| ISBN13 978-975-342-553-7 | 13X19,5 cm, 384 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | BABA VE PİÇ DAVA DOSYASINDAN Semih Sökmen’in ifadesi, 31. 05. 2006 (...) Bu kitap bir edebiyat eseridir, tür olarak bir romandır. Şikâyetin 1. başlığındaki alıntılar, roman kişilerinin, yani roman kahramanlarının ağzındandır. Yazarın eserine gerçekçi bir nitelik verebilmesi için gerçek hayattaki gibi konuşturduğu karakterlerin sözleridir. Malum olduğu üzere, roman gibi edebiyat eserleri kurgulama, hayal etme ürünüdürler. Dolayısıyla bir romanda sadece iyi ve bizim istediğimiz gibi karakterler yoktur, aynı zamanda suçlular, kötüler, bizim gibi düşünmeyenler, vs. hayal ürünü kişiler de vardır. Bir romana böyle karakterlerin dahil edilmiş olması, yazarın bu yolla suç işlediğini göstermez. Eğer gösterseydi, kitapların büyük bir çoğunluğu yayınlanamaz nitelikte olurdu. Bir edebiyat eserinden yapılan bu tür münferit, rasgele alıntılar, yazarın romanıyla anlatmaya çalıştığı temel ve asli görüşlerine ve niyetine bu kadar kaba akıl yürütmelerle delil teşkil edemez. Nitekim şikâyette bulunanlar, yazarın saiklerini, niyet ve temennilerini de anlayabilmiş değildirler. Yazar tam tersine insan toplulukları arasında diyaloğu, çatışmasız, barışçı, kin gütmeyen bir anlayışı benimsemektedir ve romanında da bunu yansıtmaktadır. Kitap bir inceleme araştırma eseri değildir. Dolayısıyla kitabın gayesi zaten tarihsel olarak "Ermeni meselesi" diye bilinen konuyla ilişkili olarak bir yargıda bulunmak da değildir. Kaldı ki olumlu bir gelişme olarak, son iki yılda ülkemizde farklı görüşler taşıyan, bu konuyla doğrudan ilgili muhtelif araştırma ve tarih eseri de yayınlanmıştır. Geçmişte neyin olup neyin olmadığı, ya da neyin nasıl olduğu hakkında iddia, görüş, inanç ya da kanaat belirtmek, yasalarımıza göre suç değildir. Tam tersine, bireylerin düşünce ve bu düşüncelerini ifade etme hürriyeti başta anayasa olmak üzere yasalarla güvence altına alınmıştır. Kitabımızın bu şikâyet temelinde dava konusu yapılmamasını rica ederim. Çünkü: a) Bu tür davalar yoluyla kitapların yargı konusu olması, ülkenin kültür hayatını olumsuz etkiliyor. Yayıncılar olarak, buna değil, tam tersine kitapların teşvik edilmesine, kitap okumanın ve yazmanın özendirilmesine, bu alanın zenginleşmesine ihtiyacımız var. Takdir edersiniz ki, toplum için de iyi olan budur. b) Kitapların suçlanması ideolojik olarak toplumun cepheleşmesine, farklılıkların olduğundan çok daha fazla önem kazanmasına yol açıyor. c) Uluslararası planda sürekli "kitap yargılayan ülke" durumuna düşüyoruz. Bizler, demokratik ülkelerin alışkanlık ve yaklaşımları ile kendi ülkemizin gerçekleri arasında sıkışıp kalıyoruz. Oysa uluslararası zeminlerde ülkemizin yanlışlarını değil, doğrularını savunmak istiyoruz. d) Şikâyette bulunan şahıslar, benzer şikâyetleriyle tanınan şahıslardır. Kitap hakkındaki bu şikâyet de kanaatimizce objektif iyi niyet kurallarına aykırıdır. Reddi gerekir. Saygılarımla Semih Sökmen Metis Yayınları Elif Şafak’ın ifadesi, 06. 06. 