Bahar Çetiner, "Sadece sindirim sistemimiz değil beynimiz ve zihnimiz de değişiyor", 10haber.net, 5 Aralık 2024
Kaybolan Bağlar ve Çalınan Dikkat gibi dünya çapında sevilen, dikkat çeken ve çok satan kitapların yazarı gazeteci Johann Hari, bu kez günümüzdeki obezite problemini ve çözüm olarak sunulan zayıflama ilaçlarının sağlığımızı nasıl etkilediğini incelediği değerli bir araştırmayla karşımızda. Önceki kitaplarında yaptığı gibi yine dünyanın çeşitli yerlerine giderek, bilim insanları ve uzmanlarla röportajlar yaparak, başta kendisinin de çocukluktan itibaren muzdarip olduğu obezitenin nedenlerini ve zayıflama ilaçlarının faydalarını, zararlarını ve akıbetini araştırıyor.
Hari’nin babası sağlıklı yemekleri savunan bir aşçı olmasına rağmen annesi ve anneannesi yorucu çalışma koşulları ve yoksulluk nedeniyle hep hazır ve sağlıksız yemekler tercih edermiş. Hari de böyle bir beslenme alışkanlığı edindiği için hayatı boyunca kilo problemi yaşamış.
Obezite aslında yeni bir kavram. 1970’lere kadar çok nadir görülen bir sorun. “Dünya Sağlık Örgütü’ne göre obezite 1975’ten beri dünya çapında üçe katlandı.” Son 50 yılda herhangi bir genetik değişim olmamasına rağmen insanlar birdenbire kilo almaya başlamış. Peki bunun nedenleri ne olabilir?
Johann Hari, beslenme alışkanlıklarımızın, bize dayatılan gıdaların giderek kalitesizleşmesine, vücut aktivitesi gerektirmeyen masa başı işlerde çalışmamızdan kaynaklanan hareketsizliğe değiniyor:
“Bağımlılık yapması için tasarlanmış, şeker, tuz, nişasta boca edilmiş yiyecekleri yemeye başladık. Yürümeyi ve bisiklete binmeyi imkânsızlaştıran şehirler kurduk. Stres seviyemiz çok yükseldi, bu yüzden de ‘teselli edici yiyecekleri’ daha fazla arar olduk.”
Aslında biz değişmedik, bize sunulan kalitesiz yaşam şartları obeziteyi körükledi. “Pek çok insan uygun fiyatlara taze yiyecekler satın almanın imkânsız olduğu ‘yiyecek çöllerinde’ yaşıyor. Böyle obezojenik bir çevrede obez olmayı kolaylaştıran ve geri dönüşü zorlaştıran bir toplumda yaşıyoruz.”
Yazar, kalitesiz gıdalardan bahsederken Frankenfood kavramından söz ediyor. “’Frankenstein gıdalar’ yiyeceğimsi maddelerdir. Bilim insanları bu yiyecekleri yediğimizde, içlerine doldurulan kimyasallar sayesinde bir enerji patlaması, yoğun bir haz ya da heyecan verici bir tat tecrübe ettiğimiz anları yaratmak için titiz araştırmalar yapıyor. Enerji gelmediğinde, beynimiz kandırıldığını fark ettiğinde beklediği enerjiyi alabilmek için daha fazla acıkmamıza yol açıyor.”
Böylece kalitesiz gıdalara giderek bağımlı hâle geliyoruz. “Bağırsaklarımızın düzgün işleyebilmesi için zengin bir çeşitlilik içeren yiyeceklerle beslenmemiz, ideal olarak haftada yaklaşık 30 çeşit bitki yememiz gerekiyor.”
Hari, obezite salgının sorumlusunun liften yoksun gıdalar tükettiğimiz için bağırsaklarımızın yeterince iyi çalışmadığını söylüyor: “Bağırsaklarımız gereğince çalışmıyor ve iştahımızı ya da enerjimizi eskiden olduğu kadar iyi kontrol edemiyor.”
Nasıl zayıflayacağız ve çözüm nedir? Hari, kendisinin kullandığı zayıflama ilaçlarının olağanüstü faydalarından bahsederken diğer yandan bunların yan etkilerini de ele alıyor.
“Yapay yollarla baltalanmış olan doygunluk hissimizi yapay yollarla tasarlanmış bir ilaçla tamir etmek. Doygunluk sistemlerini çalıştırıyorlar. Bu ilaçları kullandığınızda sadece sindirim sisteminizi değiştirmekle kalmıyorsunuz. Beyninizi ve zihninize de değiştiriyorsunuz.”
Johann Hari, gelişmiş ülkeler arasında obezitenin görülmediği tek yer olan Japonya’ya giderek oradaki beslenme uzmanlarıyla konuşmuş ve Japonların obeziteyle mücadelede nasıl başarılı olduklarını incelemiş. Japon kahvaltısı küçük ızgara balık parçaları, turşu ve küçük kâselerde çorbadan oluşuyor. Daha çok balık ve sebze yiyorlar. Okullarda beslenme danışmanı var, bu uzman yeterince yemeyen veya çok yiyen çocuklara danışmanlık sağlıyor. Şirketler çalışanlarının kilosunu ve bel kalınlığını, ne kadar spor yaptıklarını takip ediyor. Çok kilo alan birinin zayıflaması için devlet tüm masrafları karşılıyor. Şirketlerde çalışanlar şişmanlarsa şirketlere para cezası geliyor.
Sihirli Hap, mükemmel vücutların ve mükemmel görünüşlerin diğer her şeyden üstün geldiği bir çağda ilginç bir araştırma konusu olmuş. Johann Hari, yine kimsenin aklına gelmeyenleri söylemiş, kimsenin sormadığı soruları sormuş, doğru kişileri ve uzmanları bularak, akıcı üslubuyla okuru aydınlatmış.
Obeziteyle mücadelede zayıflama ilaçları yardımcı olabilir ancak bize kaliteli yaşam koşulları ve gıdalar sunulduğunda, yaşanabilir sağlıklı bir dünya verildiğinde bu sıkıntıların hiçbirine gerek kalmayacak...