Orhan Tüleylioğlu, “Sonra eve döndüm”, Milliyet Sanat, Temmuz 2006
Çalgın, Beni Hiç Göremezsin adlı yapıtıyla 9.Akdeniz Altın Portakal Şiir Ödülü’ne değer görülen Yücel Kayıran’ın üçüncü kitabı.
Çalgın, ruhundan çalınan parçaların peşine düşen bir şairle baş başa bırakıyor bizi. Ötekinin bakışı/nazarı altında kalan kişinin varoluş durumunu ifade eden bir kelime olan Çalgın; ötekinin bakışıyla/nazarıyla ruhundan bir parça alınan/çalınan, böylece eksilen ruhuyla çalınan parçanın peşinde dolaşıp duran, o eksik parçayı arayan kişi anlamına geliyor.
Beklenmedik ve önceden belirlenmemiş, insan yaşamını çevreleyen dönüm noktası olaylar, kaotik düzensizlikle sonuçlanan bir parçalanmayla yansıyor şiirlere. Burada parçalanan ruhtur, iç dünyadır ve ‘ben’ ile yoğun bir çatışma söz konusudur. İçsel ve dışsalın etkileri yan yana, soluk soluğa yaşanır. Şiirlerde böylece yoğun bir metafizik gerilim ortaya çıkar. Bu gerilim, toplumumuzun yaşadığı ruhsal gerilimlere de dikkat çeker. Şair, daha önceki kitaplarında sıkça görülen bu gerilimin toplumsal diyebileceğimiz örneklerini, Çalgın’da daha da içselleştiriyor. Her şey iç dünyasında, gövdenin içinde olup biterken, şiir de bu gövdede can buluyor.
Hızla geçip giden bir çok öğe zamana dağılır, birbirlerini duymayan ve yanıtlamayan seslerle yeniden ortaya çıkar. Şairin peşine düştüğü parçalar geride kalmış, başka bir döneme aittir artık. Yola çıkmak, her şeyden önemlidir. Ve yola çıkmak, her şeye yeniden başlamak demektir. O, içeridedir ve dünya dışarıda kalmıştır. Bu durum, dünyanın anlaşılması önünde bir engel oluşturmaz, ama hayatın sıradan ilişkilerinden bir kopuşu ortaya koyar. Başkalarının tek ve aynı şeyi gördüğü, kendisinin ise birçok farklı şeyi gördüğü yerdir burası. Bir anlamda hayatın sıradan mantığının bakış açısına, küresel ağ içindeki insanın trajedisine, sosyal iktidarın işleyişine bir tepkidir bu. Şairin arayışı, kişinin sonsuz insan doğasının dayattığı sorunlarla iç içe geçtiği tek bir alanın parçası olarak çıkar ortaya. Geri dönüşün imkânsız olduğu, içerisiyle dışarının artık birbirinden ayırt edilmediği bir sahnededir o.
koridor
Yağmur yağıyordu, sonra eve döndüm
kendimi dışarıya bırakmakla perişan
zamanın harf harf düşmesine baktım
göğün morarmış yüzüyle bel vermesine
Kızılordu Korosu, Mahzuni Şerif, Kitaro
dönemiyorum yüksek volümden kendime
bir duvar ördüm sesin içindeki büyüden
bir fanus, dokunmak için kendi elime
yatıp uyudum, uyumak böyle bir şey
açılmak gövdeden kayıkla rüyadan sulara
ama uyanmak yok mu? aydınlığa bulanmak
çarpa çarpa o etten duvara
gidip su içtim bakarak bardağın dibine
bir suret çizdim sonra yapıştırdım tenime
biçe biçe hafızadaki kumaştan
bir yazgı kuruyor her insan kendine
Galiba yüzümü yıkıyordum, elim suda
eve dönmüş olmakla perişan
pencereden kendime baktım: nefes!
göğsümde cereyan yapan bir fırtına
Son dönemin en çok konuşulan şairi Yücel Kayıran, bu kitabında insanın içindeki kopmaların olası açılımlarına ışık tutarken, bir ucuyla belleğe bir ucuyla da hiçliğe açılan bir dünyanın resmini çiziyor; zamanın hiçbir boyutunun, diğerinden soyutlanarak düşünülemeyeceğini hatırlatıyor bize. Unutamamanın, isyanın, çığlığın, içsel bir uzamın şiirini yazan Kayıran, önemli ve başarılı bir kitapla çıkıyor okur karşısına.