2006Metis Yayınları tarafından ilk basımı 2006 yılı Mart ayında yapılan "Baba ve Piç" adlı romanı ben yazdım. Savcılığınız tarafından yürütülen soruşturmanın içeriğini biliyorum. Türklüğü aşağıladığım iddiası ile hakkımda yapılan şikâyeti reddediyorum. Kitabın kapağında da yazılı olduğu gibi, bu kitap bir romandır. Bu romanın belli bölümleri alınarak, bütünlüğü bozularak ve bazı cümleleri yorumlanarak yapılan suçlamaların hukuki olmadığı görüşündeyim. Roman, bir bütün olarak değerlendirilmelidir. "Baba ve Piç" adlı kitabım bir edebiyat eseridir ve tamamen kurgusaldır. Anlatılan hikâye tamamen hayal gücümün ürünüdür. Kitapta iyi ve kötü yanlarıyla anlatılan onlarca karakter mevcuttur. Bu kadar çok karakterden bir ya da birkaçının laflarını cımbızlamak eserin bütünü hakkında yanlış bir fikir verdirtir. Nitekim, kitabımda, cımbızlanan bu tür lafların tam aksini söyleyen karakterler de bulunmaktadır. Bir romanda bir katilin, bir cinayetin anlatılması yazarın da katil olduğunu, ya da cinayeti haklı gördüğünü, ya da karakterin eylemlerini ve düşüncelerini birebir paylaştığı anlamına gelmez. Bu nedenle şikayetçilerin başvuruları haksız ve yasaya aykırıdır. Aksi takdirde, örneğin, dünya edebiyatının başyapıtlarından biri olan "Suç ve Ceza" adlı romanın yayınevi sahibi, çevireni, ya da yazarı hakkında da verilecek bir şikayet dilekçesinin işleme konması gerekir. Ne hayat ne de hukuk böyle bir saçmalığı kabul etmez. Bu soruşturma nedeniyle herkes tarafından bilinen bu gerçekleri, bir edebiyatçı olarak, "Baba ve Piç" adlı romanın yazarı olarak açıklamak zorunda kalmaktan utanç duyuyorum. Benim bu kitabı yazmaktaki amacım, Türklüğü aşağılamak değil, tam tersine Türkler ve Ermeniler arasında insancıl ve barışçıl ortamın yaratılmasına katkıda bulunmaktır. Kitabın verdiği mesaj budur. Kastım da budur. Bu kitaba başka anlamlar yüklenmemelidir. Bu tür objektif iyi niyet kurallarına aykırı yaklaşımlar toplumda gerginliğe yol açar. Amacım gerginliğe yol açmak değildir. Tam aksine toplumda barışçıl bir ortam sağlamaktır. Bu nedenle, bu suçlamadan dolayı herhangi bir ceza davası açılması Türkiye'deki demokrasinin gelişmesine katkı yapmaz. Aksine hem yurt içinde hem uluslararası kamuoyunun gözünde soru işaretleri yaratır ve yazılmış romanların bile ceza davasına konu olduğu bir ülke imajı Türkiye demokrasisini zedeler. Hakkımda takipsizlik kararı verilmesini talep ediyorum. Elif Şafak Beyoğlu C. Başsavcılığı, Kovuşturmaya yer omadığına dair karar, 07. 06. 2006(...) Soruşturma evrakı incelendi; Şikâyetçi Avukat Kemal Kerinçsiz Zeytinburnuc C. Başsavcılığına verdiği 21.4.2006 tarihli dilekçesinde özetle, müellefi Elif Şafak olan "Baba ve Piç" isimli kitapta "..Bütün akrabalarını 1915'te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum (Sayfa 63)... Sen kalk gel Ortaasya'dan, dal dosdoğru Anadolu'nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeniye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler. Mal mülklerinden oldular! (Sayfa 65)... Sıradan Türklerle ne konuşacaksın eğitim görmüşleri bile ya Milliyetçi ya cahil (Sayfa 130)... Ayaşta sağ kalan olmamış Çankırı'ya götürülenler de peyder pey öldürülmüşler... Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler. Bazıları açlıktan ölmüş bazıları da öldürülmüş (Sayfa 170-171)... Türkler de 1915'te bunları Ermenilere yapanlar (Sayfa 172)... 1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden... bunlar sana bir şey hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı hiç? (185-186)... Toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden. (Sayfa 192)... Erkek bırakmıyorlar ortada. Silah arama bahanesiyle Ermenilerin evlerine girip sonra da yağmalıyorlar" şeklindeki sözlerle Türk Milletini Soykırımcı olarak gösterdiğini, Türk milletinin aşağılanarak soykırımla suçlandığını, Türk milletine öfke ve kin duyulmasının sağlandığını, sonuçta Türklüğü aşağılama suçunun işlendiğini