Aslı Onat, “Başarı tutkusu ve aşk arasında”, Milliyet Kitap Eki, 30 Ağustos 2006
Müzik kitapları genellikle ya teknik konulardan, bestecilerin hayatı üzerine kurgusal romanlardan, biyografilerden ya da otobiyografilerden oluşur. Dolayısıyla bir müzisyenin hayatını, onu en iyi şekilde anlatabilecek olan gerçek bir müzisyenin kaleminden okuma şansımız her zaman olmaz.
Avrupa'da çok tanınmış bir piyanist olan Ketil Bjørnstad'ın "Til musikken / Müzik Uğruna" adlı romanı, böyle bir yapıt. Bjørnstad, bir piyanistin 'camiada' ismini duyurma mücadelesini kuşkusuz kendi deneyimlerinden de yola çıkarak yazmış. Yazar olayları anlatırken piyano yarışması öncesinde istifra eden yarışmacılar gibi son derece insani ve gerçekçi ayrıntıları ustalıkla kullanıyor.
Kitabın kahramanı '60'lı yıllarda yaşayan Aksel Vinding. Norveçli bir genç olan Aksel, mutsuz annesi, annesinin gözünde bir 'kaybeden' olan babası ve 'tuhaf' ablasıyla yaşayıp giderken annesi, ailece çıktıkları bir piknikte ırmağa düşüp çağlayana sürüklenerek ölüyor. Bu durum Aksel'in de kendi hayatı üzerine ciddi kararlar almasına neden oluyor. Annesinden miras aldığı müzik sevgisi, Aksel'in piyanist olma isteğini körükleyince, okulunu bırakıyor.
Mizahi tespitler
Kendine güveni tamken, beklenmeyen bir şekilde âşık oluşu ise darmadağın ediyor Aksel'i. Tramvaya binerken karşılaştığı Anja Skoog'a ilgisi artarken, katılmayı düşündüğü piyano yarışmasında onunla rakip olduklarını fark etmesi işleri değiştiriyor. Güveni, ondan on kat daha özgüvenli olan Anja'nın mükemmel çalışı karşısında sarsılıyor. Ama ona kapılmaktan kendisini alamıyor.
Yazarın klasik müzikçilerin kendilerine has dünyasıyla ilgili ince ve mizahi tespitleri de dikkat çekici: "Biz Aulae'ye gidenler birbirimizden ne kadar farklıyız ama yine de hepimizi birbirimize bağlayan bir şey var. Biraz tuhafız, neredeyse küçük bir mezhep gibiyiz. The Beatles'ın ya da Rolling Stones'un ne olduğunu hemen hemen hiç bilmeyiz. Bizim uğraştığımız şey bambaşka".
Öyle ki sevdiklerini bile favori bestecilerinin özellikleriyle tanımlıyorlar. Örneğin Aksel için Anja 'tam bir Debussy kişiliği'. 'Biraz saydam (...) yüzeyin arkasında bir şeyler sezilse bile sanki bir tür sisin içine bakarmış gibi'.
Müzik camiasını sorguluyor
Karakterlerden birinin klasik müzik camiasını sorgulayan şu sözleri ise oldukça vurucu: "Klasik müzikte hiçbir şey anormal değildir canım. Burası sakatların ve dahilerin arenası. İnsan kartlarını doğru oynarsa doruğa giden yol şaşırtıcı ölçüde kısadır. Bunu yapamazsa çabalar durur ama kaybedenler safından çıkamaz".
Bjørnstad, Aksel ve genç piyanistlerden oluşan arkadaş grubunun başarılı olma ve bazılarının hem kariyerlerinden hem de hayatlarından elenme süreçlerini ustalıkla anlatıyor. Bunu yaparken insan ilişkilerine ağırlık vermesi, romanın her kesimden okura hitap etmesini sağlıyor.