ISBN13 978-605-316-398-5
13x19,5 cm, 336 s.
Yazarın Metis Yayınları'ndaki
diğer kitapları
Kaybolan Bağlar, 2019
Çalınan Dikkat, 2022
Bu kitabı arkadaşına tavsiye et
 

Ali Bulunmaz, "İlaçlarla girdiğimiz ‘şifa’ kısırdöngüsü ", 2yaka.org, 20 Temmuz 2025

Çağımızın iki temel hastalığı var: İlki, “sağlıklı yaşama”, ikincisi obezite. “Sağlık” hastalığı; tektipleştirilen bedenin performansı ve verimliliği artırmak için daima zinde ve formda tutulması ve yaşlanma korkusuyla şekilleniyor. Zindelik, zayıflık, birbirinin neredeyse aynısı olan gövdeler ve herkesin benzer aktivitelerle fit kalma yarışı, kişinin topluma karışması için gerekli, hatta zorunlu hâle getiriliyor.

Şişmanlık ise kişinin başarısızlığı ve toplumdan aforoz edilmesi anlamına geliyor. “Beden olumlama” da meselenin yumuşatılması bir bakıma ve kaideyi pek bozmuyor. Spiritüel şarlatanlık ticareti de...

Obeziteyi bitirme vaadinin diyetler ve egzersiz dışındaki en önemli ayağı, kişiyi kısa yoldan, az zahmetle zayıflatma iddiasında fakat kullanımından sonra yeniden kilo almayı kolaylaştıran, bağımlılık yaratan haplar.

Johann Hari, Sihirli Hap’ta bu tehlikeli zayıflama ilaçlarını ve sürecini, işin içine kendi tecrübelerini de katarak anlatıyor. Söz konusu ilaçlara neden ihtiyaç duyduğumuzu sorgulayıp işlenmiş ve genetiği değiştirilmiş gıdaların bedenimize etkilerini ve beslenme sorununu incelerken konunun hem mağdurlarıyla hem de üreticileriyle konuşarak zayıflama, zayıflatma ve zayıflayamama hikâyeleriyle buluşturuyor bizi.

‘Yiyecek şantiyesi’nden yayılan zehirler

Hari, görüştüğü uzmanlardan edindiği izlenimle obezite ilaçlarının yakın gelecekte psikiyatrik ilaçlar gibi kullanılacağını söylüyor. Hızla kilo alanları süratle zayıflatıp “sağlıklı bireyler” hâline getirecek bu “mucizevi” ilaçların, hem bedenleri hem de zihinleri rahatlattığını düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Aynı beklenti ve umut, sağlıksız beslenmeyi hem bir kazanç kapısına dönüştüren hem de günden güne özendiren şirketlerle mücadele ve bundan sonuç alma için geliştirilemiyor maalesef. Hari, bu noktada tedirginliğini dile getirdiği ironik bir yorum yapıyor:

Yeni zayıflama ilaçlarının destekçileri bu umutsuzluk sisinin nihayet dağılmaya başladığını söylüyor. Obezite biyolojik bir sorun ve en sonunda elimizde biyolojik bir çözüm var. Bazı çalışmalara göre ileri yaşlarda ölme riskinizi iki katına çıkaran yıkıcı bir hastalıktan kurtulup özgürleşme ânı bu. Dünyadaki bütün önde gelen halk sağlığı kuruluşlarının uyardığı diyabet, demans ve kanser oranlarını çarpıcı ölçüde azaltmak için bir fırsat var önümüzde. Milyonlarca insana hayatta ikinci bir şans sağlayacak bir ilaç var.

Yazara bu yorumu yaptıran şey biyolojik değil, teknolojik ve toplumsal nedenler. Yani beslenme alışkanlıklarının tuhaflaşması ve insanların yeni gıdalara bağımlı hâle getirilmesi. İnsanların önemli bir bölümünün şekerden, tuzdan ve nişastadan ayrı yaşayamamasıyla ortaya çıkan obeziteye karşı bulunan çözüm ise en az onun kadar tehlikeli:

Bizi zehirleyen bir gıda sistemi kurduk, sonra da zararlı yiyecek çığından korunmak için kendimize bizi tüm yiyeceklerden soğutan başka bir potansiyel zehir zerk etmeye karar verdik. Bu ilaçları onlar hakkında şaşırtıcı derecede az bilgimiz varken almaya başladık. Obeziteyi tedavi etmek için kullanıldıklarında uzun vadeli etkilerinin ne olduğu hakkında hiçbir fikrimiz yok.

