ISBN13 978-605-316-033-5
13x19,5 cm, 120 s.
Liste fiyatı: 208.00 TL
İndirimli fiyatı: 166.40 TL
İndirim oranı: %20
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Mimarın Soluğu
Peter Zumthor Mimarlığı Üzerine Denemeler
Yayıma Hazırlayan: Emine Bora, Elif Simge Fettahoğlu
Kitap Tasarımı: Semih Sökmen
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Şubat 2016
4. Basım: Aralık 2020

İsviçreli mimar Peter Zumthor, 1990’larla birlikte gelen enformasyon ve iletişim yönelimli ikinci postmodern dalgaya en keskin direnci gösteren kültür muhaliflerinin başında geliyor. Yazılı ve sözlü siyasi bir karşı koyuş değil bu; yaptığı işle, söz ve imge dolaşımı üzerine kurulu bu dünyanın umurunda bile olmadığını bir kez daha dışavurmuş oluyor. Üstelik de her seferinde başka bir şekilde: Bir seferinde ilkel toprak kap yapma tekniğine öykünerek, bir başkasında kayaların tektonik dizilişinden ilham alarak, ötekinde ise kereste depolarına sığınarak ya da balık sırtından esinlenerek. Her seferinde malzemeyle ve durumla tamamen kendine has bir ilişki kuran işlerinin tek ortak yanı doğrudan duyulara dokunmak, duyuları uyarmak üzere kurgulanmış olmaları. Bu kitapta Peter Zumthor’un dünyası, kendisine 2008’de mimarlığın Nobeli sayılan Pritzker ödülünü getiren işleri ele alınarak irdeleniyor.

İÇİNDEKİLER
Neden Zumthor?

Ne Münzevi Ne de Star

Maddenin Yoğunluğu

Zumthor'un Vaadi

Gugalun Evi

Kaynakça


OKUMA PARÇASI

Neden Zumthor?, s. 11-14

Frederic Jameson’un ünlü makalesi (1988) birçok alanda olduğu gibi mimarlıkta da Postmodern’in alımlanışında bir dönüm noktasına işaeret eder. [1] O zamana kadar bir “ana akım” olarak değil, Modernizme karşı koyuş olarak alımlanmış olan Postmodernizmi Ernst Mandel’in ünlü kitabına referansla “Geç Kapitalizm”in kültürel ve gündelik hayatının tezahürü olarak adlandırır. Jameson’un yorumu bir statü değişikliğinden ibaret de değildi. Jameson’un kastettiği, Postmodern’in neliğiyle ilgili mecrayı da değiştiriyordu. O zamana kadar Modern’in eleştirisi olarak görülmüş olan Postmodern, Modern’in görmezden geldiği iki mecra üzerine kurmuştu hem eleştirisini hem de kendi hareket alanını. Avrupa kaynaklı “geçmiş” ve “hafıza” bir yanda, Amerika kaynaklı “popüler kültür” ve gündelik hayat pragmatizm”i öte yanda. Oysa Jameson, hareketin ve imgenin sorunsallaştırılmasında, alışveriş merkezlerinde, galerilerde, şeffaf asansörlerde, yürüyen merdivenlerde, plazalarda, aynalı gökdelenlerde arıyordu postmodernin izlerini. Dolayısıyla tüketim mekânlarında ve esasen de tüketimin kendisinde.

Jameson makaleyi biraz daha sonra yazmış olsaydı muhtemelen ancak hesaplamayla (computational) başa çıkılıp şekil verilebilen eğilip bükülebilir yüzeylerde, “yalın üretim”de ve tasarım ile imalatın arasındaki duvarların erimesinde arayacaktı yeni dönemin ruhunu. Böylece “ana akım”ın mecra değiştirmesiyle birlikte eleştirisi de...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Ömer Altan, "İmgeden önce duyu vardı", K24, 25 Şubat 2016

Kitabın arka kapağındaki ilk cümle şöyle: “İsviçreli mimar Peter Zumthor, 1990’larla birlikte gelen enformasyon ve iletişim yönelimli ikinci postmodern dalgaya en keskin direnci gösteren kültür muhaliflerinin başında geliyor.” Mimarlık hakkında derin mâlûmata sahip olmayan, amatör ilgiyle hareket eden bir okuyucu için bu cümle açımlanmaya değer saptamalar içermekte.

Anladığımız kadarıyla İsviçreli bir mimar var, ismi Peter Zumthor. Kitap, alt başlığında belirtildiği üzere bu ismin mimarlık faaliyeti üzerine metinlerden oluşmakta. Bu kişi 1990’lı yıllarla birlikte gelen enformasyon ve iletişim yönelimli ikinci postmodern dalgaya direnç gösteriyor. Bu dalgaya direnç gösterdiği için de, kendisi bir kültür muhalifi. Öyleyse bu dalga, kitabın içinde zararlı bir cereyan olarak telakki edilmekte. Fakat bu postmodern karakterdeki mimarlık yaklaşımı neden ve nasıl zararlı etkiler ortaya çıkarmaktadır. Peter Zumthor mimarlığı bu yaklaşıma nasıl karşı durmaktadır. Böylesi bir dalgaya karşı duruşu üzerinden tanımlanan Peter Zumthor mimarlığının asli karakteri nedir.

