ISBN13 978-975-342-604-6
13x19,5 cm, 116 s.
Yazar Hakkında
İçindekiler
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Ah'lar Ağacı, 2012
Grapon Kâğıtları, 2012
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ali Topuz, “Şiir şehrinin Pulbiber Mahallesi”, Radikal Kitap Eki, 29 Temmuz 2011

Pulbiber Mahallesi, edebiyat şehrinde yeni bir mahalle; kentsel dönüşümün acımasız çağında görüldüğü yerde üstünden dozerlerle, parayla ve hırsla geçilen şu mahallelerden biri. Kimse yıkamayacak; çünkü ters yönde bir haraketin, yıkıma inatla direnen şiirsel dönüşümün kurduğu bir mahalle. Geçen cumartesi akşamı kaybettiğimiz çok çok kıymetli bir şairimiz tarafından, şiirde kuruldu. Bu şair ve mahalle kısaca anlatılacak bu yazıda.

Didem Madak’ın şiiri hakkında isabetli ve takrarında yarar olan saptamalar yapılmıştır; dergilerde ilk görünmeye başladığı andan itibaren dikkat çeken bu şiir için çeşitli kişilerce, çeşitli defalar, çeşitli biçimlerde dile getirilen bazı özellikleri sıralayalım: Duru. Çekici. Kendine özgü. Hakiki. Anlatımcı. Ve elbette öykülemeci.

Bunların hepsi doğru, doğru ama karşımızdaki şiirsel başarıyı anlatmakta yeterli olacak gibi değil. Zira duruluk, kendine özgülük, hakikilik birçok başka şairin, şiirin özelliği, hatta bir bakıma şiirin şartları.

Anlatımcı ve öykülemeci yansa 1980’lerin imajinist salgınının ardından, belki de o salgın yüzünden, Didem Madak şiirinin en dikkat çekici özelliği olmuştur. Nitekim Orhan Kahyâoğlu Pulbiber Mahallesi’yle ilgili kısa ama Madak’ın şiirini başından itibaren yakından izleyen birinin dikkatli gözüyle yazılmış yazısında (Modern masal tadında şiirler, Radikal Kitap, 4 Mayıs 2007) vurgular bunu. Pulbiber Mahallesi’nin, öykülemeci yönün öne çıktığı, bir araya getirilmiş çeşitli şiirlerden değil, baştan bütün olarak kurgulanmış bir ‘modern masal’ olduğunu söyler.

Türkçe şiirin eşsiz ürünlerinden

Gerçekten de Pulbiber Mahallesi, masalsı (aslında şairin kendi söyleminden bir ifadeyle, büyülü) bir dil halesiyle işlenmiş, sabit ayağı şiirde olan, diğer ayağı türler arası bir daire çizen bir eser. Her şiir bir bütündür yine, tek başına okunabilir; ancak tümü birden okunduğunda, bir tür eksikli anlatımlı roman olduğu söylenebilir. Kitaptaki açık Oğuz Atay atıfları (Hem Tutunamayanlar hem de Tehlikeli Oyunlar anılır, anıştırılır çeşitli defalar) değil sadece bunu söylemeyi olanaklı kılan. Dahası var: Hem anlatılan hem anlatımın yerleştiği mahalle, Türkçe edebiyat şehrinin bu dört yıl önce kazandığı kurgusal mahalle, Pulbiber Mahallesi, hem Berci Kristin Çöp Masalları hem de Kolera Mahallesi’yle (Metin Kaçan’ın Ağır Roman’ındaki) komşuluk ilişkisi içindedir. Dolayısıyla sözünü edilen yazısında Orhan Kahyâoğlu’nun yer yer şiir açısından zaaf olarak tanımladığı dizeleri, bölümleri, türler arası bir girişimin zorladığı poetik araçlar olarak görmek daha uygun olabilir. Bu yönüyle kitap, Türk şiirinin, şiir dışındaki iki sürpriz kitabıyla kurduğu özgün ilişkiler açısından ayrıca incelenmeye değer. Sadece bu bile, yani arkasına sadece şiirleri değil, diğer türlerin ürünlerini ve özelliklerini almakla Pulbiber Mahallesi, hem poetik ve hem de politik olarak Türkçe şiirin eşsiz ürünlerinden biridir.

“Her şeyin kırığının alındığı

Voltajı düşük fakirhaneler gibiydik

Kırık pirinç, kırık yumurta... Semt pazarından ucuza.

Kalbin kırığından söz etmeye sıra bile gelmiyordu.”

Madak’ın şiirsel kaynakları

Didem Madak’ın şiir yolculuğunun bildiğimiz son ve çok önemli uğrağı olan Pulbiber Mahallesi, şairin şiirle (ve elbette şairlikle) ilgili seçimlerinin, kararlarının, yönlenmelerinin tartışıldığı ve yer yer sonuçlandığı bir metindir de aslında; poetik bir tartışma, şiir diliyle de olsa, metni boydan boya kateder.

