| ISBN13 978-975-342-692-3 | 13x19,5 cm, 528 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Ani Ceylan Öner, “Modern bir tarihyazımı projesi”, Yeni Şafak Kitap Eki, 3 Mart 2010 Görmenin Diyalektiği çalışması pek alışıldık bir girişim değil. Felsefi hakikatin kaynağı olarak kitle kültürünün enkazını ciddiye alan Walter Benjamin'in geliştirdiği Görmenin Diyalektiği'nin yorumlanmasını da içeren resimli bir felsefe kitabı. Hayat kadar önemli Walter Benjamin'in tanımlamasıyla 'Pasajlar Çalışması', sanayi devriminin bir sonucu olarak ortaya çıkan modernliğin keşfe çıkıldığı uzun bir yolculuğun hikâyesi. Pasajlar çalışmasına Benjamin somut olarak 1927 yılında başlamış ve üzerinde 13 yıl çalışmış. 1940 yılında Hitler'in Fransa'yı işgal etmesinin gündemde olduğu günlerde, Fransa'dan kaçma girişimi başarısızlıkla sonuçlanıp, intihar ettiğinde proje hala tamamlanmamış. Ancak, ardında bıraktığı mektupta "Hayatım kadar önemli" dediği bavulunun içerisinde keşfedileceği günü beklemiş. Başlangıçta elli beş sayfalık bir deneme olarak düşünülen bu çalışma, 1982 yılında ilk kez basıldığında 1000 sayfaya ulaşmış. Çalışmanın bir ilk sayfası olmadığı gibi bir eser olarak taslak bir yapıya da sahip değildir. Hikâye anlatıcısı sahnede Susan Buck-Morss'un Görmenin Diyalektiği isimli eşsiz eserinin konusu da bu namevcut metinlerdir. Morss, bu eserde üzerindeki tartışmalar her daim sıcaklığını koruyan Walter Benjamin'in teolojik-felsefi yazın dünyasına girmeyi amaçlamaktadır. Morss'un tanımlamasıyla bu resimli felsefe kitabı, Walter Benjamin'in felsefi ve edebi literatüre armağan ettiği 'Hikâye Anlatıcısı' figürünün de ete kemiğe bürünmüş bir hali olarak okuyucunun karşısına çıkmakta. Eser, Benjamin'in Pasajlar çalışmasının bir özetini vermekten ziyade Benjamin'in kendi tarihsel deneyiminin hikâyesi içinde 19.yüzyıl Paris'inin hikâyesini anlatarak, kendisini oluşturan tarihsel verilerin katmanları içinde derin bir uykuya dalmış olan Pasajlar'a bir nevi hayat vermektedir. Benjamin'in Pasajlar Çalışması'nı gerçekleştirirken amaçladığı gizli anlam da budur. Gerçek bir gerçeklik Günümüzdeki modern ticari pasajların da kökeni olan bu en eski kök-alışveriş merkezlerinde Benjamin, dindışı dünyanın fenomenolojik bilgisini içeren 'Gerçek bir gerçekliği' aramaktadır. Gündelik hayat deneyimini felsefi alanın içine yerleştirme çabasını da içeren bu arayış, eşine az rastlanır nitelikte bir felsefi yöntem geliştirir ki bunu en iyi şekilde Görmenin Diyalektiği biçiminde tanımlayabiliriz. Çalışmasını bir edebi ürün olarak değerlendirmemize izin vermeyen ve bir yazar olarak niyetine dair okuyucuya çok az ipucu veren Benjamin'in bu girişimle amacı, okuyucuyu kendi isteğini bile hiçe sayarak yapıtın içindeki anlamların şifresini çözmeye yöneltip, onu bir nevi 'tarih dedektifi' haline getirmektir. Bu yolla okuyucu da eserin inşasına faal olarak katılıp, tarihsel anlamları kendi kendine keşfettiğini hissederken, Benjamin spot ışıklarının altından hızla uzaklaşacaktır. Geriye kalan tarihsel gerçeklik karşısında kafası karışmış ve bu gerçekliğin keşfine odaklanan okurdur. Klee’nin tarih meleği Walter Benjamin'in gündelik hayatın nesneleri içerisinde aradığı tarihsel anlam her defasında değişmekte olan uçucu bir yapıya sahiptir. Benjamin'in Paris pasajlarındaki sanayi kültürünün seher vaktinden kalma nesnelerde (Korseler, tüylü toz bezleri, taraklar, eski fotoğraflar, çoktan tarih olmuş yaka düğmeleri...) aradığı bu toplumsal tarihsel gerçekliği, okur kendi çağına uyarlamalı ve aynı anlamı kendi çağında keşfe çıkmalıdır. Tarihten bağımsız bir tarih yazımı projesi olan "Pasajlar" sanayi çağında mistik ve düşsel bir durumda bulunan bu tarihsel bilginin canlandırılmasını amaçlar. Gündelik hayatın içinde saklı olan bu tarihsel bilginin tasvirini Paul Klee'nin "Angelus Novus-Tarih Meleği" tablosunda bulur Benjamin; "Klee’nin "Angelus Novus" isimli bir tablosu var. Bakışlarını ayıramadığı bir şeyden sanki uzaklaşıp gitmek üzere olan bir meleği tasvir ediyor; gözleri faltaşı gibi, ağzı açık, kanatları gerilmiş. Tarih meleğinin görünüşü de ancak böyle olabilir, yüzü geçmişe çevrilmiş." On dokuzuncu yüzyıl kapitalizminin meta-tapınağı, modernliğin kök-olguları olan Pasajlar'ı Baudelaire'in Flaneur'ü (gezgin) edasıyla inceleyen ve içinden geçtiği çağın anlam içeren nesnelerini bir "Koleksiyoncu" edasıyla (parça parça ama hepsi belirli bir bağlam içinde) birleştiren Benjamin bu çalışmayla ilgili o dönemde Filistin'de bulunan dostu Scholem'e, başarısızlık korkusunu bu denli içinde hissederek hiç yazmadığından bahseder. Eserin başarısının o öldükten yıllar sonra ortaya çıkması ve birçok disipline kılavuzluk etmesi bir yana, bu önemli eser zeminsiz Postmodernizm tartışmalarının yapıldığı günümüzde modernliğin ne olduğuna dair sağlam bir zemin yaratmakta kanımca. Yahya Kemal'in "Kökü geçmişte ati" olarak tanımladığı, Klee'nin ölümsüz tablosunda resmedilen modernlik olgusunun başyapıtı olan Pasajlar'ın rehberi olarak tanımlanabilecek Görmenin Diyalektiği, Susan Buck-Morss'un okura adeta dönemin pasajları içinde ilerleme imkânı veren felsefi yorumları ve bunu Türk okuyucusuna ileten Ferit Burak Aydar'ın saplantısız Türkçesi ile meraklı okurlarını beklemekte. |