ISBN13 978-975-342-106-5
13x19,5 cm, 264 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
İçimizdeki Maymun, 2008
Hayvanların Ne Kadar Zeki Olduğunu Anlayacak Kadar Zeki miyiz?, 2017
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Emre Caner, "İçimizdeki ahlak yasasının kökenleri", Sol Kitap Eki, 15 Ocak 2014

“İki şey var ki, üzerine ne kadar sık ve ne kadar derli toplu düşünürsek, zihin o kadar artan bir hayret ve hayranlıkla doluyor: Biri üzerimizdeki yıldızlı gökyüzü diğeri içimizdeki ahlak yasası,” diyor Immanuel Kant. Frans de Waal iseBonobo ve Ateist’te içimizdeki ahlak yasasının kökenlerine dair görüşlerini anlatıyor. Waal bir primatolog olduğu için ahlakın izini milyonlarca yıl öncesine dek sürebiliyor ve insan doğası denilen o muammanın daha iyi anlaşılması adına primat atalarımızın dünyasını mercek altına alıyor. Ayrıca bir primataolog olarak sadece kendi uzmanlık alanının sınırları içerisinde kalmıyor Frans de Waal. Felsefecilerden, sanat tarihine damga vurmuş tablolardan, edebiyattan, filmlerden örnekler vererek anlatısını zenginleştiriyor. Mesleki hayatında karşılaştığı ilginç olayları da hikâye kıvamında sayfalara ekleyerek kitabını sıkıcı bir bilimsel metin olmaktan çıkartıyor. Böylece kolay okunan bir popüler bilim kitabı haline geliyor Bonobo ve Ateist.

Peki, neyin nesidir bu bonobo diye soranlar için hemen cevap verelim: Bonobolar nesli tükenmekte olan bir primat türü. Onlar için kısa bir süre öncesine kadar “pigme şempanzeler” denirmiş. Ama Waal kaslı şempanzeleri body salonundan çıkmayan erkeklere benzetirken, bonoboların ise daha çok entelektüelleri andırdığını söylüyor! Şempanzeler gibi saldırgan olmayan bonoboların karakterini en iyi tarif eden felsefenin “savaşma seviş” olduğu söylenebilir. Frans de Waal şaka yollu geçmişimizde “hippi primatlar” yoktu diyor. Ama gerçekten de bonobo cinselliği ile ilgili epey bir külliyat oluşmuş durumda. Bonobo bireyleri arasında başlayan çatışmanın, cinsel ilişki ile (eşcinsel temaslar da dâhil) neticelenmesi oldukça sıradan bir durum. “Aynı anda hem savaşmak hem de sevişmek mümkün olmadığı için sahne hızla sosyalleşmeye döner,” diye ekliyor Frans de Waal. Bonoboların cinsellikleri kadar meşhur olan bir diğer özelliği ise eşitlikçi, barışçıl ve huzurlu koloniler kurmuş olmaları. Hal böyle olunca da bu sosyal primatlar üzerindeki ilgi günden güne artıyor.

Bonoboların beyinlerinde öz farkındalık, empati, mizah duygusu, özdenetim ve başka güçlü insani özelliklerle ilintili olduğu düşünülen ve iğ hücre denilen özel bir nöron türü saptanmış. Frans de Waal’ın temel tezlerinden biri de şu: “Ezelden beri nemli yağmur ormanlarında kalan bonoboların değişmek için daha az sebebi vardı. Bu asıl atamıza daha yakın olabilirler.”

İnsanın, ahlaki norm koyucu olarak manevi bir otoriteye ihtiyacı var mıdır? Bu temel etik sorunsalına net bir cevap veriyor Waal: Hayır. Ahlak dinden önce de vardı. Bakınız Bonobolar! Ahlak yukarıdan inmedi, aşağıdan inşa edilmeye başlandı. Daha doğrusu evrim sürecinde benliğin bir parçası olarak gelişti. Ahlakın temelinde topluluğa entegre olma güdüsü yatıyor. Çünkü ortak kurallara uyma en güçlü sosyalleşme güvencesidir. Aksi hal, yani yalıtım bireyin hayatta kalma şansını iyice azaltıyor.

