Merve Küçüksarp, "Derinliğini yitiren dünya", Artı Gerçek, 2 Haziran 2024
Siyaset bilimci Olivier Roy’un kaleme aldığı Dünyanın Düzleşmesi isimli çalışma, Kültürün Krizi ve Normların Tahakkümü alt başlığı ve Haldun Bayrı’nın çevirisi ile geçtiğimiz günlerde Metis Yayınları tarafından yayımlandı. Afganistan’da Direniş ve İslam (1990), Siyasal İslam’ın İflası (1994), İran: Bir Devrimin Tükenişi (2000), Yeni Orta Asya ya da Ulusların İmal Edilişi (2000), Küreselleşen İslam (2003), Kayıp Şarkın Peşinde (2015) gibi eserleri dilimize çevrilen Roy, bu kez küreselleşme, neo-liberalizm ve bireycilik gibi kavramların yanı sıra yeni teknolojilerin kültür kavramını ve toplumları nasıl etkilediğini ele alıyor.
Aşırı şeffaflık kültürü yozlaştırır
Olivier Roy, Dünyanın Düzleşmesi isimli eserinde, herhangi bir kültürü değil, bizatihi kültür kavramını sorgular. Ona göre her kültür, örtük ve ortak bir anlam dünyasını ihtiva eder. Ne var ki, bugün aşırı iletişim kurmaktan mütevellit, kültür dünyası yavanlaşmış, birbiriyle bağlamı bulunmayan çeşitli kodlardan mürekkep bir sistem haline gelmiştir.
Roy, dünyanın düzleşmesinin ise onun derinliğini ve anlamını yitirmesiyle, dilden cinselliğe ve ilişkilere kadar çeşitli olguların ortada gizem bulunmayan açık ve şeffaf hale gelmesiyle gerçekleştiğini belirtir. Düzleşme ile tabir ettiği değişime ise dört ana kavramın sebep olduğunu ileri sürer; neo-liberalizm, yersiz-yurtsuzlaşma, bireyselleşme ve internetin…
Roy ilk etapta eleştiri oklarını neoliberalizme yöneltir. Neoliberalizm çeşitli şekillerde kendini göstererek arzu kavramına vurgu yapmakta, bu sayede her bir insanı çalışması ve günün sonunda tüketime katkıda bulunması yolunda gönüllü bir kul haline getirmektedir. Hatta bu minvalde insanın kendisi metalaşmaktadır. Bu kültürsüzleşmeyi hızlandıran bir dönüşümdür ve Roy bahsettiği bu dönüşüm için 1960lı yılları bir milat olarak addeder:
“…1960’lardan beri dünyayı dönüştüren dört düzey sayabiliriz: 1) 1960lardaki bireyci ve hazcı devrimle değerlerde yaşanan dönüşüm 2) internet devrimi 3)neoliberal mali küreselleşme 4) mekanın ve insan dolaşımının küreselleşmesi, yani yurtsuzlaşma”
Keza 1968 devrimi, Batı ülkelerinin yasalarında kimi düzenlemelere, doğum kontrolü, kürtaj, cinsel azınlıkların hakları gibi konularda ilerici hamlelere sebep olsa da, kültürel yozlaşmanın temeli bu yıllarda bireyselleşme hareketleriyle birlikte hız kazanır. Gitgide daha fazla sekülerleşen ve kutsaldan arınan toplumlarda birey odağına bu kez arzuyu ve ilerlemeyi alır. 1980li yıllarda ise bireysellik rüzgarı sağcı ve muhafazakar politikacılarla kitlelere ulaştırılır. Bu dönemden sonra artık toplum fikri çöküntüye uğrar, kişi için kendini gerçekleştirmesi, ihya etmesi ve yapabileceğinin en iyisini yapması en önemli mesele haline dönüşür.
