 | ISBN13 978-975-342-916-0 | 13x19,5 cm, 256 s. |
Liste fiyatı: 276.00 TL İndirimli fiyatı: 220.80 TL İndirim oranı: %20 {"value":276.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"1112","item_name":"Artemisia","discount":55.20,"price":276.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için |  |
|
| | Artemisia Özgün adı: Artemisia Çeviri: Işıl Saatçioğlu Yayıma Hazırlayan: Tuncay Birkan Kapak Resmi: Artemisia Gentileschi Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Nisan 2014 | 2. Basım: Nisan 2023 |
Artemisia Gentileschi 17. yüzyıl başında yaşamış gerçek bir tarihsel figür, resim tarihine geçmiş az sayıdaki kadın ressamdan biri. Anna Banti, az sayıda vaka etrafında ressamı anlatırken, yazar sıfatıyla kendi konumunu da kitap boyunca sürekli sorguluyor. Romanın elyazmaları 1944'te bir hava saldırısı sonucunda kaybolup gidince tekrar yazmış romanı Banti; ama bu kez kendi hikâyesini de işin içine katıp kadınlık durumu üzerine, resim ve anlatı sanatları üzerine, "bir hayatı" ne ölçüde anlayabileceğimiz üzerine, karakteriyle söyleşerek sürdürdüğü derin bir düşünsel boyut da kazandırmış romana. İlk kez yayınlandıktan yıllar sonra tekrar keşfedildiğinde Susan Sontag gibi saygın eleştirmenlerde heyecan uyandırmasının nedeni de anlatı perspektifindeki bu "modernist", kendi üzerine düşünen boyut olmuş. Tabii bir de muhteşem dili… 20. yüzyıl edebiyatının ihmal edilmiş klasiklerinden, doruklarından olan Artemisia'yı, çevirmen Işıl Saatçioğlu'nun kapsamlı sonsözüyle birlikte sunuyoruz.  | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümünden, s. 11-13 "Ağlama". Hıçkırıklarımı birbirinden ayıran sessizlikte bu seda, yokuşu hızla tırmanmış, acil haberi bir an önce verip kurtulmak isteyen bir kız çocuğunun suretine dönüşüyor. Kaldırmıyorum başımı. “Ağlama”: Hecelerin kayışındaki sürat kavurucu yaz sıcağında yüksek, soğuk göklerden düşen bir dolu tanesi, bir ileti gibi sekiyor yerden. Kaldırmıyorum başımı. Yalnızım. Bir ağustos gününün bu yorgun ve ak şafağında benim için var olan şeyler hayli az. Boboli Bahçeleri’ndeki patikaların birinde, bir rüyada gibi üzerimde geceliğim, yerde, mıcırın üzerinde oturuyorum. Midemden başıma yükselen bir burkulmayla akıyor gözyaşlarım; bilincim yerinde ama elimde değil, tutamıyorum kendimi. Kafam dizlerimin üzerine kapanmış, altımda, minik taşların üzerinde ayaklarım çıplak ve gri. Tepemde, boğulan birini yutarak üzerine kapanan dalgaları andıran ve az önce indiğim yokuşta gidip gelen solgun bir kalabalık var: Kimsenin, yere oturmuş, hıçkırıklarla sarsılan bir kadına aldıracak hali yok. Sabahın dördünde ürkmüş bir koyun sürüsü gibi itişe kakışa, viraneye dönen şehirlerini kendi gözleriyle görmek ve gece boyu süren dehşetle art arda patlayan Alman mayınlarının dünyanın kabuğunu sarsma niyet ve gayretinin sonuçlarını duydukları seslerle ilişkilendirmek üzere herkes buraya akıyor. Farkında olmasam da her birinin Forte Belvedere’den göreceği manzara için ağlıyorum aslında: Mantıklı bir açıklaması yok gözyaşlarımın, ama içimde kaynıyor... Devamını görmek için bkz. |  |
 | ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
A. Ömer Türkeş, "Duyduğumuz rahatsızlık", Radikal Kitap, 11 Nisan 2014 İtalyan yazar Anna Banti Artemisia’da 1600’lü yıllarda -gerçekten- yaşamış bir kadın ressamın, Artemisia Gentileschi’nin hayatını anlatmış. Ortaçağın erkek egemen dünyasında hem bir kadın hem de bir sanatçı olarak ayakta kalma mücadelesi veren Artemisia, Banti’nin bu sıradışı “biyografik” romanında hayatından ziyade sanatı ve tutkularıyla canlanıyor. Yazarın okuyucuya seslendiği giriş yazısında “tarihin hatırladığı tek tük isim arasında sayılabilecek cesur ve dahi ressam Artemisia Gentileschi” ifadesiyle selamladığı kahramanın hayat hikâyesi kısaca özetlenmiş; 1598’de Roma’da, Pisalı bir ailede doğdu. Usta