Hobbes’un doğa durumu halindeki insanı tanımlamak için kullandığı meşhur “insan insanın kurdudur” ifadesini yanlışlayan birçok örnek mevcut Bonobo ve Ateist’te. İnsan; din, devlet, toplum sözleşmesi bilmezken de kendi ahlakını geliştirebilmişti. 2.5 milyon yıl süren avcı/toplayıcı yaşam biçiminin zorunlu eşitlikçi doğası, insanları sıkı bir dayanışma güdüsü ile donatmıştı. Bu dayanışmacı ilkeyi tehlikeye düşüren, bireysel çıkarı ön plana alan davranışları cezalandıran bir ahlaki norm da kendiliğinden oluşmuştu. Başka bir deyişle özgecilik evrimsel olarak doğamızda olan en güçlü duygulardan biri haline gelmişti. Birey için kısa vadede maliyeti olabilen özgeci davranış, toplum için uzun vadede kârlı oluyordu. Frans de Waal özgeciliğin memelilere özgü bir davranış olduğunun altını çiziyor ve onların dünyasını, güçlünün ayakta kaldığı bir savaş meydanı olarak gören görüşlerin sorgulanması gerektiğini belirtiyor. Özgeciliği, Waal’ın deyişiyle “iyiliğin hazzına” hizmet eden doğal bir eğilim olarak görmek mümkün: “İnsanların elinden gelen tek şeyin başkalarını sömürmek olduğunu düşünenler için (primatlarda olmayan) yüz kızarması hadisesi herhalde çok şaşırdıkları bir evrimsel muammadır… Kızarma bize ahlakı veren evrim paketinin bir parçasıdır.”

Bonobo ve Ateist’te bu konuların araştırılması sırasında yapılmış hayli ilginç deneylerden de bahsediliyor. Aynı işi yapan primatlardan birine ödül olarak nefis üzümler, diğerine ise salatalık veriliyor. Bir müddet sonra salatalık alanlar ellerindekini yere atıp, sinirleniyorlar. Hakkaniyetin sosyal hayvan geçmişimizden gelen bir duygu olduğu söylenebilir. Primatologlar bu duruma “eşitsizlik nefreti” adını takmışlar. “Toplumcu tercih testi” adı verilen bir diğer deneyde ise yeşil ve kırmızı renkte plastik jetonları getiren primat ödüllendiriliyor. Yan kafesteki bir başka primatın ödüllendirilmesi ise komşusunun getirdiği jetonun rengine bağlı. Sadece yeşil jeton geldiğinde ikisi de ödüllendiriliyor. Kırmızı jetonlar bencil, yeşiller ise toplumcu olarak isimlendirilmiş. Bu deneye katılan primatlardan onda dokuzu yan kafeste duran arkadaşını da düşündüğünden toplumcu rengin ağır bastığı seçimler yapar hale gelmiş.

Din ve bilimin yüzyıllar önce başlayan itiş kakışı Bonobo ve Ateist’te de kendine yer buluyor. Frans de Waal din karşıtı ateist propagandanın manasızlığından dem vuruyor ve Richard Dawkins gibi saldırgan ateistleri eleştiriyor. Bir Hollandalı olan yazar için din, eleştirilmesi gereken bir olgu değil. Dinin zararsız masallar olduğuna ve bu yüzden de ona saldırmanın anlamsızlığına inanıyor Waal. Güçlü bir seküler uzamı yerleştirmiş olan Kuzey Avrupa ülkeleri için bu yargılar geçerli olabilir. Ama yazar bunları söylerken, dinin sosyal hayatın hâlâ temel belirleyicisi olduğu ülkeleri pek de tahayyül etmiş gibi durmuyor. Ayrıca Waal, tarihten örnekler vererek dini toplumdan silme girişimlerini anlattığı satırlardaysa klasik bir antikomünizm söylemini benimsemiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak primatlar hakkında tüm fikirlerimizi değiştirecek bir kitap Bonobo ve Ateist. Sosyal primatları daha yakından tanıdıkça hele onların içindeki ahlak yasasını keşfettikçe, insanı doğa karşısında eşsiz bir yere konumlandıran etiği bir kere daha sorgulamak zorunda kalıyor okuyucu. Ayrıca toplumcu güdünün hiç de söylendiği kadar zorlama bir motivasyon olmadığını anlıyor. Acımasız rekabetin, çetin koşulların karşısında insanı insan yapan en güçlü itki olarak boy gösteriyor dayanışma. Hem de primat atalarımızdan beri.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X