ISBN13 978-975-342-492-9
13x19,5 cm, 120 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Torunlar, 2009
Utanç Duyuyorum!, 2013
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Kemal Yalçın, "Sevgili Kardeşim Fethiye Çetin", Agos Gazetesi, 4 Şubat 2005

Anneannem adlı kitabınızı birkaç dakika önce bitirdim. Eğer yanımda olsaydınız size sarılıp ağlayacaktım. Belki o an gözyaşı kardeşi olurduk.

Telefonunuzu bilseydim, hemen telefon açıp iki bin kilometre uzaktan size sarılıp bu satırlarda yazacaklarımı sözle anlatırdım. Bilin ki okuduğunuz her kelime beynimin, kalbimin derinliklerindeki hatıraları canlandırarak ve gözlerimde ıslanarak yazıya dönüşmüştür.

12 Eylül 1980 sonrası yurdumdan ayrılmak zorunda kaldım. 23 yıldan beri Almanya’da yaşıyorum. Burada Türkçe Anadil Öğretmenliği yapıyorum. Üçü şiir kitabı olmak üzere on kitap yayınladım. Sizin “Anneannem”de yazıp dile getirdiğiniz büyük acıyı, “Ağet”i; yani insanlığın büyük felaketini Emanet Çeyiz, Seninle Güler Yüreğim ve Sarı Gelin-Sari Gyalin adlı kitaplarımda romanlaştırdım.

Emanet Çeyiz 1998 yılında Türkiye’de yayımlandı.

Seninle Güler Yüreğim 2000 yılında Doğan Kitapçılık tarafından basıldı ama yayına verilmedi. 2002 yılında bana bile haber verilmeden, İstanbul 13. Noteri huzurunda kıyma makinası ile “İMHA” edilmiş.

Sarı Gelin-Sari Gyalin adlı üçüncü romanımı da 2004 yılı Ekim ayında Almanya’da yayınladım.

Anneannem’i, Sarı Gelin-Sari Gyalin’i okuyan İstanbul’daki “Neşe G.” Adlı bir okuyucuyum:

“Yeni bir kitap çıktı. Adı ‘Anneanne’. Sizin anlattığınız olayları işliyor. Elinize geçmediyse göndereyim” diyerek bana postaladı. Sonra Agos’ta kitabınız ile ilgili, Karin Karakaşlı’nın uzun yazısını gördüm. Fakat okumaya fırsat bulamadım.

24-30 Aralık 2004 günlerinde, kitaplarımın okuma günleri için Kudüs ve Amman’a davet edilmiştim.

Seninle Güler Yüreğim’i Ermeniceye çeviren Almanya Ermeni Cemaati Başpiskoposu Sırpazan Karekin Bekçiyan ile birlikte Kudüs’e gittik. Uçakta Anneannem üzerine konuştuk.

Kitabınızı yanıma almıştım. İlk üç sayfasını okuyabildim. Tadına vararak okumak için vaktim olmadı.

Bir akşam, Kudüs’te kaldığımız otelde, Sırpazan Hayr, “Şu kitabı ver de, bir bakayım!” dedi.

Sabah kahvaltısında hiç uyumadığını farkettim:

“Sırpazan Hayr, uyuyamadınız mı?” diye sordum.

“Müthiş bir kitap! Elime aldım. Bitirdiğimde sabah oluyordu. Aynı konuları işliyorsunuz” dedi.

Bugün, Almanya’nın Bochum şehrindeki “Güneş İlkokulu’nda altı saat Türkçe dersim vardı. Aradaki bir boş dersimde başladım okumaya. Zil çaldı, üçüncü sınıf öğrencilerim geldi. Ben ise Anneannem’in yirmi beşinci sayfalarındaydım. Nuray, “Öğretmenim, ödevimi yaptım. Hele bir bak!” diyerek defterini önüme koydu.

“Dur kızım! Şu sayfayı bitireyim!”

“Önce benim ödevime bak öğretmenim!”

“Yavrum, bir dakika, şu cümleyi bitireyim!”