ressam Orazio’nun kızı. Genç kızlığa yeni erdiği sıralarda onurunun ve sevgisinin ırzına geçildi. Resmi bir iğfal davasında aşağılandı. Napoli’de resim akademisi açtı. 1638’e doğru, Papa’ya başkaldıran, bölücü İngiltere’ye gitme yürekliliğini gösterdi. Sözleri ve eserleriyle erkek ve kadınların iş hayatında eşit hakları ve her iki cins arasında ruh eşitliği olması gerektiğini savunan ilk kadınlardandı. Ölüm tarihi ise -bazı kaynaklarda 1653, bazılarında 1656 olarak gösterilmekle birlikte- kesin değil. Artemisia Gentileschi’nin hayatı başka yazar ve yönetmenlere de esin vermişti. Çeşitli tiyatro oyunlarına, “Painted Lady” adlı kısa tv dizisine ve Agnès Merlet’in “Artemisia” filmine konu edilen bu ayrıksı kadını bir kurmaca kişilik olarak canlandıran ilk roman... Devamını görmek için bkz. |  |
Özlem Ertan, "Enkaz yığınından yeniden doğdu", Taraf Kitap, Mayıs 2014 Sanat tarihçisi ve yazar Anna Banti, bir zamanlar evi olan enkaz yığınının yanında öylece duruyordu. Kim bilir kaç senedir içinde taşıdığı, bütünleştiği bir eski zaman ressamının, yıkıntıların arasında gömülü olduğu hissinden bir türlü kurtulamıyordu. Aslında böyle düşünmekte pek de haksız sayılmazdı. Ne de olsa İkinci Dünya Savaşı ve Alman istilası, Anna Banti'nin Floransa'daki evini başına yıkmış ve 1600'lü yıllarda yaşamış ünlü kadın ressam Artemisia Gentileschi'nin öyküsünü yok etmişti. Oysa Banti, eserlerini çok iyi tanıdığı sanatkârın biyografisini uzun ve zahmetli çalışmaların sonunda tamamlayabilmişti. Tam da taslağın üzerinde biraz daha çalışmayı planladığı esnada o korkunç hava saldırısı gerçekleşmiş ve biyografi, enkaz yığınlarının arasında yitip gitmişti. Aradan zaman geçti ama sanat tarihçisinin içine yuva kuran suçluluk duygusu yerinde kaldı. Banti, Artemisia Gentileschi'nin öyküsünü iyi koruyamadığını düşünüyor ve kendini yüzlerce yıl evvel yaşamış bu kadına karşı sorumlu hissediyordu. Ressamın gölgesi peşini bırakmayacaktı, biliyordu. Onun yaşamını yeni baştan kâğıtlara dökmeden suçluluk duygusundan kurtulamayacağının da bilincindeydi. Anna Banti, 1944'te yaşanan o uğursuz hava saldırısından sonra kaybının yasını tutmakla yetinmeyip Artemisia Gentileschi'nin biyografisini yeni baştan kaleme almaya girişti. Ancak bu kez yazdıkları, biyografinin sınırlarını a... Devamını görmek için bkz. |  |
Nazan Maksudyan, "Teslimiyet ve huzur", Sabitfikir Dergisi, 9 Haziran 2014 Hayatımız, her gün ve bir ömür boyu yaşadıklarımız durmadan kafamıza vuruyor ve hiç unutturmuyor. Evet, kadın olmak daha zor. Onca kazanıma, onca yeniliğe, geçen yüzyıllara, geçen binyıllara rağmen bazı şeyler, lanet olsun, değişmiyor işte. 17. yüzyılın başlarında yaşamış Artemisia Gentileschi'nin kurgusal hayat hikayesini okurken bunu hissettim. Belki Anna Banti, bakın eskiden ne kadar zordu her şey kadınlar için, zavallı Artemisia ne çileler çekerek yapabildi yaptıklarını, demek istiyor. Ama işte 2014 dünyasında hâlâ o kadar cari ki Artemisia'nın tasaları, bu kadar uzun tedavülde kalmalarını yadırgamıyoruz bile. Evet, kadın olmak zor, hâlâ zor. Bazılarımız için daha zor. Artemisia'nın yazgısı, yazarın ve dolayısıyla kahramanımızın büyük önem atfettiği “gençkızlığa yeni erdiği sıralarda onurunun ve sevgisinin ırzına geçilmesiyle” değişiyor. Bilindik hikaye: Kendinden yaşça oldukça büyük, hatta evli bir zampara, toy bir kızı romantik sözlerle ve evlilik vaadiyle baştan çıkarmaya çalışır. Bir müddet direnen genç kadın, bir an gelir iltifatlara, ısrarlara dayanamayıp “teslim olur.” Çok geçmeden adamın düzenbazın teki olduğu ortaya çıkar, kız iffetsiz damgası yer ve toplum içindeki statüsü sarsılır. 1612 yılında geçmesi bir şeyi değiştirmiyor. “Namus belası” dedikleri, milyonlarca kadın için hâlâ en büyük mesele. Artemisia'nın hayatta kalması mucize belki. Babası, meşhur res... Devamını görmek için bkz. |  |
|