| ISBN13 978-975-342-764-7 | 13x19,5 cm, 200 s. |
Liste fiyatı: 178.00 TL İndirimli fiyatı: 142.40 TL İndirim oranı: %20 {"value":178.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"439","item_name":"Kabuğunu Kıran Hikâye","discount":35.60,"price":178.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et Diğer kampanyalar için | |
|
| | Kabuğunu Kıran Hikâye Türk Öykücülüğünde 1950 Kuşağı Yayıma Hazırlayan: Süha Oğuzertem Kapak Tasarımı: Emine Bora |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Haziran 2010 | 5. Basım: Ağustos 2022 |
2011 Memet Fuat Eleştiri / İnceleme Ödülü 1950'lerde Türkçe edebiyat önemli bir dönüşüm geçiriyordu. Öyküde klasik yapıları sorgulayan bir altüst oluş yaşanıyor, şiir İkinci Yeni bağlamında yepyeni bir kimliğe bürünüyordu. Değişim edebiyatla sınırlı değildi; resimde, heykelde, karikatürde, mimaride, tiyatroda, sinemada yeni anlayışlar ortaya çıkıyor, matbaacılık, reklamcılık, galericilik ve koleksiyonculuktaki değişim birbirini destekleyerek sivil alanda modern bir kültürün oluşmasını sağlıyordu. Siyasal yaşamın çokseslileşmeye başlaması ve hızlanan kentleşme bağlamında gerçekleşen bu kültürel dönüşüm, sayı ve etkileri giderek artan edebiyat dergilerinde bireycilik, toplumculuk, gerçekçilik, öznellik, iç yaşantı, yerlilik ve taklitçilik gibi konular etrafında yoğunlaşan tartışmalara neden oluyordu. 2011 Memet Fuat Eleştiri/İnceleme Ödülü'nü alan Kabuğunu Kıran Hikâye'de Jale Özata Dirlikyapan, 1950 kuşağı öykücülüğünün serpilme koşullarını ve getirdiği yenilikleri dönemin birincil kaynaklarından yola çıkarak irdeliyor. Öncelikle, kuşağı "hazırlayan" Sait Faik, Vüs'at O. Bener ve Nezihe Meriç'in yapıtları üzerinde duran Dirlikyapan, ardından, kuşağı oluşturan Yusuf Atılgan, Orhan Duru, Ferit Edgü, Leylâ Erbil, Özcan Ergüder, Bilge Karasu, Feyyaz Kayacan, Onat Kutlar, Erdal Öz, Demir Özlü ve Adnan Özyalçıner'in öykülerinde dile gelen izlek ve teknikleri mercek altına alıyor. Öykülerde farklılaşan içerik öğelerinde gerçeküstücülük ve varoluşçuluğun izini süren yazar, anlamsızlık, hiçlik, bunaltı, kötücüllük, suç ve intihar gibi izleklere odaklanıyor. Metinlerin getirdiği biçimsel yeniliklerin ise cümle yapılarında ve kurgularda belirginleştiğini ortaya koyuyor. Kabuğunu Kıran Hikâye, bir anlamda, "hikâye"nin "öykü"ye dönüşümüne tanıklık ediyor. | İÇİNDEKİLER |
Önsöz Giriş
Birinci Bölüm 1950'li Yıllarda Türkiye'de Siyasal ve Kültürel Gelişmeler A. Siyasal Gelişmeler B. Kültürel Ortam
İkinci Bölüm Edebiyat Ortamı ve Öykü Tartışmaları A. Edebiyat Ortamı B. Öykülerin Yön Verdiği Tartışmalar
Üçüncü Bölüm Kuşağın İlk Yenilikçi Öykücüleri A. "Yeni" Olmaktan Yılmayan Öykücü: Sait Faik B. İçselliğin İncelikli Öykücüsü: Vüs'at O. Bener C. Yenileşme Yolunda İlk Kadın Öykücü: Nezihe Meriç
Dördüncü Bölüm Yeni Öykücülüğün İçerik ve Biçim Öğeleri A. Sıkça Karşılaşılan Temalar 1. Anlamsızlık, Hiçlik ve Sıkıntı 2. Kentin Sokaklarında Bunalımlı Kişiler 3. Huzursuzluğun Somut İfadeleri 4. Saldırganlık ve Öldürme İsteği 5. Suç İşleme Teması ve Suça Yüklenen Anlam 6. İntihar Eden ve Edemeyen Karakterler 7. Cinsellik 8. Gerçeküstü ve Absürd B. İçeriği Besleyen Biçimsel Yenilikler 1. Cümlede Başlayan Değişim 2. Kurgusal Düzeyde Farklılaşan Öyküler 3. "Ben"in İçinden Geçenler ve Dolaysız Anlatım 4. Dilde Deformasyon ve Şiirleştirme Eğilimi
Sonuç Kaynaklar Ad Dizini | OKUMA PARÇASI |
