Nedim Şener, "Utanç Duyuyorum", Posta Gazetesi, 11 Eylül 2013
Artık “milli bir skandal” ve “milli utanca” dönüşen Hrant Dink cinayeti davası 17 Eylül’de yeniden görülmeye başlanacak. Emniyet İstihbarat elemanı Erhan Tuncel, Yasin Hayal ve tetikçi Ogün Samast’ın da yargılandığı İstanbul 14.Ağır Ceza Mahkemesi’nin “cinayette örgüt yok” şeklindeki kararının Yargıtay tarafından bozulmasından sonra dava da başa dönüldü.
Tam bu süreçte Hrant Dink’in yakın arkadaşı ve avukatı Fethiye Çetin önemli bir kitap yazdı. Adı; Utanç Duyuyorum. Çetin, yalnızca Hrant Dink’in ve ailesinin avukatı olarak dava sürecinde yaşanan hukuki skandalları değil, 19 Ocak 2007 günü işlenen cinayet öncesi süreci de ayrıntılı olarak anlatıyor. Fethiye Çetin, Hrant Dink’in o zor günlerinde yanındaki az sayıdaki insanlardan birisiydi.
Onunla birlikte mahkeme salonlarında aynı odakların saldırılarına hedef oldu. Kitabında Hrant Dink’in 2004 yılından öldürüldüğü 2007 yılına kadar yaşadığı sıkıntıları ve cinayetin işlenmesinden bugüne kadar geçen 6 yılı iki kelime ile özetiyor: "Utanç Duyuyorum”. Aslında bu cümle bir hukukçu, bir insan olarak kendine has naifliğiyle bulduğu bir başlık.
Kitabı okuyunca utanması gereken kişinin Fethiye Çetin değil, polisiyle, MİT’çisiyle, askeriyle, bürokratıyla, savcısıyla, hakimleriyle ve siyasetçisiyle Türkiye Cumhuriyeti devletinin mekanizmalarını elinde tutanlar olduğunu görüyorsunuz. Dink cinayeti nedeniyle bu saydıklarımdan hiç birisi bedel ödemedi. Ben 2009’da yazdığım “Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları” kitabım nedeniyle önce 32 yıl hapis cezasıyla yargılandım, ardından da polis ve hukuk komplosuyla cinayette ihmali olan polislerin yürüttüğü Ergenekon operasyonunda tutuklanarak 375 gün Silivri Hapishanesi’nde yattım.
2009 yılından beri Savcı Zekeriya Öz’ün “Neden Dink cinayetini Ergenekon davasıyla birleştirmiyor?” sorusunu sordum. Fethiye Çetin’de bu konuya kitabında yer veriyor.
Bazı Ergenekon davası sanıklarının Hrant Dink’in öldürülmesi sürecinde nasıl aktif rol aldıklarını ayrıntılarıyla anlatıyor. Ben birçoğunu biliyordum. Çünkü adı geçen bazı Ergenekon davası sanıkları ile Dink’i öldüren grubun arasındaki ilişkiyi gösteren Emniyet İstihbarat’nın hazırladığı şemayı 2009 yılı Ocak ayında ben yayınlamıştım. Bu şema Başbakan’a da sunulmuştu.
Avukat olarak bu şemayı araştırması için Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’e veren Fethiye Çetin, araştırmanın nasıl savsaklandığını birinci ağızdan aktarıyor. Şemada isimleri bulunan Ergenekon davası sanıklarıyla Dink cinayeti sanıkları arasındaki telefon trafiğini araştırması gereken Savcı Zekeriya Öz’ün yalnızca Ergenekon davası sanıklarının birbirleriyle olan telefon görüşmelerinin araştırdığını anlatıyor.
İşin en üzücü tarafı Zekeriya Öz’ün “Polis arkadaşlar yanlış anlamış” demesine rağmen araştırmayı bir adım ileriye götürmeyişi. Yalnız bu mu, çok önemli bir ihbarın Savcı Zekeriya Öz’ün ajandasının sayfalarında kaldığını da tarihe not olarak düşüyor. Fethiye Çetin’in kitabında anlattığı bu ayrıntılar beni şaşırtmadı ama bazı gazeteciler bundan sonra “kahraman savcı” hakkında ne düşünür bilmiyorum...