ISBN13 978-975-342-352-6
16x21 cm, 181 s.
BASKISI YOK
BASILACAK
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
AYIN ARMAĞANIAYIN ARMAĞANI
Diğer kampanyalar için
 
Sessiz Ölüm
Avrupalı Siyasi Mahkûmlar Hücreyi Anlatıyor / Video Röportaj
Yayıma Hazırlayan: Semih Sökmen
Yayın Yönetmeni: Ruşen Çakır
Kapak ve Grafik Tasarım: Semih Sökmen
Fotoğraflar: Hüseyin Karabey
Dizgi Metis Yayıncılık
Baskı Hazırlık Metis Yayıncılık
Kapak ve İç Baskı Yaylacık Matbaacılık Ltd.
Cilt Sistem Mücellithanesi
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Şubat 2002

Yönetmen Hüseyin Karabey 2000 yılında Türkiye'de F Tipi Cezaevleri ilk kez kamuoyunda tartışılmaya başladığında, Adalet Bakanlığı tarafından bir modernleşme ve ıslah olarak sunulan uygulamanın gerçek mahiyetini araştıran bir film yapmaya karar verdi. Bunun için Frankfurt'tan Bilbao'ya, Belfast'tan Bolonya'ya Avrupa'nın çeşitli merkezlerinde, hücreye kapatılarak sosyal ve duyusal tecride maruz bırakılmış siyasi mahkûmlarla konuştu. Sonunda "Sessiz Ölüm" filmini gerçekleştirdi, ödül aldı ve belli ki çeşitli ödüller toplamaya devam edecek. Filmiyle aynı adı taşıyan bu kitabında ise uzunlukları nedeniyle orada yer veremediği orijinal video röportajlarını tam haliyle okuyacaksınız.

İlk elden tanıklıklar bunlar. Tanıklar, her türden inkâr, demogoji ve yanlış bilgilendirmeyi, bilgisizliği ve toplumun bilme hakkının gaspını bozuma uğratan varlıklarıyla oradalar: "Öldürme"nin beyaz, temiz, modern tekniğini anlatıyorlar...

İÇİNDEKİLER
Sunuş
Irmgard Möller
Gunter Sonnenberg
Andreas Vogel
Brigitte Asdonk
Christian Strobele
Christa Klar
Mitxel Zarazketa
Koro Egibar
Tomás Carrera Juarros
Estisaliz Gorostiaca
Patxi Arrien
Gulen Corostiaca
Jim McVeigh
Salvatore Francolacci
Domenico Maracino
Giuseppe Pelazza
Pierino Matta
OKUMA PARÇASI

Sunuş, s. 7-11

2000 yılı Haziran başında Adalet Bakanlığı'nın yürürlüğe koymak istediği F tipi cezaevleri, Türkiye kamuoyunda yoğun olmasa da tartışılmaya başlamıştı. O dönemde Adalet Bakanlığı'nın bir açıklaması dikkatimi çekmişti: "Avrupa standartlarını Türkiye cezaevlerine getireceğiz. Cezaevlerimiz Avrupa'dakiler gibi olacak."

Bunun üzerine Avrupa'daki cezaevlerini görmek ve bu standardı anlatmak için bir belgesel film yapmaya karar verdim. Çünkü Türkiye'de nedense Avrupa'dan gelen her şeyin iyi olduğu düşünülüyor ve Adalet Bakanlığı'nın böyle bir şey yapmayacağına (Adalet Bakanlığı'nın tutuklular lehine bir şey yapmayacağına olan pek de haksız görünmeyen inançtan dolayı!) inanan birçok kesim de, uygulanmak istenen sistemin Avrupa'da artık uygulanmadığını ya da hiçbir zaman uygulanmamış olduğunu iddia ediyordu.

Adalet Bakanlığı 1996 yılında cezaevlerindeki uygulamaları nedeniyle Avrupa hükümetlerinin hışmına uğradığında, cevaben "Beni eleştiriyorsunuz ama sizin de Stammheim'ınız var," diyordu. (Stuttgart'taki Stammheim cezaevi, 70'li yılların başında Alman radikal solunun tutuklularına ilk defa tecrit politikasının uygulandığı ve halen aynı amaçlarla faaliyet gösteren cezaevidir.) Bugün yaşananlara sessiz kalan Avrupa hükümetleri, Türk hükümetinin neyi uygulamaya geçirdiğini çok iyi biliyorlar. Yine Almanya'da Türkiye'de uygulanmak istenen F tipi cezaevlerini protesto eden Almanlar tepkilerini, "Boğaz'da yeni Stammheim'lara hayır!" diyerek gösteriy...

