| ISBN13 978-975-342-514-8 | 13x19,5 cm, 56 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Sırma Köksal, “Birhan Keskin şiiri”, Milliyet Gazetesi, 4 Mart 2002 İyi şiir ardından konuşulacak en son şeydir genellikle. Sözün en duru halidir, hatta son sözdür. İyi şiir susmanız ve paylaşılamaz olanın içsel deneyimini sürdürmenizle tanımlanır. Ya da ben böyle tanımlıyorum. Ama bu tanım ister üstüne anlaşılabilir bir doğruluk içersin, ister kişisel bir tanım olarak kalsın, Birhan Keskin’in şiirini anlatmakta çok kullanışlı bir durum yaratıyor. Üstüne, daha doğrusu ardından söylemeye kalkışacağınız her şey gereksiz ve fazladan kalıyor, çünkü o söylenebilecekleri söylemiş olarak bitiriyor şiiri. Gerisi susup içinizde kalanı dinlemek. Orada "bir kapı, ötekine gıcırtıyla gerinerek açılacak, / mutfakta çayın sesi demlenmeye başlayacak". Anlatılamazın anlatılamaz oluşu dile getirilmiş bir kez. Bizi buraya getirip bırakan iyi şiirlerin hemen tümü gibi, buz gibi bir yüzeyi var Birhan Keskin’in şiirinin. Sakin, mesafeli, soğuk, iyi traşlanmış, pürüzsüz. Kolayca duygularınızdan yakalayıp götürmüyor sizi. Hatta kendine fazlaca yaklaşmanıza bile kolaylıkla izin verdiği söylenemez. Belli bir uzaklıktan ona bakmaya çağırıyor daha çok. Çünkü hayatın kırılma noktalarını dile getiren bu şiirler kolay yoldan bir bütünü derip çatmanızı istemiyor. Ancak ağır ağır içine girdikçe –aceleyi kaldırır şiirler değiller çünkü– başdöndürücü derinliği hissediyorsunuz. Dokunarak geçtiğiniz incecik bir kağıt yaprağın elinizde açabileceği derin, önce sızlayan, bir süre sonra üstüne sözgelimi yediğiniz yemişin suyu damlamadıkça sızısı da unutulan bir kesik sanki. "Yeryüzü Halleri", içinizdeki üstüne konuşmaya kolay kolay kalkışmayacağınız, kalkıştığınızda lafın gerisini getirmeden susacağınız yarılmalar üzerine söylenmiş şeylerden oluşuyor. Kitabın sonunda yer alan "Beyaz Levha"nın anlattığı gibi izini bırakarak gelip geçenlerin sessizce yaşanması, nedensizliği, bütünün içine sızan küçük kırıklar olarak bütünü bozmadan, bütünün içindeki yerini alışı... Geriye dönmeye, yaşanmışı yeniden denemeye ilişkin bir özlem yok burada. Zaten böyle kolaycı bir duygusallığa sapmaması bu şiirleri böylesine derin kılıyor. Onun yerine yeryüzündeki o suskun duruşumuzun barındırdıklarından söz ediyor, sadece değip geçerek. |