ISBN13 978-975-342-372-4
13x19,5 cm, 264 s.
Yazar Hakkında
Okuma Parçası
Eleştiriler Görüşler
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Har, 2006
Bazuka, 2011
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Asuman Kafaoğlu Büke, “Tol”, Cumhuriyet Kitap, 9 Ocak 2003

Murat Uyurkulak'ın romanı Tol'u okumaya başlamadan önce "tol" sözcüğünün anlamını bilmiyordum. Aslında roman boyunca da sürekli "tol"un ne anlamlara gelebileceğini aradım durdum satırların arasında. İlk başlarda, bilmediğim bir dilde, belki Kürtçe bir anlamı olduğunu sandım, daha sonra "Betofın", "Bah", "Mayls" gibi bir besteci ya da yazarın adının Türkçe yazılışı olabileceği takıldı aklıma, çünkü kitapta yabancı isimler hep Türkçe okunuşlarıyla yazılmıştı. Sonunda, 213. sayfada "Tosun Osman'ın Leventleri" diye bir kitabın adı geçince "tol"un anlamını bulduğumu sandım, çünkü bu kitabın adındaki harflerin yanlış dizilmiş olması sayesinde roman kahramanı kendini (ve adını) silmeye çalıştığı bu dünyada, istemeden bir iz bırakıyordu. Ve bu dizgi hatası sayesinde bulunuyordu. Ya da "Tol", örneğin "yol" yerine, aynı romanda anlatıldığı gibi, yanlış dizilmiş bir başlıktı (T, O ve L harfleri aynı zamanda, romanın üç bölümünün başlıkları ve T harfinin yazıldığı başlık sayfasına uzun süre bakınca bunu Y gibi görmek bile mümkün!) Neyse ki, "tol"un halk dilinde bir kelime anlamı olduğunu da sözlükten öğrenmiş oldum bu sayede, fakat sözlükte belirtilen üç anlamın da roman açısından fazla aydınlatıcı olmadığını söylemeliyim, böylece ilk kez bir roman hakkında, en önemli gizemini çözemeden yazmaya başlıyorum.

Tol'da bir başka takıldığım nokta kapağında yer alan Gesner Armand'ın "Karnaval Figürleri" resmi oldu. Neden böyle bir resim seçilmişti kapak için? Resimde önde duran figürün elindeki ip (yoksa bu kamçı mıydı?) darbeler, devrim, işkence, intikam ve adam asmaca ile anlam kazandı ama resme asıl anlamını veren sanırım, romanın ilerleyen sayfalarında karnaval ile devrimin özdeşleştirilmesiydi. Kitabı bitirdikten sonra, bundan daha iyi bir kapak seçilemezdi herhalde diye düşündüm kapağa tekrar bakarken.

Devrim İhtimali

Roman, "Devrim, vaktiyle bir ihtimaldi ve çok güzeldi" tümcesiyle başlıyor ve romanın sonunda "Bir ihtimal olduğunda, devrim ne kadar da güzel" diye tekrarlandığında, tüm romanın bu anlam üzerinde geliştiğini görüyoruz. Her şeyin kökünden değişebilme olasılığı, sadece bir ülkede değil, tüm dünyada değişebilmesi, gerçek anlamda tek heyecan yaratabilen düşünce aslında. Devrimin artık bir olasılık olmadığı bir dünyada yaşadığımızın üstüne basması da ağır bir yük gibi geride kalıyor romandan.

Tol, Diyarbakır'a trenle yapılan uzun bir yolculuğu anlatıyor; geçmişe sarkan bir yol romanı bu. Roman kahramanı Yusuf, bir yayınevinde düzeltmen olarak çalışıyor, trende onunla yolculuk yapan, aslında Yusuf'u babasına götüren kişi de, Şair. Yıllar ve kişiler çok iç içe anlatıldığı için, ilk başlarda karmaşık görünen düğümler sayfalar içinde çözülüp anlam kazanıyor. Romanın diğer kahramanları şöyle Cumhuriyetle yaşıt olduğunu bildiğimiz İsmail, hem de Şair'in ağabeyi. İsmail'den 15 yaş kadar daha genç olduğunu öğrendiğimiz Şair bu durumda 1938 doğumlu. Tren Diyarbakır'a 2000 yılında varıyor diye varsayarsak, Şair 62 yaşında. Genç Yusuf ise ilkokuldayken 1980 darbesini yaşadığından, henüz otuzlu yaşlarına yeni başlamış biri.

Bu iki Diyarbakır yolcusu içki ve duman etkisiyle geçmişe uzanıyorlar. Önce 60'lı yıllar, sonra devrimcilik ve ardından 80 darbesinin fon oluşturduğu öyküler, anılardan, mektuplardan anlatılıyor. İsmail dışında diğer tüm roman kahramanlarında belli bir benzerlik göze çarpıyor. Aşkları, çaresizlikleri, içki düşkünlüğü, hep aynı karakterin portresinin devamı gibi görünmeye başlıyor bir zaman sonra, Şair'in de Yusuf'a dediği gibi "...öğrendikçe sevdim seni, hikâyeni sevdim... aynı benim gibiydin, aynı baban gibiydin..."

Şair, Ahmet ve Yusuf farklı üç karakter olmalarına rağmen, hiç bitmeyen bir kavganın erleri gibi her nesilde yeniden çıkıyorlar sanki; tüm Cumhuriyet tarihi de benzer üç karakteri bir teke indirerek süreklilik kazanıyor. Hep dışarıda kalan, hep yalnız ve her defasında deliren bir karakter.

Uyurkulak romanda bazı gelenekselleşmiş imgeleri tersine kullanarak da bir etki yaratmayı başarıyor. Örneğin güvercin, bir barış simgesi olarak değil, kamu binalarına yerleştirilen bombaları ihbar eden görev üstlenmiş, böylece güvercinler uçtukça bomba haberleri yayılıyor ve devrimin çok farklı bir yoldan da olsa yine güvercinler simgesi haline geliyor.

Romandaki kadınlar da Aynur, Müyesser, Asya ve Senem gibi erkeklerin ulaşamadıkları kadınlar. Arzulanmalarına ya da büyük bir aşkla sevilmelerine rağmen ulaşılmaz olan bu kadınların yanı sıra, bir de dava yoldaşı kadınlar var. Bu kadınlar ise sevgiliden çok dost olarak tanımlanabilecek kahramanlar. Romanda anlatılan anneler ise hep uzak bir geçmişte kalmışlar; üç kahramanın da annesiz ve babasız büyümüş olmaları onları yine bu bahsettiğimiz benzerlik kalıbı içine sokuyor.

Kuşkusuz roman kahramanları arasında en sıkı bağ hepsinin şiir yazmış olmaları, aslında şiir, romanın bütünlük kazanmasında da önemli rol oynuyor. Ayrıca romanın kendisi de çok şiirsel bir anlatıma sahip

"Ülke güvercine kesmişti.

Şair'e göz kırptım, o gülerek dilini çıkardı.

Pencereden dışarı baktım.

Tren uçsuz bucaksız bir bozkırda ilerliyordu.

Bir fermuarı çeker gibi..."

Murat Uyurkulak'ın ilk romanı Tol, bir ilk romandan beklenmeyecek ustalığa sahip bir anlatımla yazılmış. Belki tek kusuru fazla kalabalık bir marjinal dünya anlatmasında yatıyor ve kişisel öyküler çok birbirlerine benziyorlar. Fakat yine de 2002'nin en iyi romanlarından biri.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2024. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X