Devamını görmek için bkz.

Irmgard Möller ile söyleşi, s. 17-33

Irmgard Möller Almanya'da yaşayan eski siyasi mahkûmların en önemlilerinden biri. Kızıl Ordu Fraksiyonu'nun (RAF) ilk ekibi olarak bilinenlerden. 22,5 yıl gibi uzun bir süre cezaevinde ağır tecrit koşullarında kalmış olduğu için tecrit sisteminin bir numaralı canlı kanıtı ve tanığı. Irmgard Möller ve Günter Sonnenberg ile görüşebilmem ancak, Almanya'da bulunan ve dünyadaki bütün siyasi tutuklularla dayanışmayı hedefleyen "Libertad" adlı kuruluş sayesinde mümkün oldu. Onlar Almanya'da yaşananları bir anlamda kendi tarihleri olarak görüyorlar...

Irmgard yaşının çok üstünde gösteriyordu. Ama konuşurken kendini ifade edişi ve hareketleri sanki 25 yaşındaymış gibiydi (Irmgard cezaevine girdiğinde 24 yaşındaydı). Gerçekten onun kaç yaşında olduğunu bugün bile söyleyemiyorum. Irmgard'ın cezaevinde yaşadıkları, Almanya'nın yakın tarihi açısından hâlâ çok önemli ve hâlâ çok tartışmalı. Yattığı süre içinde defalarca açlık grevi yapmış ve bu süre kesintisiz yoğun bir baskı ve direniş içinde geçmiş. Çıktığında onu karşılayanlara ilk söylediği söz, "Bu, devlet ile bizim aramızda süren bir savaştı. Bu savaşı ben kazandım," olmuş...

Irmgard'ın gözleri ileri derecede bozulmuştu. Ayrıca çok tepkiseldi. Hiçbir şeyi sorgulamadan kabul etmiyordu. Bu aslında uzun yıllar boyunca tek başına direnme yöntemi olmuş onun için; ama kendisine sormadan önce hoşlanacağından emin olduğunuz herhangi bir şeyi bile çok tepkiyle karşılıyordu. Çok şüph...

Devamını görmek için bkz.
ELEŞTİRİLER GÖRÜŞLER

Mustafa Konur, “Öldürmenin beyaz tekniği”, Radikal Kitap Eki, 14 Mart 2002

20 Aralık 2000 günü devlet, F tipi cezaevi uygulamasından vazgeçilmesi için ölüm orucuna giren tutukluların bulunduğu cezaevlerine ani bir operasyon düzenleyince şaşıranlarımız olmuştu. Operasyonun sonunda onlarca kişi öldü, hayatta kalan tutuklular ise F tipi cezaevlerine sevk edildi. Oysa kısa bir süre önce, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, F tipi cezaevi uygulamasından vazgeçildiğini söyleyip güvence vermişti.

Ama bizden saklananlar ortaya çıktıkça, mahkûmların ölüm orucuna gireceğinin önceden tahmin edildiği, buna karşı yapılacak operasyona yaklaşık bir yıl önce karar verildiği ve en ufak ayrıntısına kadar ta o günlerde planlandığı anlaşılıyordu.

Hüseyin Karabey, şaşırmayanlardan. Çünkü o, daha bu operasyon düzenlenmeden aylar önce, F tipi cezaevi uygulamasının yürürlüğe konacağı "Avrupa standartlarını Türkiye cezaevlerine getireceğiz. Cezaevlerimiz Avrupa'dakiler gibi olacak" sözleriyle açıklanır açıklanmaz harekete geçmişti. Avrupa'daki cezaevlerini görmek, bu standardın ne mene bir şey olduğunu anlatmak için bir belgesel film yapmaya karar verdi. Frankfurt'tan Bilbao'ya, Belfast'tan Bolonya'ya Avrupa'nın çeşitli merkezlerinde, hücreye kapatılarak sosyal ve duyusal tecride maruz bırakılmış siyasi mahkûmlarla konuştu. Sonunda "Sessiz Ölüm" adında, bir buçuk saatlik bir belgesel film yaptı. Şimdi ise bu araştırmasını kitaplaştırdı. Kitapta, uzunlukları nedeniyle filmde kull...