Giriş, s. 13-18. 1950'li yıllar, Türkiye'de siyasal ve toplumsal değişimin yoğun olarak yaşandığı, buna koşut olarak edebiyatta da geçmişle hesaplaşmanın, Batı etkisinin desteğiyle yenilenme çabalarının ve yeni kümelenmelerin görüldüğü yıllardır. 1950'lerin başlarında Türk edebiyatında öykü alanına Sait Faik, Orhan Kemal ve Sabahattin Ali'nin öykü anlayışları egemendir. Öte yandan, Mahmut Makal'ın köy notlarından oluşan Bizim Köy (1950) adlı kitabıyla başlayan "köy edebiyatı" yabana atılmayacak bir güçle gelişmektedir. Bu yıllarda öykü yazarlarının sayısında önemli bir artış gözlemlenir. Birçok kaynakta Türkiye'de "öykünün altın çağı" olarak nitelenen 1950-60 yılları arasında öykü yazan çok sayıda yazar bugün de anılmakta, yapıtları tartışılmaktadır. Yalnızca niceliksel olmayan bu değişim, o yıllarda bazı yazarların farklı söyleyiş özelliklerine ve yeni bir gerçekçilik anlayışına sahip olma çabalarında da ayırt edilir. 1947 yılında çıkmaya başlayan Seçilmiş Hi... Devamını görmek için bkz. | |
| ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER |
Rengin Arslan, “50 öykücülüğü’den bugüne...”, Radikal Kitap Eki, 23 Temmuz 2010 Okuyanlar, ilgilenenler bilirler, özellikle Batı edebiyatı üzerine yazılmış önemli bir eleştiri külliyatı vardır. Buna önemli katkılar yapanlar arasında bizim ülkemizdeki üniversitelerin İngiliz edebiyatı, Fransız edebiyatı gibi bölümlerindeki akademisyenler de dahildir. İnceleme ve eleştirilerin bir kısmı kitap olarak kitapçı raflarında kıyıda köşede bir yer edinebilir, bazıları ise akademi çevrelerinin dışına çıkmaya fırsat bile bulamaz... Kendi edebiyatımız içinse, biraz daha farklı bir durum söz konusu. Üniversitelerin Türk edebiyatı bölümleri Cumhuriyet öncesi edebiyatımızla haşır neşir olurken, Cumhuriyet sonrasına ilişkin önemli kilometre taşlarını kapsamlı olarak ele almaktan biraz uzak duruyorlar sanki. Özellikle bir dönemi, bir akımı, bir kuşağı enine boyuna araştıranlara ya az rastlıyoruz ya da sayıları, kendilerine ‘rastlayamayacağımız’ kadar az. Bu girizgâh aslında keyifle ... Devamını görmek için bkz. | |
Müge Karahan, “Kabuğunu kıran ve paltodan çıkan hikâye”, Sabit Fikir, 2 Ağustos 2010 2010 yılına girerken, 1950 kuşağı öykücüleri diye anılan bir grup yazarın eserleri, farklı yayınevleri tarafından özel baskılarıyla yayımlandı. Bu isimler arasında kendi adıma en ilgi ve dikkat çekici olanı İshak’ın yeniden basımıyla ve gün ışığına çıkmamış öykülerin bir araya geldiği Karameke adlı kitabıyla Onat Kutlar oldu. Bunun sebebi muhtemelen Kutlar’ın öykülerini daha önceden gözden kaçırmış olmamdı. Ancak gözden kaçanlar bu kadar değildi. Her ne kadar 50 kuşağı öykücülerinin pek çok çoğu ayrı ayrı tanınıyor olsa da, onların bir edebiyat kuşağı olarak varlıkları, özellikle yeni nesillerin gözünden kaçan bir değerlendirmeydi. Bu nedenle, bu sene içinde sıklıkla andığımız 1950 kuşağı öykücüleri üzerine hazırlamış bir doktora tezinin kitaplaştırılması ilgimi çekti. Bu doktora tezini Bilkent Üniversitesi Edebiyat Bölümü için hazırlayan Jale Özata Dirlikyapan’ın çalışmas... Devamını görmek için bkz. | |
Semih Gümüş, “Kabuğu kıran 1950 kuşağı”, Radikal Kitap Eki, 2 Temmuz 2010 Edebiyatımızı öteden beri bulunduğu yerden biraz ileri götürecek her yeni edebiyat düşüncesinin dilencisi olanların sayısı hiçbir zaman çoğunluğu oluşturmaz. Yerleşik olan bulunduğu durumu koruma güdüsünü hep uyanık tutarken, onu değiştirmek isteyenler hem azınlıkta kalmaya yazgılıdır, hem de çoğunluğun kem gözlerine katlanmaya. 1950 Kuşağı’nın çıkışı ve neden sonra ortaya koyduğu yaratıcılık verimi onun başlangıçta bir kelaynak gibi gösterilmesine neden oldu, üstüne düşürülen gölge uzun yıllar kalkmadı, ama asıl kazanımı da edebiyat düşüncesinin adamakıllı yerinden oynadığı 1980’den sonra yeniden tartışılması oldu. 1950 Kuşağı’nın bugün gerçek yerine konmaya çalışılmasının nedeni de öykücülüğümüzdür elbette. Belki İkinci Yeni’nin yeniden değerlendirilmesi 1950 Kuşağı yazarlarının daha iyi anlaşılmasının yolunu temizlemiştir, ama sözgelimi romandan söz açıldığında akla gelmeyen 1950 Kuşağı, öykü s... Devamını görmek için bkz. | |
