| ISBN13 978-975-342-772-2 | 13x19,5 cm, 176 s. |
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et | | Ertuğrul Meşe, “Siyasetsiz etiğin içi boş, etiksiz siyaset kördür!”, Bireylikler Dergisi, Ocak-Şubat 2011 Simon Critchley’in Sonsuz Talep’i son dönemde siyaset, etik ve anarşizm üzerine okuduğum en verimli kitaplardan biridir. Yazar kitaba, alışılmışın dışında felsefenin, hayal kırıklığı ile başladığını vurgulayarak başlıyor. Çünkü içinde yaşadığımız dönem, kapitalist ve ataerkil sömürünün ve yıkımın akıl almaz sonuçlar yarattığı bir dönemdir ve bu dönemde “hayret deneyiminin” insani özgürleşme noktasında felsefi etkinliğe bir şey katmadığın bir dönemdir. Öyle görünüyor ki yenilgilerimiz, başarısızlıklarımız ve hayal kırıklıklarımız üzerinde düşünürsek ve bunları hamasi bir iyicillik saf dilliliğine ve kavramsal hedonizme düşmeden aşmaya çalışırsak, o zaman felsefe yapmış olacağız. Yazara göre, çağımızda yaşanan hayal kırıklığı iki ana kol üzerinden ilerlemektedir. Birincisi siyasal, dinsel ve anlamsal yıkımın yarattığı nihilizm ve bunların sonucunda pasifleşmek veya en iyisinden aktif ama amaçsız bir nihilist olmak. İkinci olarak da siyasal alanda tam bir adalet ve etik ihtiyacın dillendirildiği ve istenilenlerin bireyden etik deneyim ve özenlik talep ettiği ikinci bir kolun/yolun varlığıdır. Yazar, yaşanmakta olan büyük ve akıl almaz ama biraz da doğal hayal kırklığını, gidişatla yüzleşerek, onun yenilebilir olduğunu kabul ederek deneyimlenen eti ve vicdani bir taleple aşılabileceğini düşünüyor. Kitabın ana argümanı ise; “Radikal bir siyasetin kalbinde, insanları siyasal eyleme geçmeye yönlendirecek motivasyon kuvvetini ya da itim gücünü sunacak, meta-siyasal etik uğrak adını vereceğim şey olmalıdır. Siyasetsiz etiğin içi boşsa, etiksiz siyaset de kördür. Etik, anarşik-meta-siyasettir, yukarıdan düzen dayatmaya yönelik her girişimin aşağıdan sürekli sorgulanmasıdır. Siyaset, devlet içinde çatlak kabilinden bir mesafenin yaratılması, yeni siyasal öznelikler icat edilmesidir.” Sürekli sorgulamalarla devlet içinde açılan çatlaklar, devletle arasına mesafe koyan etik öznelerle dolduruldukça daha insani bir siyaset üretilebilir. Üretilen bu siyasetin yeni sivil bir itaatsizlik dili olması, devletin bütün dayatmalarına ve hak ihlallerine karşı etik ve vicdani bir infialin başlaması demektir. Bu infial hiçbir devrimin çıkmayacağı mevcut sistemin yapısından ümidi kesmeyi ve taşın altına elini koymayı da beraberinde getirir. Etik ve vicdani deneyimin özneleri, birbirlerinden, yaşamın kırılganlığına, insanların yaralanabilirliğine ve incinebilirliğine dikkat ederek yeni bir siyasal deneyimi talep edebilirler. Ne mutlu ki bu talep, bugün dünya sistemine baktığımızda cılız da olsa dillendirilmektedir. |