Haluk Kalafat, "Birhan Keskin: Bir Acı biber", Bianet, 12 Mart 2016
Burcu Karakaş Twitter’da Fakir Kene’nin ince sırtının fotoğrafını paylaşıp Birhan Keskin’e “Böyle ince olunur mu? Zalimsin” diye seslenmişti. İncelikli bir serzenişti. Fakir Kene 77 sayfa. Aslında bir şiir kitabı için olağan bir sayfa sayısı. Ama Birhan Keskin okuyorsanız bitmesin istiyorsunuz; yani Fakir Kene ince orası doğru. Lakin bu hoş bir serzeniş; içinde iltifat barındırıyor. Birhan Keskin’in şiiri inceliklidir çünkü.
İnce ince işler kelimelerle sizi, okur-akar gidersiniz bir yere gelirsiniz “Bir küfür gibi evde oturuyorum” deyiverir; siz de oturverirsiniz. Yükü yükünüz olur. Yükünüz zaten onun yüküdür.
Altı yılın birikimi Fakir Kene’deki şiirler. Gezi Direnişi yaşanmış, erkek şiddeti gittikçe artmış, ülkenin iktidarı gittikçe otoriterlermiş, muhafazakarlık almış başını gitmiş. Birhan Keskin’in şiiri evde durur mu, o da çıkıp ağaca sarılmış, acıya ses olmuş.
“Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun!”
Bu dize kitabın girişinden; Kargo’dan. Defalarca okutuyor kendisini. Hemen her dize “Buraya” diye başlıyor. Ritme kaptırtıyor okuru.
Şurada kreşendo oluyor:
“Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.”
Hayatın yeknesak ritminin içinde bir güzellik mi arıyorsunuz buyurun Birhan Keskin şiirine. “Tespih” başlıklı şiirde mesela hemen her dize “Bu” ile başlıyor. Kitabı henüz okumayanlar için “Bu”larla bezeli şiir kulağa nahoş mu geliyor; okuyun derim.
“Ah bu benim kör şefkatim bu benim
Ah benim bir boşluğu yoklayan bu elim”
dizelerine geldiğinizde yeniden konuşalım…
Tekrarın zirvesi ise “Zillet” şiirinde. Bir sayfa boyunca “İstanbul sana tepeden baktım” cümlesi akıp duruyor. Göndermeyi sezmemek mümkün değil; ama dizeyi böyle devirip tekrarlamak sözünü çoğaltıyor şiirin; tabii bir de “zillet”in anlamının hor görmek olduğunu akılda tutarak okumak gerekiyor.
Tekrar etmek pahasına söyleyeyim Birhan Keskin, Fakir Kene’yi ince ince işliyor, çokça acıyı, çokça umudu, çokça direnişi serpiyor içinize.
Öyle bir acı ki:
“Bir acı biber bile yanındaki bibere sarılıyordu”
dizesinde uzun uzun duraklatır sizi;
Öyle bir umut ki:
“Hayat bazen katırlara sümbül falan vermekti”
dizesiyle gülümsetir;
Ve direnişi de kendince örer:
“İnkârmış pazarlıkmış kabullenmekmiş
Bilmemneymiş
Geç bunları Ross. Geç bunları
Aynı günde ölür aynı günde yıkar aynı gün gömeriz”.
Sonra acı bir biber olur Birhan Keskin şiirine sarılırsınız.
Sonrası mı? Sonrası iyilik, güzellik...