| ISBN13 978-975-342-485-1 | 13x19,5 cm, 64 s. |
Liste fiyatı: 95.00 TL İndirimli fiyatı: 76.00 TL İndirim oranı: %20 {"value":95.0,"currency":"TRY","items":[{"item_id":"589","item_name":"Doğançay’ın Çınarları","discount":19.00,"price":95.00,"quantity":1}]} |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et |
de ki işte, 1990 | tümceler, 1990 | yürüme, 1992 | hani, 1993 | yakın, 1997 | ile, 1999 | uzak, 1999 | Çengelköy Defteri, 2001 | olmayalı, 2003 | benlik, 2005 | sayıklamalar, 2005 | Geç Gelen Ağıtlar, 2005 | kesik esin/tiler, 2005 | ol/an, 2005 | Meşe Fısıltıları, 2007 |
Diğer kampanyalar için | |
|
| | Doğançay’ın Çınarları Kapak Tasarımı: Semih Sökmen Fotoğraflar: Yıldırım Arıcı |
Kitabın Baskıları: | 1. Basım: Ekim 2004 | 6. Basım: Haziran 2024 |
Doğançay’ın çınarlarını ilk kez 19 Haziran 1996’da gördüm— istasyondan yavaşlayarak geçen trenin içinden, sağ tarafta, Doğu’ya doğru; güneş, solumda, yamaç ardına epey devrilmişken. Hemen kavradım; pek de anlamlandıramadan... Sonra—daha yazmadan—kurdum onları. 14 Ocak 1997’de zamanları geldi : yazmağa başladım. 15 Mayıs’ta bir kez daha geçtim yanlarından—aralarından— : tam kurduğum gibiydiler. Yazılışları ise (Çiftehavuzlar / Yalıkavak / Karamürsel / Çiftehavuzlar) daha epey süreceğe benziyordu. 13 Haziran’da, benim gözlerimle, Yıldırım’ın mercekleriyle, ilk kez gittik Doğançay’a. İstasyonun tümüyle ‘metruk’ hâle geldiğini o gün öğrendim : hiçbir tren uğramıyordu Doğançay’a artık; çınarlarsa, tam—yaz başı—doluluklarındaydılar—herşey anlamına uygundu, yani... Yıldırım’ın fotografları da öyleydi; 1 Temmuz’da (Edip’de bulunacağını bilerek) arayıp bulduğum ‘motto’ da öyle—ama, yazmam—süren tıkanmalarla— 4 Temmuz’a kadar uzadı; metni de, aşağıda atacağım tarihte son hâline sokabildim ancak. Gecikir ya, her anlamlandırma, hep... Oruç Aruoba 16 Kasım 1997 Çiftehavuzlar | OKUMA PARÇASI |
Sf. 11 II Ama öyledir, işte, boşunadır Sizin düşüncesiz gününüz Atıp bırakırsınız dününüzü Yürüyüp gidersiniz geleceğe Unutursunuz bengi olduğunu Işığın, gölgenin, sisin bile Kalır oysa, yankılanır durur Yamaçta en küçük izleri de —Hiçbiri de seslenmez bize Hepsini duyarak dururuz öyle Ki oluşsunlar hep çevremizde Tutamaklar bulup kendilerine Dolsunlar—ne yapalım ki Sizin işleriniz yoz, kirli Bilmezsiniz suyun çağladığı Işığın bezip devrildiği yeri |