Yaşanan bir kültür kirizidir
Oilver Roy eserinde sık sık muhafazakar görüşü taşlamasına rağmen, zaman zaman satırlarının üzerinde nostalji rüzgarının esmesine de izin verir. Ancak romantik bir nostalji sevdasına kapılmaktan ziyade bugün artık çoktan yitirdiğimiz geçmişin iyi taraflarını vurgular ve dünden bugüne kayıp giden kültürün izini sürer. Eserinin merkezinde yer alan kültürsüzleşme fikri ise bu nostalji temasını besleyen temel öğelerin başında gelir. Üstelik tarihte kültürsüzleşme, bir kültürün geri çekilip yerine başka kültürün yerleşmesi ile nihayetlenirken, Olivier Roy bu kez işlerin öyle olmadığını, geri çekilen ve silinen kültür kavramının yerine geçen bir kültür olmadığını ileri sürer. Artık yekpare bir kültür kavramından ziyade, internet üzerinde yer alan alt kültürlerin ve birbirinden kopuk unsurların meydana getirdiği bir yapıdan söz edilebilir yalnızca.
Evet, Roy’a göre bugün yaşanan şey bir kültür krizidir. Dünyanın neresine gidersek gidelim, iletişim namına yapılan bütün temasların, işaretlerin, kodların açık ve ulaşılabilir hale gelmesinin bir kültürsüzleşmeye sebep olduğu gerçeğiyle yüzleşiriz. Eğitim kurumlarını, üniversiteleri, kimliklerimizi, mutfağımızı, ananelerimizi, manevi inançlarımızı ve daha bizi biz yapan pek çok öğeyi emojiler gibi yüzeysel iletişim enstrümanlarıyla istila eden küreselleşmiş kodlardan mürekkep bir sisteme evrilen kültür kavramı yozlaşmış, tükenmiş durumdadır.
Bu kriz, kültürü oluşturan unsurların, bağlamından azade kılınması ve böylece belirli bir kültürel kökene yapılan referansın ortadan kaldırılması, daha özgürce hareket etmelerine yol açılması şeklinde tezahür edebilir. Roy, bu durumu İngiliz dilinin kullanımı örneğiyle açıklar. Keza İngilizcenin orijinal haline göre daha yavanlaşması ve karmaşıklığından arınması onun global çapta yaygın olarak kullanılmasına sebep olurken, bir yandan da kültürel olarak sığlaştırması ve fakirleştirmesine yol açar. Kültür de tıpkı böyledir; bir coğrafyadan başka bir coğrafyaya yayılırken, bir yandan ona ulaşım kolaylaşır ancak diğer yandan da, yoksullaşır, bir dizi kodlar silsilesine dönüşüverir.
İnternet kültürü hızla dönüştürüyor
Roy, yaşanan kültür krizinin tüm faturasının internet ve bilgi teknolojilerine ait olmadığını, internetten önceki dönemde de bir kültür krizinin var olduğunu söylese de, internetten sonra yaşanan kültürsüzleşmenin hiçbir dönemde olmadığı kadar hızlı gerçekleştiğini de ekler sözlerine. İnternet dünyadaki sınırları ortadan kaldırmış, bu da kültürlerin yayılıp zayıflamasına sebep olmuştur.
“İnternet bizzat kültür fikrini nasıl krize sokmaktadır? Burada beni ilgilendiren soru bu. Bence bir internet kültürü yaratmaktan ziyade, hem iletişimin sistemli kodlanması, hem içeriklerin sürekli teşhiri üzerine kurulu olmasıyla, bizzat kültür mefhumunun antitezi olan bir temsil ve ilişkiler sistemi oturtmuştur..”
Gerçekten de bugün artık toplumsal ilişkilerimizi internette yürütüyor; beğeniler, avatarlar, kodlar, emojilerden mütevellit bu uzayda nefes alıp veriyor, tanımı değişmiş bir gerçekliğe iman ediyoruz. Sosyolojik kimlikler, yerini sosyal ağların akışkanlığında yaratılan sanal kimliklere bırakmakta ve toplumları bir arada tutan ülküler, paylaşımlar, ortaklıklar yok olmaktadır. Oysa kültür sosyal bağlar ve ortak payda ile zenginleşen bir kavramdır. Sanal bir uzayda, profiller arasında değil, gerçek hayatta, somut mekanlarda kurulan ilişkilerde tezahür edebilir yalnızca.
Siyaset Bilimci Olivier Roy, Dünyanın Düzleşmesi: Kültürün Krizi ve Normların Tahakkümü isimli yeni kitabında, kültür krizini tanımlıyor ve geçmişten bugüne buna sebep olan etmenlerle birlikte ele alıyor, neoliberal dünyanın kapsamlı bir eleştirisini ortaya koyuyor.