Cevapları kitap boyunca açığa çıkacak önemli sorular taşıyan bu cümle, dar hacimli eserin Peter Zumthor mimarlığını hâlihazırda yaygınlık gösteren enformatik eğilimli postmodern mimarlık pratiğinin açmazlarıyla ilişki içerisinde anlatacağını müjdeliyor.

Okudukça Frederick Jameson’un mimaride postmodernizmi, hareketi...

Devamını görmek için bkz.

Kahraman Çayırlı, "Akıcı bir mimari dersi: Mimarın Soluğu", Taraf, 19 Şubat 2016

Düşman'da [Enemy / Denis Villeneuve, 2013] arka plânda birbirinin aynısı, seri inşa edilmiş onlarca apartman katı, gökdelen katı var da, bir insandan iki adet aynı diye niye bu kadar şaşırtıcı oluyor? Film boyunca tüm suçlu, bu gökdelenler, bu çok katlı binalarmış gibi sık sık bu fazla modern büyükşehir arka plânıyla yüzleştiriliyoruz. Bu iki karbon kopya adam, Apple bilgisayarlardan birbirlerini googlelarlarken üniversite kampüsünde bile karşımıza çıkan bu modern mimari fazladan bir şeyler söylüyor. Fordist, sade-basit ama “aynı”yı çoklaştırıcı bu mimari ile örümceği bir arada düşünmemiz gerekebilir.

Polytechnique’te [2009] Villeneuve, arka plânı yine yüksek katlı modern binalarla resmediyor. Modern mimaride “aynı”nın çokluğu, kütüphanede kitap rafları arasında gezinirken ya da koridorda öğrenci dolapları ile karşımıza çıkıyor. Ayrıca fotokopi makinesi ve kadınlar tuvaletindeki ayna, bu “çok”lamaya yardım ediyor, onu yeniden üretiyor. Yürüyen merdivenleri, sıradan merdivenleri, kütüphane tavanındaki ışıkları ve üniversite binasındaki pencereleri de aynı çerçeve içinde düşünebiliyoruz.

Incendies’te [2010] ise Villeneuve, hikâyesini Kanada – Lübnan hattında kurunca anlaşılıyor ki konuşulması gereken başka sosyolojik olgular da var. Ortadoğu’da, oryantalist bir hazla da belki, kamera sadece taşların çokluğunu resmediyor. Malumunuz, “doğu”da ev...

Devamını görmek için bkz.

Zeynep Göğüş, "Işığı yakalatan anlar ve mimari", K24, 29 Eylül 2016

İhsan Bilgin’in Peter Zumthor Mimarlığı üzerine denemelerini içeren Mimarın Soluğu kitabı hakkında yazmaya başlarken öncelikle ne mimar ne de kitap eleştirmeni olduğumu belirtmeme izin verin. Hayatımın bir döneminde Zumthor ile duyusal ve duygusal bir bağ kurmuş olmam üzerinden hareket edebilirim sadece. Kaldı ki, doğrusu da mimarlığın herkes için olduğu değil mi?

Bir mimarın eseriyle duyusal bağ nasıl kurulur? En azından benim kişisel deneyimimde bunu Zumthor’un ışığıyla anlatabilirim belki de…

Bu ışığı nasıl yakaladığımın öyküsüne gelince… Bazen küçük çocuklar, kan bağı olmayan insanları dede olarak benimseyebilirler. Oğlum için de Karlsruheli mimar Prof. Dr. Egon Martin (1931-2012) böyle biriydi. Birlikte yaptığımız bir kayak seyahati dönüşünde Egon ve karısı Barbara’yla Bregenz’e uğradık. Bu ilk gidişimiz değildi Avusturya’nın Almanya ve İsviçre ile temas noktasındaki bu şehre. Bregenz’deki kısaca KUB olarak bilinen müze ya da sergi evi bizim için Avusturya’daki kayak köyü Gashurn’a yaptığımız her kış seyahatinin ardından çağdaş sanat sergilerini gezmek için vazgeçilmez bir duraktı.

Bir mimari eseri gezdikten sonra sizde anısı kalıyorsa, mimari kavramlarla tanışıklığınız olmasa da içinizden oraya tekrar gitmek ve farklı deneyimler yaşamak geliyorsa, mimarı başarıya ulaşmış sayabiliriz herhalde. Egon’la birlikte müzenin ya da Sergi Evi’nin hemen önündek...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X