| ISBN13 978-975-342-987-0 | 13x19.5 cm, 560 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Coşkun Liktor, "Kracauer’in Film Teorisi" İleri Haber, 2 Nisan 2015 Film Teorisi: Fiziksel Gerçekliğin Kurtuluşu, Frankfurt Okulu kuramcılarından Theodor Adorno ve Walter Benjamin’in yakın arkadaşı Alman yazar, gazeteci, film ve kültür kuramcısı Siegfried Kracauer’in film araştırmaları alanında önemli bir yere sahip iki kanonik eserinden biri. Geçtiğimiz yıllarda Türkçe’ye kazandırılan Caligari’den Hitler’e: Alman Sinemasının Psikolojik Tarihi [1] adlı diğer kanonik eserinde Kracauer, sinema tarihi, siyasi tarih ve sosyal psikolojiyi harmanlayan kendine özgü bir yaklaşımla filmlerin içinden çıktığı toplumun psikolojik eğilimlerini yansıttığı ön kabulünden yola çıkarak Alman sinemasında Nazizmin yükselişinin izini sürüyordu. Gerçekçi sinema teorisinin temel taşlarından biri sayılan Film Teorisi: Fiziksel Gerçekliğin Kurtuluşu, Kracauer’in 1920-1933 yılları arasında Frankfurter Zeitung gazetesinde yazdığı, fotoğraftan dansa çeşitli kültürel olguları ele alan denemelerinden bir seçki olan Kitle Süsü ve tarihe ilişkin görüşleri ile hakim tarih anlayışına eleştirilerini içeren Tarih: Sondan Bir Önceki Şeyler’in ardından Metis Yayınları’ndan çıkan üçüncü kitabı. Gerçekçi film teorisi deyince ilk akla gelen kuramcı Andre Bazin’in çağdaşı olan Kracauer, 1960 yılında yayımlanan Film Teorisi: Fiziksel Gerçekliğin Kurtuluşu’nda sinemanın geleneksel sanatlardan ayırt edilmesini sağlayacak kendine has özelliklerinin neler olduğu, hangi tür filmlerin sinemanın sahip olduğu potansiyeli en iyi şekilde gerçekleştirdiği, film deneyiminin neye yaradığı soruları üzerinde duruyor. Sinemanın temelde fotoğrafik bir doğası olduğunu savunan Kracauer’in teorisi “[f]ilmin aslen fotoğrafın uzantısı olduğu, dolayısıyla tıpkı fotoğraf gibi etrafımızdaki görünen dünyayla bariz bir yakınlığa sahip olduğu varsayımına dayanıyor.” [2] Sinemanın hammaddesinin görünen fiziksel dünya olduğunu tekrar tekrar vurgulayan Kracauer’in biçimi değil içeriği ön plana çıkaran “maddi estetiği”ne göre filmin başlıca işlevleri fiziksel gerçekliği kaydetmek ve ifşa etmek. Elbette körü körüne bir kayıt değil Kracauer’in kastettiği, maddi dünyanın çerçeveleme, kurgu, ağır ve hızlı çekimler, zamanda geri dönüşler, özel efektler gibi sinemanın kendine has teknik olanaklarıyla şekillendirilip estetik bir yapıta dönüştürülmüş hali. Oldukça kapsamlı bir çalışmanın ürünü olan Kracauer’in Film Teorisi, filmin temel özelliklerini, işlevlerini, çeşitli film türlerini ayrıntılı olarak incelemekle kalmıyor, oyuncu, ses, müzik, seyirci gibi sinemanın belli başlı unsurlarına da değiniyor. Fotoğrafın doğası üzerine uzunca bir girişin ardından gelen “Genel Özellikler” başlıklı bölümde sinemanın başlangıcından itibaren birbiriyle çatışan iki temel sinematik eğilimden bahsediyor Kracauer: İlk örnekleri “kamerasının lensi dünyaya açılan” tam bir gerçekçi olan Lumiere tarafından verilen “gerçekçilik eğilimi” ile “sanatçının salt fantaziden aldığı haz uğruna doğanın işleyişine boş ver[en]” Melies’in filmlerinde görülen “biçimlendirme eğilimi”. [3]Kracauer’e göre biçimlendirme eğilimi ağır bastığı takdirde film fotoğrafik doğasından uzaklaşarak geleneksel sanatı taklit etmeye başlar; buna meydan vermemek için yönetmen sanatsal imgelemini dizginlemelidir. “Kompozisyon” başlıklı üçüncü bölümde Kracauer çeşitli film türlerini kendi maddi estetiği açısından değerlendirip çıkarımlarda bulunuyor. Deneysel, avangard filmler biçimlendirme eğiliminin hakim olduğu hikayesiz anlatılar oldukları için, klasik Hollywood filmleri ve teatral filmler ise hayatın doğal akışını vermek yerine neden-sonuç ilişkisi, zaman-mekan sürekliliği, kompozisyonel uyum gibi ilkelere dayalı, ucu kapalı, sıkı sıkı örülmüş anlatılar sundukları için Kracauer’in maddi estetiğine uymaz. Kracauer’e göre sinemanın doğasına en uygun film türü yapay, sahnelenmiş, teatral hikayenin zıddı olan, “mevcut fiziksel gerçekliğin malzemesi içinde bulunan” buluntu hikayeli film ve ucu açık, gevşek kompozisyonlu, “içine çevrenin hayatının akabileceği yarıklarla dolu” epizot filmidir. [4] Fellini’nin Cabiria’nın Geceleri, İtalyan yeni gerçekçiliğinin başyapıtlarından Rossellini’nin Roma, Açık Şehir’i ve De Sica’nın Bisiklet Hırsızları Kracauer’in takdirini toplayan bu tür filmler arasında sayılabilir. Sinemanın başlangıcından beri süregelen gerçekçiler ile biçimciler arasındaki çatışmada Dudley Andrew’un deyimiyle “fanatik bir biçimde gerçekçi tarafta yer al[an]” [5] Kracauer’in maddi estetiği günümüz sinema pratiği için ne anlam ifade ediyor peki? Miriam Bratu Hansen’in Kracauer’in kitabına yazdığı Sunuş’ta belirttiği gibi dijital teknolojilerin ön plana çıktığı, görüntülerin dış dünyadan bağımsız olarak bilgisayar aracılığı ile üretildiği, kısacası “geleneksel temsil modelleri yerine simulasyon[un] hüküm sür[düğü]” [6] günümüzde güncelliğini yitirmiş gibi görünse de Film Teorisi: Fiziksel Gerçekliğin Kurtuluşu tüm film meraklılarının okuması gereken, film üzerine önemli içgörüler barındıran bir kitap. Notlar [1] Caligari’den Hitler’e: Alman Sinemasının Psikolojik Tarihi, Siegfried Kracauer, Ankara: De Ki Yayınevi, Kasım 2011.Metne dön. [2] Siegfried Kracauer, Film Teorisi: Fiziksel Gerçekliğin Kurtuluşu, İstanbul: Metis Yayınları, 2015, s. 65.Metne dön. [3] Kracauer, Film Teorisi, ss. 111, 113.Metne dön. [4] Kracauer, Film Teorisi, ss. 449, 462.Metne dön. [5] J. Dudley Andrew, Büyük Sinema Kuramları, İstanbul: Doruk Yayımcılık, 2010, s. 218.Metne dön. [6] Miriam Bratu Hansen, “Sunuş”, Film Teorisi: Fiziksel Gerçekliğin Kurtuluşu içinde, s. 16.Metne dön.
|