Metin Celâl, “Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi”, Cumhuriyet Kitap Eki, 8 Temmuz 2010 Metis Yayınları 'Bilge Karasu Edebiyat İncelemeleri Dizisi' adıyla yeni bir diziye başladı. Edebiyatı salt bir beğeni konusu olmaktan çıkararak, edebiyat eserlerini eleştirinin, yorumlama ve anlama çabasının konusu haline getirmek amacıyla girişilmiş araştırma ve inceleme ürünleri dizide yer alacakmış. Dizinin kitapları da Bilge Karasu Fonu'nun katkılarıyla yayımlanacakmış. Bilge Karasu'nun vasiyeti ile 1995'te ölümünden sonra eserlerinin gelirinden bir fon oluşturulmuş. Fon, edebiyat üzerine yapılan yaratıcı çalışmaların yayımlanmasında, desteklenmesinde kullanılmakta, bu destekle yayımlanmış eserlerin gelirleri de aynı amaçla kullanılmak üzere bu fona aktarılmaktaymış. Türkiye'de edebiyat eleştirisinin ne kadar cılız olduğu malum. Özellikle kitap boyutunda çalışmalara pek rastlanmıyor. Zaten bu tür çalışmalar olsa da yayımlanma olasılığı çok düşük. Yayınevleri satış şansı... Devamını görmek için bkz. | |
Yeliz Kızılarslan, “Modernin öncüsü: 1950 öykücülüğü”, Notos Edebiyat Dergisi, Ekim-Kasım 2010 Türkiye’de modernleşmenin tüm hızıyla yaşandığı yıllar: 1950’ler... Sosyal ve politik alandaki değişim edebiyatta, özellikle öyküde kendini gösterir. Bu dönemde, ‘1950 kuşağı öykücüleri’ olarak anılacak, Türkiye öykücülüğünün “altın kuşağı” öncü öykücüler birer ikişer ortaya çıkar. Modern edebiyatın mihenk taşları olan bu kuşağın ilk öykücüleri arasında Ferit Edgü, Bilge Karasu, Leyla Erbil, Feyyaz Kayacan, Onat Kutlar, Orhan Duru, Demir Özlü, Orhan Yalçıner, Nezihe Meriç, Yusuf Atılgan, Erdal Öz, Vüs’at O. Bener ve Özcan Ergüdener gibi kıymetli yazarlar sayılabilir. Jale Özata Dirlikyapan, Kabuğunu Kıran Hikâye adlı inceleme-eleştiri kitabında, modern Türk öykücülüğünün doğuşunu ele alıyor. Bu kuşağın gücü, kendinden önceki yazarların edebi geleneğini dönüştürme başarısından gelir. Sait Faik, Orhan Kemal ve Sabahattin Ali’yi de içine alan “köy edebiyatını” hafi... Devamını görmek için bkz. | |
Cemal Şakar, “1950 kuşağını doğuran derin etki”, Yeni Şafak Kitap Eki, 29 Ekim 2010 1950 kuşağının öykümüz üzerindeki etkileri, edebiyatımızda çokça tartışılan konuların başında gelmektedir. Yanılmıyorsam daha önceleri bir kitap hacminde dahası doktora düzeyinde ele alınmamıştı. Jale Özata Dirlikyapan'ın Kabuğunu Kıran Hikâye - Türk Öykücülüğünde 1950 Kuşağı adlı çalışması bu bakımdan önemli. Bunca tartışılan bir döneme ait saptamalar, eleştiriler dergi sayfalarında ya da kimi eleştiri kitaplarında dağınık olarak kalmıştı. Jale Özata'nın çalışması, zaten böyle bir çalışmayı hak eden 1950 kuşağının, derli toplu olarak incelenip okura takdim edilmesi gerçekten önemli bir çaba. Dahası genellikle referanslar üzerinden güvenli bir zincir oluşturarak çalışmayı seçen Türkoloji için, 'ilk sözü' söylemiş olması ve bu bakımdan da referans değeri taşıması, çalışmanın önemini arttırmaktadır. Bundan böyle akademide, 1950 kuşağı ve Türk öyküsü üzerine daha fazla çalışma ya... Devamını görmek için bkz. | |
|