| ISBN13 978-975-342-047-1 | 13X19,5 cm, 144 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Cam Kent New York Üçlemesi I Özgün adı: City of Glass New York Triology I Çeviri: Yusuf Eradam Yayın Yönetmeni: Müge Gürsoy Sökmen Kapak Fotoğrafı: Arthur Fellig Kapak Tasarımı: Semih Sökmen |
Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd. Mücellit Sistem Mücellithanesi Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 1993 | 5. Basım: Haziran 2009 |
"Her şey yanlış bir telefon numarasıyla başladı. Aranan kişi o değildi. Fakat aynı yanlışlık ertesi gece de yapıldı. Ve böylece oyun başladı. Kişi, aranan kendisi olmadığı halde, öyleymiş gibi davranırsa ne olur? Bu rastlantı onu nereye götürür? Rastlantıların onu götürdüğü yere sürüklenmeye neden razı olur? Bu soruların cevabı yok. Suda yayılan halkalar gibi birbirini izleyen olayların peşi sıra, kişinin ardına düştüğü şey, sonunda kendi hayatı, kendi geçmişi, içindeki ben, içindeki öteki olabilir." | OKUMA PARÇASI |
Açılış Bölümü, Cam Kent, s. 7-16 Her şey bir yanlış numarayla başlamıştı; gecenin sessizliğinde telefon üç kez çalmış ve adamın biri ona başka birisiyle görüşmek istediğini söylemişti. Çok daha sonra, başına gelenleri düşünebilecek duruma geldiğinde, rastlantıdan başka hiçbir şeyin gerçek olmadığı sonucuna varacaktı. Gel gelelim bu çok sonra oldu. Başlangıçta yalnızca olay ve onun sonuçları vardı. Olayların farklı gelişip gelişemeyeceği ya da her şeyin bu yabancının ağzından çıkan ilk sözcükle önceden belirlenmiş olup olmadığı değil sorun. Sorun öykünün kendisi; bir anlamı var mı yok mu, onu da öykü anlatamaz. Quinn'e gelince, bizi oyalayacak pek bir şey yok. Kimin nesidir, nerelidir, ne iş yapmaktadır, bunların hiç önemi yok. Örneğin, otuz beş yaşında olduğunu biliyoruz. Bir zamanlar evliymiş, üstelik baba da olmuş; karısıyla oğlunun artık hayatta olmadıklarını biliyoruz. Kitap yazdığını da biliyoruz. Aslını söylemek gerekirse, polisiye roman yazmış. William Wilson... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Cem Atbaşoğlu, “Paul Auster’ın parlak kazaları”, Virgül, Sayı 5, Şubat 1998 Bir söyleşisinden biliyorum, Auster, anlatıyı asıl ortaya çıkaranın güçlü duygular, keskin yaşantılar, hatta travmalar olduğuna inanıyor. Yazmak asıl olarak yetenek işi değil, ona göre; yazmaya oturmuyor da, romanlarının içine düşüveriyor. Azmi, sabrı, çalışkanlığı belirtmeye gerek duymamış mı acaba; çünkü "yazmak"tan, başına gelen bir durummuş gibi sözediyor. Kaza gibi: Yazarken ne yazdığını, neden yazdığını bilmiyormuş. Kahramanlarına yansıyan irdeleme becerisini, yazarken bir kenara mı bırakıyor? Sonradan düşünmüyor değil çünkü: Bu kitabı neden yazdım. Quinn'i bu serüvenin içine neden attım (bu serüvenin içine neden atıldım), güçlü tutkular nereden gelir, Fogg'un babası da, Anna Blume da, Benjamin Sachs de neden yüksek yerlerden düşüyor ya da düşme korkuları çekiyorlar, benim kafamda hep bir usta-çırak taşımamın nedeni ne? Kaza yapar gibi yazılmış, içine düşülmüş bir anlatının böyle bir irdel... Devamını görmek için bkz. | |
Mustafa Kurt, “'Cam Kent': Masumiyet ve cennetin dili”, Fotografya İşin doğrusu, Paul Auster beni yazmayı düşündüğüm bu yazı hakkında hayal kırıklığına uğrattı. Çünkü o ünlü romanına koyduğu 'Cam Kent' adı ilk bakışta bana bir görselliği işaret etmişti; ancak Cam Kent'i okuyup son sayfasını kapattıktan sonra, kitabın düşündüğüm anlamda bana malzeme vermeyeceğini görmüş bulunmaktayım. Halbuki "Cam Kent" tamlaması Walter Benjamin'in şu hikâyesine de ne kadar denk düşüyordu: "Moskova'da, neredeyse bütün odaları Tibetli rahiplerle dolu bir otelde kaldım; Budist tapınaklarının kongresi için oraya gelmişlerdi. Odaların çoğunun kapısının hep aralık oluşu dikkatimi çekmişti. İlk bakışta rastlantı gibi görünen bu durumdan giderek tedirgin oldum. Sonunda bu odalarda, asla kapalı bir mekânda kalmamaya yemin etmiş tarikat üyelerinin bulunduğunu öğrendim... Bir camekânda yaşamak kusursuz bir devrimci erdemdir. Bu da bir sarhoşluk hali, çok ihtiyaç duyduğumuz bir ahlak... Devamını görmek için bkz. | |
|