Devamını görmek için bkz.

Sevin Okyay, “Tek başına, aydınlık, sessiz”, Radikal, 17 Ocak 2002

Filmin afişinin tam ortasında, beyaz üstünde beyaz, bir lavabo var. Hüseyin Karabey'in 'belge-film'inin kurmaca bölümünden bir manzara. Karabey, tanıklarının anlattıklarıyla tecridin gözümüzde canlanamayacağını düşünerek Jülide Kural'ın oynadığı kurmaca bir bölüm de eklemiş.

Bir mahkûm, floresan ışıkla aydınlatılan tertemiz hücresinde. Bir yatak, bir masa, lavabo, tuvalet. Tertemiz, bembeyaz, apaydınlık. Adalet Bakanı'nın deyişiyle, 'beş yıldızlı otel'. Avrupa tecrit cezaevlerinde yılları geçmiş Alman, İtalyan, İrlandalı, Bask eylemcilerin tanıklıklarını dinlerken, arada kurmaca karakterin hücredeki hayatını da izleme imkânı buluyoruz. Hep aynı dört duvar arasında, tek başına, dışarıyla yegâne bağlantısı günde üç kez yemek getiren gardiyanın ayak sesleri.

Hücre dışında hiçbir şey görmüyor, duymuyor, hissetmiyor. Dışarıyla da, içerideki diğer insanlarla da bağlantısı sıfır. Karabey, bize durumu biraz olsun anlatabilmek için bu yöntemden yararlanmış, ama onun da dediği gibi, tecrit anlatılmaz. Gene de, anlatmaya çalışmak bile yürek dağlayıcı bir filmle sonuçlanabiliyor.

Hüseyin Karabey, önceki filmi 'Boran'ın gösterimi için Almanya'ya gittiğinde 'Sessiz Ölüm'ün ilk adımları atılmış. Tecritte Avrupa standardını sorgulamasına yol açan da, F tipleri tartışılırken, daha ölüm oruçları başlamadan önce Adalet Bakanı'nın verdiği, 'Avrupa standartlarını Türkiye cezaevlerine getireceğiz' yol...

Devamını görmek için bkz.

Rasih Yılmaz, “Tecrit odasında ‘Sessiz Ölüm’”, Zaman, 18 Ocak 2002

Hüseyin Karabey’in "Sessiz Ölüm” filmi, F tipi cezaevleri ile gündemi uzun süredir işgal eden “tecrit odası” uygulamasını ele alıyor. Başta bilimsel bir yöntemi benimseyen yönetmen, giderek tarafsızlığını yitiriyor.

“Sessiz Ölüm” Türkiye’de ticari sinemalarda gösterime giren ilk belgesel film. Hem yönetmen hem de senarist olarak Hüseyin Karabey imzası taşıyan "Sessiz Ölüm", F tipi cezaevleri ile gündeme gelen ‘tecrit’ kavramını irdeliyor. Aslında F tipi cezaevleri son birkaç yıldır ülke gündeminden bir türlü düşmüyor. Emniyet güçlerinin geçtiğimiz yıl gerçekleştirdiği cezaevi operasyonlarının ardından ortaya atılan iddiaların yanı sıra mahkumların içer de, destekçilerinin ise dışarıda başlattıkları ölüm oruçlarının sonuçları, anlaşılan ‘tecrit’ kavramının daha çok zaman tartışılmasına sebep olacak. Zaten filmin ortaya çıkma sebebi de bu konuda kamuoyu oluşmasında etkili olabilmek. Başlangıçta yönetmen Karabey ‘tecrit’ olayını tamamen bilimsel bir temele dayandırmış. Bunu yaparken de “Avrupa standartları”na ulaşılması için inşa edilen F tipi cezaevlerinin Avrupalı “asılları”nın mahkûmlar üzerinde meydana getirdiği etkileri sorgulama yolunu tercih etmiş. Ancak kısa bir süre sonra dengeyi yitirmiş. Taraf olan yönetmenin denge gözetmesinin söz konusu olamayacağı düşüncesi hemen akla gelebilir; fakat fikirlerinizi ‘diğerleri’ne dayatmadığınız sürece dinlenme şansına sahip olabilirsiniz, tezini ...

Devamını görmek için bkz.
 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X