belirtmiştir. Yapılan soruşturma sırasında savunması alınan Metis Yayınlarının sahip ve sorumlusu olan yukarıda ismi yazılı şüpheli Hüseyin Semih Sökmen, eserin Elif Şafak'a olduğunu belirterek sözleşme örneğini sunmuştur. Basın Kanununun 11. maddesi gereğince artık yayınevi sahip ve yazı işleri müdürünün bir sorumluluğu bulunmadığından hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı vermek gerekecektir. Kitabın yazarı hakkındaki Türklüğe hakaret iddiasıyla ilgili olarak yapılan incelemede, aile içinde gerçekleşen kötü bir olay sonrasında, tahsil için Amerika'ya giden bir adam, çocuğunu babasız büyüten bir kadın, babasız büyüyen bir genç kız, Amerika'da Ermeni kökenli eşinden ayrılan ve intikam düşüncesiyle bir Türkle ikinci evliliğini yapan kadın, geçmişini arayan, babadan ayrı anne ve üvey baba ile yaşayan bir kız, bu insanların geçmişte ve günümüzde Ermeni sorunu olarak ifade edilen olaylar çerçevesinde karşılaştırılması, buluşturulması şeklinde geliştirilen olaylar ile bu kapsamda Ermeni baba Amerikalı anneden olan ancak Türk üvey baba ile birlikte ikamet eden Armanuş'un gerek ailesi, gerek arkadaş grubunun etkileri ile oluşmuş, Türkler aleyhine düşüncelerin dışa vurumunun anlatıldığı, kitabın çeşitli yerlerinde Armanuş ile arkadaşlarının, aile üyelerinin düşünce ve değerlendirmeleri olarak, yukarıda şikâyet içeriğinde özetlenen sözlere yer verilmekle birlikte yine zaman zaman "...Ama o zamanlar savaş zamanıydı iki taraftan da insanlar öldü Ermeni isyancıların ne kadar Türk öldürdüğünü biliyor musun? Hikâyenin öteki tarafını düşündün mü hiç? Eminim düşünmemişsindir. Acı çeken Türk ailelerine ne diyeceksin?... Türk Devleti bile yokmuş (Sayfa 215)... Ermeni iddiaları abartı ve çarpıtma üzerine kurulu, yapmayın bazıları iki milyon Ermeni öldürdüğümüzü bile söylüyor. Aklı başında hiçbir tarihçi bunu ciddiye alamaz (Sayfa 216)... Küçük Şuşan'ı yakınlardaki bir Türk köyünden iki kadın buldu... Altı ay boyunca bu ana kız ona kendi çocukları gibi baktılar (Sayfa 247)... Günümüzde Türklere laf eden bir sürü Ermeninin olması, Osmanlıların onları fazla rahat bıraktığının açık bir kanıtıydı (Sayfa 269)" şeklinde sözlere yer verildiği görülmektedir. Kitabın yazarı olan Elif Sağlık 06.06.2006 tarihli ifadesinde özetle, bu kitabı yazmaktaki amacının Türklüğü aşağılamak değil tam tersine Türkler ve Ermeniler arasında insancıl ve barışçıl ortamın yaratılmasına katkıda bulunmak olduğunu, romanın edebi bir eser niteliğinde tamamen kurgusal ve hayal ürünü olduğunu söylemektedir. İncelenen kitap içeriği, yazarın savunması ile düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin yasal düzenlemeler dikkate alındığında Türklüğe hakaret, Türklüğü aşağılama düşüncesiyle hakaret edildiğini gösterir ve kamu davası açılmasını gerektirir bir delilin bulunmadığı sonucuna varılmış olmakla; Belirtilen gerekçelerle, Şüpheliler hakkında KOVUŞTURMAYA YER OLMADIĞINA, Karardan birer suretin şikâyetçi ve Şüphelilere tebliğine, Bu suretle, kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına müracaat ederek bu karara itiraz edilebileceğinin tebliğine, CMK.172-173 maddeleri gereğince karar verildi. 07/06/2006 MUSTAFA EROL – 28205 BEYOĞLU CUMHURİYET SAVCISI Metis Basın Bülteni, 07. 06. 