ISBN13 978-975-342-916-0
13x19,5 cm, 256 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Özlem Ertan, "Enkaz yığınından yeniden doğdu", Taraf Kitap, Mayıs 2014

Sanat tarihçisi ve yazar Anna Banti, bir zamanlar evi olan enkaz yığınının yanında öylece duruyordu. Kim bilir kaç senedir içinde taşıdığı, bütünleştiği bir eski zaman ressamının, yıkıntıların arasında gömülü olduğu hissinden bir türlü kurtulamıyordu. Aslında böyle düşünmekte pek de haksız sayılmazdı. Ne de olsa İkinci Dünya Savaşı ve Alman istilası, Anna Banti'nin Floransa'daki evini başına yıkmış ve 1600'lü yıllarda yaşamış ünlü kadın ressam Artemisia Gentileschi'nin öyküsünü yok etmişti. Oysa Banti, eserlerini çok iyi tanıdığı sanatkârın biyografisini uzun ve zahmetli çalışmaların sonunda tamamlayabilmişti. Tam da taslağın üzerinde biraz daha çalışmayı planladığı esnada o korkunç hava saldırısı gerçekleşmiş ve biyografi, enkaz yığınlarının arasında yitip gitmişti.

Aradan zaman geçti ama sanat tarihçisinin içine yuva kuran suçluluk duygusu yerinde kaldı. Banti, Artemisia Gentileschi'nin öyküsünü iyi koruyamadığını düşünüyor ve kendini yüzlerce yıl evvel yaşamış bu kadına karşı sorumlu hissediyordu. Ressamın gölgesi peşini bırakmayacaktı, biliyordu. Onun yaşamını yeni baştan kâğıtlara dökmeden suçluluk duygusundan kurtulamayacağının da bilincindeydi. Anna Banti, 1944'te yaşanan o uğursuz hava saldırısından sonra kaybının yasını tutmakla yetinmeyip Artemisia Gentileschi'nin biyografisini yeni baştan kaleme almaya girişti. Ancak bu kez yazdıkları, biyografinin sınırlarını aşıyor ve kendisiyle Gentileschi arasındaki gidiş gelişlerin; iki farklı zaman arasındaki geçişlerin belirlediği modern hatta post-modern bir anlatıya dönüşüyordu.

Üç Asır Öncesinden

Metis Yayınları'nın edebiyat okurlarıyla buluşturduğu Artemisia adlı roman, üç aşağı beş yukarı böyle doğdu. Enkaz yığınlarının arasında sonsuza dek yitip giden bir taslağın gölgesinden ve yazarı Anna Banti'nin suçluluk hissiyle dolu kalemi vasıtasıyla...

Işıl Saatçioğlu'nun Türkçeye kazandırdığı kitabın, biyografi türünün hudutları arasına hapsedilemeyeceğini henüz birinci sayfayı bitirmeden anlıyorsunuz. Çünkü Anna Banti, kaybından duyduğu acıyı ve suçluluğu anlatarak başlıyor kitabına. Okur ise kendini yazarın güncesine göz atıyormuş gibi hissetmekten alıkoyamıyor.

Kitabın ilk kelimesi "Ağlama"nın kime yönelik olduğu tartışma götürür. Ya yazar kendi kendini teselli etmek için söylüyor bunu ya da içinde yaşattığı ressam Artemisia'ya "Üzülme, senin öykünü yeni baştan yazmaya başladım" demenin yolunu bu sözcükte buluyor. Neden ne olursa olsun Banti'nin, Artemisia Gentileschi ile ikinci yolculuğu ilkinden çok daha verimli geçiyor. Banti'nin evini yerle yeksan eden hava saldırısından güzel bir eser doğuyor.

Yazar bazen Artemisia'ya öyküsünü anlattırıyor bazen de kendisi araya girip neler olup bittiğini okura aktarıyor. Kimi zaman ise zamanı değiştirip Artemisia hakkında konuşuyor, bazen de içindeki ressamla dertleşiyor. Banti, 300 küsür sene evvel bu dünyadan göçüp giden usta ressam Artemisia Gentileschi'yi içinde taşıyor. Onu yakın bir dostu, arkadaşı gibi görüyor. Kitabındaki şu cümleden de anlıyoruz bunu: "Evimin enkazı altında yitirdiğim şey, ağır ve tatlı nefesiyle yüz sayfalık yazıda uykuya yatırdığım, üç asır öncesinden arkadaşım Artemisia."

Kadın Ressam Olmak

Artemisia Gentileschi, daha önce de yaratıcılara ilham vermişti. George Elliot, Romola adlı romanını, Rönesans döneminde yaşamış ve cinsiyetinin beraberinde getirdiği onca dezavantaja rağmen işinde başarılı olmuş bu kadından aldığı ilhamla yazmıştı. Tiyatro sahnelerine ve televizyon ekranına da yansımıştı Artemisia Gentileschi'nin öyküsü.

Doğrusu tam da romanlara, filmlere konu olabilecek bir hayat yaşadı Gentileschi. Roma'da, 1598 senesinde ünlü bir ressamın kızı olarak dünyaya geldi. Genç kızlığa adım attığı ilk günlerde tecavüze uğradı, başına gelenlerden dolayı mahkemede ifade verdi, toplumda aşağılandı, babasını ise utandırdı. İmalı sözlerden, alaycı bakışlardan kaçınmak için gençliğinin en güzel günlerini kapalı kapılar ve pencereler ardında resim yaparak geçirdi. Babasının isteğiyle evlendiği genç adamı zamanla da olsa sevdi. Sonunda bir kızı oldu. Ama kısa süre sonra aşkı kaybetti. Başarı, şöhret ve bir ölçüde saygı kazandı kazanmasına ama sevgisizdi. Üstelik de kurallarını erkeklerin belirdiği bir dünyada yalnız bir kadın olarak ayakta kalmanın sorumluluğunu sırtında taşımaktan yorulmuştu. Sonunda çareyi babasının yıllar evvel yerleştiği İngiltere'ye gitmekte, yeni bir hayata başlamakta buldu.

Eserleriyle ölümünden sonra da yaşamayı sürdüren Artemisia Gentileschi'nin öyküsünü kronolojik bir düzende anlatmadı Anna Banti. Parçalar hâlinde, zaman zaman araya girerek, bazen de sözü kahramana vererek derinlerine indi Artemisia Gentileschi'nin. Aslında bunu yaparken kendi iç dünyasının diplerini de su yüzüne çıkardı. 1600'lerde yaşamış ressamın sanatına, eserlerine ve erkeklerin biçimlendirdiği bir dünyada ayakta kalma çabasına odaklandı. Üstelik de edebiyat yoluyla yaptı bunu.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X