereden kaynaklandığı belirsiz görünen kaygılarını korkuya dönüştürebilirse, ancak o zaman korkusunun altında yatana ulaşabilecektir. Adam Phillips, Dehşetler ve Uzmanlar adlı kitabında, "psikanalizin amaçlarından biri kaygıyı korkuya dönüştürmektir" diyor. "Egonun kaygı yoluyla kendi kendisinden gizlemeyi başardığı nesnesini bulup açığa çıkarmaktır. Korku gerçekliğin ta kendisidir, bu da bilme kapasitesiyle sarmalanmış güven içindeki bir insan öznesinin varolduğu anlamına gelir. Oysa kaygı, korkunç bir kuşkuculuk, meşum beklentilerle dolu bir bilinmezliktir. Korkunun nesnesi, kaygının ise ele geçirilemez bir mekânı vardır."
"Korkutucu bir deneyim ve onun olası tekrarlarıyla başa çıkmak için sık sık bu tekrarı tamamlayan başka bir tekrara başvuruyor oluşumuz"a değinen Phillips, korkuyu bu anlamda bir inanç eylemi olarak niteliyor. Freud'dan da yola çıkarak şu saptamayı yapıyor:
"Çocuk bir hoşnutsuzluk deneyimi yaşar ve sonra da bunun tekrarlanacağını varsayar. Korktuğumuzda geleceğin geçmişe benzeyeceğini varsayar ve geçmişin nasıl bir şey olduğunu bildiğimize inanır, biliyormuş gibi davranırız." Phillips, "neden korktuğunu bilmek, daima geçmişte yaşayabilmenin en iyi yoludur" der. "Korku hallerinde bilinen veya sezilen gelecek, geçmişin olasılıklar repertuarıdır. Korkunun öznesi, geçmişteki gelecektir. Korku anında, hayali gelecek ile geçmiş hoşnutsuzluklar birleşir."
Gerçekten de neden ve kimden korktuğunu bilmek, insanı her daim geçmişe sürükler, insan geçmişi, şimdiki zamanda yaşamaya başlar ve benliğinde bir "zaman kayması" oluşur. Geleceğinin, geçmişinden ibaret olduğuna inanır... Haksız yere dayak yemeye devam eden çocuk, dayağın ne zaman geleceğini bilmez. Çünkü onun da geleceğinin belirsizliği geçmişindeki "kötü kader"de yatmaktadır. Bu onun için adeta kesindir. Şimdiden olup bitmiştir.
Peki bu şimdiden geleceği kesin görünen dayak ne zaman gelecektir? Ya bir sonraki? Madem ortada işlenmiş bir suç yoktur, dayaklar neye göre gelecektir? En kötüsü de, dayağın hiç umulmadık bir anda geleceğini bilmektir. Çünkü bu hak edilmeyen bir dayaktır...
İşte o zaman kaygılar başlar. Phillips'in dediği gibi, "kaygı, korkuya karşı bir savunma, neden korktuğumuzu bilmeyi reddetmektir." Kaygıları ağır basan çocuk da bunu reddedebilir. Ve itiraf etmesi yıllar sürebilir. Phillips'e göre, "savunmacı çocuk egosunun amacı korkuyu kaygıya dönüştürmek, korkuyu nesnesinden ayırmaktır. Psikanalitik yorumun amacı ise kaygıyı korkuya dönüştürmek, korkunun nesnesini bulmaktır."