2006Beyoğlu Savcılığı, şikâyet üzerine Elif Şafak'ın son romanı Baba ve Piç için soruşturma açtı. TCK 301/1, "Türklüğü aşağılamak" suç iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında Elif Şafak ve kitabın yayıncısı Metis Yayınları yönetmeni Semih Sökmen Beyoğlu Savcılığına ifade verdiler. Yazar ve yayıncı ifadelerinde, "kitabın bir edebiyat eseri olduğunu, roman karakterlerinin ağzından alıntılar yaparak bir roman yazarının suçlanamayacağını, şikayetin haksız olduğunu, şikayetin tam aksine kitabın insanlar arasında barışçı bir kültürün gelişmesine katkı amacını taşıdığını, kitapların dava konusu olmasının hem ülkedeki demokratik gelişmelere, kültür ve düşünce hayatına sekte vurarak, hem uluslararası kamuoyu nezdinde, Türkiye'nin çıkarlarına ciddi zararlar verdiğini," söylediler, kitabın dava konusu yapılmamasını talep ettiler. Şikayetin, Kemal Kerinçci adlı şahıs tarafından yapıldığı öğrenildi. Savcılık, bu ay içinde soruşturmasını tamamlayarak, dava açıp açmamaya karar verecek. Baba ve Piç, yayınlandığı 8 Mart'tan bu yana çok-satan kitaplar listelerinde yer alıyor; orijinali İngilizce yazılmış olan kitap, dünyanın öndegelen yayınevlerinden Viking/Penguin'in yayın programında. Metis Basın Bülteni, 15. 06. 2006Haberler her zaman kötü olmak zorunda değil, bazen iyi haberler de olabiliyor. Beyoğlu Savcılığı, Elif Şafak'ın son romanı Baba ve Piç hakkında şikayet üzerine yürüttüğü soruşturmada, kitapta Türklüğü aşağılama düşüncesiyle hakaret edildiğini gösterir ve kamu davası açılmasını gerektirir bir delilin bulunmadığı, kovuşturmaya yer olmadığı sonucuna vardı. Soruşturma, TCK 301/1, "Türklüğü aşağılamak" suç iddiasıyla Kemal Kerinçsiz tarafından yapılan şikayet üzerine başlatılmıştı. Beyoğlu Cumhuriyet Savcısı Mustafa Erol'un kararında, romanın konusu özetlendikten sonra şöyle deniyor: Kitabın yazarı hakkındaki Türklüğe hakaret iddiasıyla ilgili olarak yapılan incelemede, yukarıda şikâyet içeriğinde özetlenen sözlere yer verilmekle birlikte yine zaman zaman, "...Ama o zamanlar savaş zamanıydı iki taraftan da insanlar öldü Ermeni isyancıların ne kadar Türk öldürdüğünü biliyor musun? Hikâyenin öteki tarafını düşündün mü hiç? Eminim düşünmemişsindir. Acı çeken Türk ailelerine ne diyeceksin?... Türk Devleti bile yokmuş (Sayfa 215)... Ermeni iddiaları abartı ve çarpıtma üzerine kurulu yapmayın bazıları iki milyon Ermeni öldürdüğümüzü bile söylüyor. Aklı başında hiçbir tarihçi bunu ciddiye alamaz. (Sayfa 216)... Küçük Şuşanı yakınlardaki bir Türk köyünden iki kadın buldu... Altı ay boyunca bu ana kız ona kendi çocukları gibi baktılar (Sayfa 247).... Günümüzde Türklere laf eden bir sürü Ermeninin olması, Osmanlıların onları fazla rahat bıraktığının açık bir kanıtıydı. (Sayfa 269)" şeklinde sözlere yer verildiği görülmektedir. Kitabın yazarı olan Elif Şafak 06.06.2006 tarihli ifadesinde özetle, bu kitabı yazmaktaki amacının Türklüğü aşağılamak değil tam tersine Türkler ve Ermeniler arasında insancıl ve barışçıl ortamın yaratılmasına katkıda bulunmak olduğunu romanın edebi bir eser niteliğinde tamamen kurgusal ve hayal ürünü olduğunu söylemektedir. İncelenen kitap içeriği, yazarın savunması ile düşünce ve ifade özgürlüğüne ilişkin yasal düzenlemeler dikkate alındığında Türklüğe hakaret, Türklüğü aşağılama düşüncesiyle hakaret edildiğini gösterir ve kamu davası açılmasını gerektirir bir delilin bulunmadığı sonucuna varılmış olmakla; belirtilen gerekçelerle, kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi. Beyoğlu C. Başsavcılığı. İddianame, 24. 07. 