Öğrenciler başıma toplandı. Sormaya başladılar:

“Ne okuyorsun öğretmenim!”

“Bize de anlat öğretmenim!”

“Niye üzgünsün öğretmenim!”

Kitabı kapattım. Ön sırada oturan Melisa merakla yüzüme bakıyordu.

“Ne oldu öğretmenim? Niye üzgünsün?”

“Bir şey yok çocuğum!”

“Hayır öğretmenim, üzgünsün!”

Aslı, Melisa’yı destekledi:

“Kandırma öğretmenim! Üzgünsün! Haydi anlat bize okuduğun kitabı.”

Nasıl anlatabilirdim ilkokul üçüncü sınıf çocuklarına “Anneannem” Heranuş’u?

“Çocuklar, bugünkü konumuz ‘Suyun insan hayatındaki önemi’. Haydi! Açın bakalım otuz yedinci sayfayı. Başladım suyun önemini anlatmaya.

Mücahit parmak kaldırdı:

“Öğretmenim, susuz kalan insanlar ne olur?”

Kafile kafile, aç susuz Der-Zor Çöllerine gönderilen çoluk çocuk, kadın kız Ermeniler; “Anneannem”in ataları, yakınları, soydaşları geldi gözlerimin önüne.

“Susuz kalan çocuklar ne olur öğretmenim?”

Dilim dolanıyor. Der-Zor Çöllerinde susuzluktan ölen çocuklar giriyor sınıfa. Bir yerlerden sesler, çığlıklar geliyor. İstanbullu Sarkis Usta’nın söylediği bir türkünün dizeleri çınlıyor kulaklarımda:

“Yürüye yürüye geldik Aap çölüne

Aç kala kala düştük biz derelere

Mevlam Ermeniye sabırlar vere

Tuzsuz olur Arabistan fıstığı

Taştanımış Ermeninin yastığı

Böyle miydi Osmanlının dostluğu?”

“Susuz kalan çocuklar ne olur öğretmenim?”

Gözümün önündekilere bakarak:

“Ölür çocuğum, ölür! Ama siz susuzluktan ölmeyeceksiniz. Dünyamızda tüm insanlara yetecek kadar su var. Bu dünya hepimize yeter!” diyebildim.

Zil çaldı. “Aman çocuklar, susuz kalmayın. Bol bol su için!” diyerek onları evlerine gönderdim. Kendim de evime geldim. Yemeğimi yedim. Bir bardak su içtim. Oturdum çalışma masama. Başladım “Pizez Bacı” masalını okumaya. “Anneannem” karşımdaydı.

Kitaplarımın hazırlıkları sırasında arayıp bulduğum, Amasya’nın, Adıyaman’ın, Kastamonu’nun, Merzifon’un dağ köylerinde bir Türkle, bir Kürtle evlenerek hayatta kalmış “ölüm artığı” yaşlı Zaruhilerin, Siranuşların anlattıkları kulaklarımda çınlıyordu.

Sonra Los Angeles Ararat Huzur Evi’ni ziyaretim sırasında konuştuğum doksan beş, doksan yedi yaşlarındaki, 1915’in canlı tanığı olan Asi Yozgatlı, Maraşlı, Zeytunlu, Antepli “anneannemler” geldi yanıma!...

Kitabı birlikte okuyup bitirdik!..

“Biz de çok çektik, ama buncağız daha çok çekmiş!” dedi birisi.

“Bu Fethiye Çetin’de pek yavuzmuş! Korkmadan bunları yazıp yayınlamış! Ellerine sağlık!” dedi diğeri.

Bir varlardı, bir yok oldular...

Ben de tüm benliğimle sana teşekkür ediyorum.

Eline, beynine, yüreğine ve kalemine sağlık, diyorum.

Seni yetiştiren Anneyi, Anneanneyi en iyi dileklerimle saygıyla anıyor; “Acılarınız acılarımdır!” diyerek yüreğimi size uzatıyorum.

Selam ve sevgilerimle....

Bochum, 12 Ocak 2005

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X