Didem Madak şiirinin şiirsel kaynaklarının da yine özel bir araştırmayı hak eden bir derinliği var; ilk elden sadece büyük ustalardan Metin Eloğlu’nu anmak gerekli ve kısa kısa bir yazı için yeterli. Ancak hemen vurgulamak şartıyla: Metin Eloğlu mirasını sadece ‘etkilenmiş bir sonraki kuşak şairi’ olarak bulmayız Didem Madak’ta. Metin Eloğlu’nun Garip-İkinci Yeni aralığına bir anıt gibi dikilen şiirinin politik yan tutma ve egemen poetik söylemlere yüz vermeme tavrı da tekrar eder bu şiirde. İronisi de bu akrabalığın bir başka izi.

Didem Madak, retçidir, itirazcıdır. Belki Metin Eloğlu kadar gösterişli bir ret, bir itiraz çarpmaz göze, parmağını muhatabanın gözünün içine sokarak konuşacak bir şair değil çünkü Didem Madak; ama kararları ve kararlığı bir farkla aynıdır. Farkıysa şöyle söyleyelim şimdilik: Eloğlu’nun resti ülkesini bütünüyle sahiplenen bir politik öznellikle şekillenir; Madak ise ‘hayatın’, ‘insanların’ ve ‘dünyanın’ kurulu düzeninin kendisine ve kendisini yanlarında gördüğü mağdurlara, madunlara bıraktığı hayatı, insanları ve dünyayı, tüm haklarıyla birlikte, savunur; politikası daha varoluşsal bir tutuma yaslanır. Bu yanıyla o, isyanını, itirazını, restini, arkasını dönerek, masanın altına saklanarak, kırık dökük evine çekilerek, kedisi, sözcükleri, arkadaşlarıyla kurduğu dünyaya taşır.

Pulbiber Mahallesi, bu tutumunun, arayışının dilini güçlü biçimde kurduğu yerdir.

Yani Madak, mirasını kullandığı Eloğlu tarzında araçsallaştırmaz şiiri, hayır, onun tavrı daha varoluşsaldır demiştik, demek ki şiir onun bir tür yaşadığı yerdir:
(...)

“İnsanlar için dualar ve beddualar icat etmekten başka

Ne yapabiliriz Zeyna?”
(...)

“Ama iyidir saçmalamak, dostlarını satmaktan

İyidir adanmak, yalandan.

Bir çocuk romanı olarak anlaşılmıştım artık.”
(...)

“Ferman tarihinse

Göğe doğru uzanan bu beden de bizimdir icabında.”
(...)

Politik yönün gösterişsiz ama derin özellikleri, varoluşsal yönde de tekrar eder. Kendi acılarıyla boğuşma tarzı, şiiridir:

“Sonunda kendime ait bir acısavar dili bulmuştum.”

“Şalına sarınırdın, toprağa sarınır gibi

Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,

bu acımasız ölü anne sesini.”

Bütün şiirlerini kateden özgül bir tema olarak ölmüş anne, sadece şairin zamansız ölmüş annesi değil, dünyanın yitirilmiş şefkati olarak sembolik değer kazanır. Ölmüş annenin miras bıraktığı acı ses, sadece öksüz bir kız çocuğunun yakınmalarıyla sonlanmaz, Pulbiber Mahallesi’nde evrensel bir çevrimi işaretle sürer:
(...)

“Kendimi Hz. Meryem’in Pulbiber Şubesi gibi hissediyorum.”

Didem Madak, iki şeye sürekli kur yapar: Tanrıya ve hayata. İkisinin de verdikleriyle derdi var gibidir; ama şiirinde konuşan bir sinirli asi değil, kendisine verilenlerin ve verilmeyenlerin farkında olan, payıyla kamilen yetinirken, verilmemişlerin tutanağını tutan usul bir asidir. Ümitvardır çünkü ve evet, “ümitvarların acısı büyüktür.” Kendisini tanrıya ve tanımlı hayata beğendirmeye çalışmaz, tanımlı hayatla didişirken, tanrıya sessiz gözyaşı yerine geçen şiir harfleri yollar.

Tanrıya ve hayata kur yapar dedik. Kısacık yaşamı boyunca sürekli kendisine kur yapan ölüm, tanımlı hayata karşı kurtarmaya çalıştığı hakiki hayatın bir boyutu olarak, şiirinin önemli bir motifidir Didem Madak’ın.

Pulbiber Mahallesi’nden önceki eserinden, Ahlar Ağacı’ndan bir alıntıyla bitirelim. Başka zaman ve yerlerde, daha genişçe devam etmek üzere:

“Teyzem öldü.

Kırkı yeni çıktı

En hikâyeleri ölüler anlatır

Ölülerin anlattığı hikâyeler

İnşirah suresi gibi insanı ayartır.”

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X