Hız çağında alınan kilolardan, aynı şekilde kurtulmayı vaat eden zayıflama ilaçlarına ya da diyetlere tam da bu nedenle “sihirli hap” diyen Hari, onların “sihirli yan etkileri” olduğunu, hem konunun uzmanlarından işitmiş hem de bunu yaşayarak görmüş. Ancak kullananlar içinde bu ilaçlardan memnun kalanlar ve kısa vadede herhangi bir yan etkiyle karşılaşmayanlar da var. Dolayısıyla Hari, zayıflama ilaçlarını koşulsuz övüp öneren veya yerin dibine sokan bir kitap yazmak yerine, olan biteni kaydetmeyi seçmiş.

Kimyasallar ve koruyucularla üretilen gıdaların tüketiminin, yeni hastalıklara yol açtığını ve bunlardan kurtulmak için yine kimysallara başvurulduğunu söyleyen Hari, pişirmenin yerini hazırlamanın ve imal etmenin almasıyla doğal beslenmenin rafa kaldırıldığını hatırlatıyor. “Uzun ömürlü yiyeceklerin” ve “bir şeye olmadığı şeyin tadının verilmesinin”, sonradan yol açtığı hastalıkların üstesinden hızla “şifa” veren ilaçlarla gelinmeye çalışıldığını, böylece bir kısırdöngüye girildiğini söylüyor.

Yazar, bu tür üretimlerin yapıldığı alanlara “yiyecek şantiyesi” diyor ve gıda endüstrisinin, insanlara zerk ettiği zehirlere ve hastalıklardan sonra panzehir olarak kullanılan ilaçlara dikkat çekiyor. Başka bir deyişle işlenmiş gıdalar ve zayıflama ilaçları arasındaki bağlantıdan, hem yiyeceklere hem de ilaçlara doyumsuzluğumuzdan bahsediyor.

‘Kötü beslenme iyi egzersizi gölgede bırakmış’

Zayıflama haplarının alternatifi olarak görülen diyetler ve egzersizlerin kişiyi başarıya ulaştıramadığını, yine örnekler ve bunları uygulayanların anlatımları üzerinden aktarıyor Hari. Diyetle ilk anda kilo verilse bile daha sonra geliştirdiği tepkilerle beden, zayıflamaya karşı bir direnç geliştiriyor.

Egzersiz konusunda ise yazarın şöyle bir notu var:

Obezitenin birçok veçhesini inceleyen Tim Spector bana açıkça şöyle demişti: ‘Kötü bir beslenmeyi koşarak telafi edemezsin.’ Egzersizle yaktığımız kaloriyi fazlasıyla gözümüzde büyütüyor ve sonrasında ödül olarak haddinden fazla yiyoruz. (…) Kötü beslenme iyi egzersizi gölgede bırakmış.

Egzersizden ve diyetten vazgeçilerek dönülen ilaçlarla yalnızca sindirim sisteminin değil, beynin ve zihnin de değiştirildiğini söyleyen Hari, aşırı yemek ve haplar arasında salınan insanın hâlini resmediyor aslında. Vücudu ayakta tutma, kendimizi sakinleştirme, zevk amacıyla ve stres nedeniyle yemek yiyoruz. Hatta çoğunlukla aşırıya kaçıyoruz. Dahası, fazla kilolar yüzünden yemeye hız verebiliyoruz; burada teslimiyet ve korunma refleksi devreye giriyor. İster ilaçla ister başka bir yöntemle aşırı yemeyi bıraktığımızda, yiyeceklerle ruh hâlimizi ve duygularımızı değiştirmeyi durduruyoruz.

Obezite ile ilaçlar arasına sıkıştırıldığımız, “mucize” veya “sihirli” haplarla “şifa” arayıp toplumdan dışlanmamak için çabaladığımız, fazla zahmete girmeden kilo verme propagandasının yapıldığı bir dünyayı anlatıyor Hari. İlaçların yan etkileri ve risklerinin çoğunlukla paranteze alınması da önce hastalıkları yaratan ardından kimyasal “çözümler” bulan endüstri de bu dünyaya dâhil.

Fazla kilolarından ve obeziteden kısa vadede kurtulan veya kurtulduğunu düşünenlerin “sihirli haplara” olumlu yaklaşımı da yazarın dikkatini çekiyor. Dolayısıyla yarar ve zararlarıyla zayıflama ilaçlarının bugün ne faydasının olduğuna, gelecekte hangi sıkıntıları doğarabileceğine dair kalem oynatan Hari, senaryolar ve gerçekler arasında mekik dokuyor.

 
 

Kişisel Veri Politikası
Aydınlatma Metni
Üye Aydınlatma Metni
Çerez Politikası


Metis Yayıncılık Ltd. İpek Sokak No.5, 34433 Beyoğlu, İstanbul. Tel:212 2454696 Fax:212 2454519 e-posta:bilgi@metiskitap.com
© metiskitap.com 2025. Her hakkı saklıdır.

Site Üretimi ModusNova









İnternet sitemizi kullanırken deneyiminizi iyileştirmek için çerezlerden faydalanmaktayız. Detaylar için çerez politikamızı inceleyebilirsiniz.
X