2006(...) Soruşturma evrakı incelendi; Şüpheli Elif Şafak'ın, merkezi Beyoğlu ilçesinde bulunan Metis Yayınları tarafından Mart-Nisan 2006 tarihlerinde yayımlanan BABA VE PİÇ isimli kitabında "..Bütün akrabalarını 1915'te kasap Türklerin ellerinde kaybetmiş soykırımzede bir sülalenin torunuyum (Sayfa 63)... Sen kalk gel Ortaasya'dan, dal dosdoğru Anadolu'nun bağrına, sonra bir bakmışsın her yerdeler! Orada yerleşik olan milyonlarca Ermeniye ne oldu peki? Asimile edildiler! Eridiler! Yetim bırakıldılar! Sürüldüler. Mal mülklerinden oldular! (Sayfa 65)... Sıradan Türklerle ne konuşacaksın eğitim görmüşleri bile ya Milliyetçi ya cahil (Sayfa 130)... Ayaşta sağ kalan olmamış Çankırı'ya götürülenler de peyder pey öldürülmüşler... Sopalarla, balta saplarıyla dövülmüşler. Bazıları açlıktan ölmüş bazıları da öldürülmüş (Sayfa 170-171)... Türkler de 1915'te bunları Ermenilere yapanlar (Sayfa 172)... 1909 Adana katliamlarından ya da 1915 tehcirinden... bunlar sana bir şey hatırlattı mı? Ermeni soykırımı diye bir şey duymadın mı hiç? (185-186)... Toprağımızdan kovulduk, eşyalarımızdan olduk, hayvan muamelesi gördük, koyun gibi kesildik. Doğru düzgün haysiyetli bir ölüm bile esirgendi bizden. (Sayfa 192)... Erkek bırakmıyorlar ortada. Silah arama bahanesiyle Ermenilerin evlerine girip sonra da yağmalıyorlar" şeklindeki sözlere yer vererek Türklüğü aşağıladığı değerlendirilmekle; Mevcut delillerin Mahkemece takdiri maksadıyla, bu kamu davasının açılması yoluna gidilmiş olup, sonuçta şüpheli Elif Sağlık'ın yargılanmasının yapılarak, eylemine uyan 5237 sayılı TCK'nun 301/1 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi kamu adına talep ve iddia olunur. MUSTAFA EROL – 28205 BEYOĞLU CUMHURİYET SAVCISI Not: Diğer şüpheliler hakkında Ek Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi. Semih Sökmen’in açıklaması, Sabah gazetesi, 10. 08. 2006Davanın siyasi niteliğini vurgulamak istiyorum. TCK 301. maddenin hazırlayanlarından olan Sn. Prof. Dr. Adem Sözüer geçen hafta NTV'ye verdiği bir demeçte, "maddenin savcılar tarafından sıklıkla yanlış anlaşıldığını, böyle yorumlandığı takdirde hiçbir roman, film ve sanat eserinin üretilemeyeceğini," belirtti,"bu maddenin siyasi amaçlı kullanılmamasını," istedi. Bir kanun maddesi, siyasi olarak bu kadar kolay istismar edilebiliyorsa, ortada bir sorun var demektir. Baba ve Piç için dava açtıranların gayesi siyasidir. Siyasi olarak kullanılmak amacıyla açılmış bir davadır. Kime karşı? Yalnızca bize karşı değil. Yalnızca demokratik, özgürlükçü kamuoyuna karşı da değil. Aynı zamanda bizzat AKP hükümetine karşı bir şantaj. Çünkü Kerinçsizler hükümetin Avrupa Birliği politikalarını bile "millete ihanet" diye gören türden milliyetçiler. Bu milliyetçiliği Türkiye iyi tanıyor: Bedava, bedelsiz bir milliyetçilik bu. Bundan Türkiye'ye hiçbir yarar yok, ne içerde ne dışarda. Türkiye'yi boğan, alıkoyan bir milliyetçilik bu. Elif Şafak davası, daha öncekilerde olduğu gibi Kerinçsizler mahkeme önlerinde şov yapabilsin, insanları taciz edebilsin diye açıldı. Bir yandan reform yapmaya çalışıp, bir yandan kaldırdığı antidemokratik kanunların yerine daha beterini getiren siyasi iradenin ve yasakoyucuların artık şunu kavraması gerek: Demokrasi bir makyaj değil. Bu davanın hiç açılmamış olması gerekirdi. Sonunda bu dava düşse de, baştan yanlış ve siyasi nitelikteki bu mahkeme süreci, yazar üzerinde, düşünce ve ifade özgürlüğü üzerinde baskı anlamına gelmektedir. Bu davanın açılmış olmasını, bizlere, yazara ve kitabın yayıncısı olarak bize yapılmış bir hakaret ve baskı olarak görüyoruz. Hukuki zeminlerde bunun hesabını soracağız. Semih Sökmen Metis Yayınları |